Panik Odası yeterince güvenli mi?


Geçen yılın son günü ve 2012’nin ilk günü Van depreminde evleri yıkılan ve yılbaşını soğuk çadırlarda geçiren insanlarımız aklımdan çıkmadı. Depremden uzak yerlerde olanlar sıcak evlerinde TV başında veya bir eğlence yerinde yeni yılı karşılarken onların çoğu yakınlarını, evlerini, eşyalarını kaybetmiş olarak, gülmeyi unutarak girdiler aynı yıla..

İnşallah bu yıl onlara da ummadıkları mutluluklar getirsin, yaşadıklarını unuttursun diyeceğim ama bunun kolay olmadığını biliyorum. Ben de bugün “bir deprem olasılığında” aynı şekilde hazırlıksız yakalanmamak için yeni bir buluşu anlatmak istiyorum; Panik Odası ’nı.. Mühendis Eren Küçükkarmaz ve ortağı Özcan Turan tarafından geliştirilen bu buluşu Van depreminden hemen sonra haber olarak okumuş ve “Depremde üst katlar alt katların üstüne oturuyor. Şimdi bu buluşu duyar duymaz ‘bir Panik Odası alalım, gerisini boş verelim. Binayı güçlendirmesek de olur’ diyen uyanıklar çıkacaktır, acaba yeterince güvenli mi” diye yazmıştım.

Balıkesir’den, Özcan Turan’dan cevap geldi, birlikte okuyalım;

“Çalışma sistemimiz 2 tip sipariş üzerine oluşturulmuştur.

Standart Panik Odası: 4 kişilik bir ailenin barınabileceği ve 1.50 m eninde, 2.50m uzunluğunda ve 2.30m yüksekliğinde olan odadır. Bu oda 3.75 metrekare bir alana oturur ve 8.63 metreküplük bir yaşam alanı sağlar. Çelik kafesin teknik yapısı bilgisayar ortamında kafese birçok açıdan çeşitli tonajlarda yük uygulanarak belirlenmiştir. Bu oda tipinde ölçüler standart olduğu için teknik yapısı da standarttır. Değişken olan ve en önemli tek unsur, odanın kaç katlı bir binanın kaçıncı katında konuşlandırılacağıdır. Çünkü, odanın üzerine oturması olası tonaj, çelik kafeste kullanılacak çeliğin kalınlığında belirleyici unsurdur. Bu konu da ancak yapılacak keşif sonrası tespit edilmektedir. Keşif sonrası aşamada ise tespit edilen çelik kalınlığında malzeme demonte olarak hazırlanır ve belirlenen noktada monte edilir.

Montaj sonrası, odanın iç donanımı hazırlanır. Bu donanım içerisinde, yumuşak dokulu iç duvarlar (çarpmalardan kaynaklı yaralanmaların önüne geçmek amaçlı), sabit montajlı sürgü kapaklı dolap (kişisel malzemeler, sağlık kiti ve yiyecek kitinin saklanması amaçlı), temiz su, pis su, enerji, aydınlatma, oksijen, erken uyarı, S.O.S üniteleri mevcuttur.

Müşteri isteğine bağlı panik odası: Müşterinin tahsis ettiği bir odanın ölçülerinde yapılır. Malzeme testler sonucu simulasyon ortamındaki ölçülerde demonte olarak (ayrı parçalar halinde) hazırlanır ve belirlenen noktada monte edilerek iç donanımla tamamlanır.”

BÜYÜK SORUMLULUK!

Özcan Turan’ın verdiği bilgi böyle.. Açıklamasını “Ben panik odalarının güvenli olduğu kanaatindeyim” cümlesiyle bitirmiş. Ama bu öyle büyük bir sorumluluk ki insanlar Panik Odası’na güvenerek “binaya girmemeleri gereken durumlarda” bile girebilirler, yani “tam güven”in garanti olması gerekir. Ancak Özcan Turan ve Eren Küçükkarmaz bunu garanti edebiliyorsa ve denetimi de ilgili devlet birimleri tarafından kusursuz şekilde yapılacaksa önerilebilir.

Ben sadece bilgiyi veriyorum, gerisi sorumlulara ve ilgilenenlere kalmıştır!

*****


Hayvanları korumazsak öldürüyorlar!

Bu yazıyı Ekim’de, Türkiye Veteriner Hekimleri Derneği’nin toplantısına katıldıktan hemen sonra yazacaktım, olmadı ama unutmadım.. O toplantıda çok şey konuşup tartışmıştık; mesela sokak hayvanlarına şiddet uygulamaya da ağır cezalar getirilmesini, belediyelerin kendi bölgelerindeki hayvanları korumak için kesin çözüm üretmelerinin yasal zorunluluk olmasını, Türkiye’de 30.000’in üstünde veteriner olduğuna göre hiç değilse bunların arasından gönüllülerden oluşmuş bir kısmının belediyelerle anlaşarak sokak hayvanlarını“kısırlaştırma ve tedavi” konusunda destek vermesini..

PATİLİ DOSTLARIMIZ

Türkiye Veteriner Hekimleri Derneği, kendi “3000’e yakın üye” siyle bu konularda baskı oluşturamıyor, çözüm üretemiyor mu sorusunu da orada sormuştum. Zira yılda bir kez toplanıp sohbet ederek ve sonra kendi kliniklerine dönerek “Türkiye’deki sahipsiz ve her tür şiddete uğrayan” hayvanlara katkı sağlayamazlar. “Patili dostlarımız” gibi sevimli lafların kullanılması da onlara bir yarar sağlamaz. Sokak hayvanlarının şiddetten, açlıktan, kontrolsüz çoğalmaktan kurtarılması son derece önemli ve artık herkesin elini taşın altına koyarak bir şeyler yapması gerekiyor.

ÇOĞALMALARINI ENGELLE, KORU VE SEV

Örneğin bugün çoğalmalarını durdurmak için onları (dikkatle, incitmeden, anestezilerine de azami dikkati göstererek) kısırlaştırma çalışması yapmayan, 2-3 hayvanla ilgilenip yaptığı duygusunu vermeye çalışan belediyeler sonra kurtulmak için canavarca öldürüyorlar. Hem de hiç çaktırmadan, bazıları ilaç enjekte ederek ..

Hayvan hakları için çalışan, onları korumak için koşturan az sayıda gönüllü insan barınakları denetliyor, kötü şartları düzeltmeye çalışıyor, hayvan işkencesine karşı çıkıyor. Veterinerler Derneği’nin de çok daha aktif katkısı olabilir, olmalıdır.

VETERİNERLER DE GÖNÜLLÜ OLMALI

Okullarda “bilgilendirme ve hayvan sevgisi aşılama” toplantıları, çocuk kanallarında-programlarında aynı çalışma, hiç değilse en yakınlarındaki barınakları ve pet shop’ları denetleme ilk akla gelenler. Şimdi “Onca iş arasında nasıl yapalım” sözünü duyar gibi oldum. İyi de hepimizin “onca iş”i var, ayıptır söylemesi, mesela benim bir güne sığdırdığım işleri, karıncalar gibi hiç durmadan koşturmamı görseniz inanamazsınız, biz nasıl yapıyoruz? Sadece kendimizi düşünerek yaşamak yeter artık değil mi!

Ruhat Mengi
Vatan
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)