Sen ona düşman, o sana düşman!


Güneydoğu’da 35 köylüyü bombardıman eden “devletçilik”in “serbest piyasa”sı da Batı’da şöyle oluyor: Banka kredi borçlarını katlayarak; köylülerin arazisine, tarlasına, evine, köyüne, hayatına ipotek koyup hepsini spekülatif kârla satışa çıkarmak!

***


“Bütün ülkelerin işçileri birleşiniz” belki daha zor bir hayal… Ama “ülkenin bütün köylüleri birleşiniz” de kolay bir hayal değil. Mesele bir şeyin kentten mi kırdan mı başlaması da değil. Mesele şu: Esasında kaderleri ortak olan… Esasında ister doğrudan, ister dolaylı; ister fiziksel, ister maddi, manevi şiddete maruz kalan… Esasında, güçlüler, kudretliler, otoriteler, otoriterler karşısında un ufak olan… Esasında kişiliğiyle, varlığıyla aşağılanan insanların… Daha ziyade birbirini düşman bellemesi. Sakaryalı köylü ile Uludereli köylünün, esasta ortak bir kaderin ortasını yarmış uçurumun iki yana savurduğu benzer insanlar olduklarını hiç düşünmemek. Çünkü… Ara sıra ne kadar didişirlerse didişsinler, bir memleketin kudretlilerinin mutabakatı ve ortak başarısı budur. Ülkenin (ve dünyanın) bütün tahakkümcülerinin birleştiği yer!

***

Sakarya Kocaali’ye bağlı dört köy. Köylüler belki de cafcaflı reklamlarla banka kredisi kullanıyor. Banka, kredi karşılığı arazileri, evleri ipotekliyor, yani rehin alıyor. O arada bir şey oluyor. İlgili kimi yerler baraj arazisi ilan ediliyor. Böylece, normal değerin ötesinde bir istimlâk değeri doğuyor. Kimine göre normal bir bahçe 7-8 bin lira iken, baraj arazisinde dönüm 30 bin lira. Şöyle bir şey oluyor: Borcunu ödemek isteyen köylüler, baraj arazisine düşen bahçelerini, tarlalarını da kurtaramıyor; çünkü iş ipotekten çıkıp “rant beklentisi”ne varmış. O kadar ki, borçlu olmadığı halde kefil olup varlığı baraj arazisinde kalan da esir düşmüş; arazisi değerlenirken bankadan kurtaramıyor. Köylülerin çoğu aslında borcun çoğunu da ödemiş. Hayatlarını rehin, esir eden ve satışa çıkartan; borcun mesela üçte birini, daha azını ödemekte düştükleri sıkıntı.

***

Denebilir ki, herkes ayağını yorganına göre uzatsın! Öyle. Yorgan kısaysa, işte böyle ayaklar ve hayatlar kesiliyor Sakarya’nın köyünde! Yorgan zaten yanıyorsa, ayaklar, bacaklar, kollar, eller, çocuk bedenler de yanıyor Uludere’de.

***

Sonra… Sen ona düşman… O sana düşman… Oysa… Seni de bulur, onu da bulur!


 
Hava Kudretleri!

“Van’da Hava Piyade uzman çavuşum. Van depremi sonrası Genelkurmay, Van’ı eş götürülemeyen garnizon ilan edip süresini 2 yıla düşürdü. Kara Kuvvetleri ve Jandarma bunu ayırt etmeden uyguladı. Ama Hava Kuvvetleri sadece biz uzman erbaşları bu 2 yıla indirimde kapsam dışı bıraktı. Bu ayrımcılık neden? Biz depremi yaşamadık mı? Bizim eşlerimiz eş, çocuklarımız çocuk değil mi? Bir zümrenin üzerine bu kadar gidilmez. Biz neyiz, biz insan değil miyiz?”


 
Sanki kayıp eşya!

Umur Talu
Habertürk
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)