Siyaset Kaçakçılığı!


Türkiye klasiklerden biridir;korkunç bir olay meydana geldiğinde,sonrasında yaşananlar daha vahim olur.
Uludere'de de benzer durumla karşı kamayız.
Önce şu noktanın altını çizelim; 35 kışının ölümüyle sonuçlanan böylesine acı bir olay bite, yöre halkının karşı karşıya olduğu zor yaşam koşullannı gündemin birinci sırasına çıkaramadı. Hükümetin terörle mücadele üzerinden de yürüttüğü "siyaset mühendisliği" her şeyin önüne geçti.
Hükümet çevrelerinin de yarım ağızla kabul ettiği "kaçakçılık" gerçeği etrafında yaşananlar. 5-6 günlük dizi yazıya malzeme olacak zenginlikte görünüyor.
Gazetelerin farklı sütunlarında yer alan "kaçakçılık" motifli haberleri alt alta koyduğumuzda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor:
Yöre halkının sigara ve mazot kaçakçılığı yapmasına devletin resmi kurumlan göz yumuyor.
Güvenlik güçleri operasyona çıkacağı zaman, kaçakçılara haber veriyor, "şu şu bölgelere girmeyin" diyor.
Kaçakçılık yapanlar günde 50 lira kazanıyor. Yani 6 paket Marlboro parası. Getirilen ürün çok daha kıymetli olduğuna göre, kaçakçılığın asıl rantını alanlar kim?
Terör örgütünün sınır kaçakçılığından pay aldığı farklı biçimlerde ifadelendinliyor. Bu durumda, devlet kaçakçılığa göz yumarken terör örgütü de pay mı alıyor?
Sigara, mazot kaçakçılığını çekici kılan hükümet. Çünkü her ikisinin de yaklaşık yüzde 70-80'i vergi. Böylece vergisiz kaçak ürün çok kârlı.

***

Silivri'deki 10 hapishaneden 2's.nde. ağırlıklı olarak uyuşturucu kaçakçılığı suçundan tutuklananlar yatıyor. Geçimini çok büyük ölçüde sigara, mazot, çay, şeker kaçakçılığından sağlayan yöre halkı arasından işin dozunu kaçırıp uyuşturucu "işine" giren de oluyor.
Bu suçtan tutuklu olanlar, "Biz zaten ilk hükmü şehir plakasından yiyoruz. Nüfus cüzdanında doğum yeri Van, Diyarbakır, Kilis, Sımak, Hakkâri yazıyorsa, elde yeterli delil olmasa bile, hâkimler, bu adam bu suçu işlemiştir, diye düşünüyor. Cezayı basıyor" diyorlar.
Uludere'nin sadece kaçakçılık boyutunu ele alırken nerelere geldik.
Uludere olayının ardından hükümetin İzlediği terörle mücadele politikası bir kez daha yüksek sesfe dife getirildi.
Başta Başbakan'ın konuşmaları olmak üzere hükümet çevrelerinden yapılan açıklamaları Turkçeye şöyle çevirebiliriz:
"Güneydoğu merkezli siyaset yapan partiye ihtiyaç yoktur, öteki muhalefet partilerine Güneydoğumda ihtiyaç yoktur. Hazır devlet de AKP'li olmuşken bölge halkı da aynı çizgiye gelsin, bu iş bitsin. Bunu benimserlerse her bakımdan önlerin acarız. Hükümet programının Kürtçesini okumalarına bile izin veririz!"
Hükümet bu anlayıştan vazgeçtiği gün, çözüm için ilk adım atılmış olur.

***

Devletten kaçakçılık izni alarak, terör örgütüne haraç vererek ayakta kalmaya çalışan bölge halkının B planı göç. Doğduğu topraklarda umudunu yitirenler soluğu ya Güneydoğu'nun büyük kentlerinde ya da BatTda alıyorlar.
Bir başka açıdan bakıldığında bu durum bile başlı başına "birlikte yaşama iradesinin" yansıması. Ne yapıp edip çözümü bu toprakların içinde bir yerlerde arıyorlar.
Uludere olayı, bölge insanının birinci sorununun ekonomik olarak ayakta durabilmek olduğunu gösteriyor. Terör örgütü de bu gerçeğin üzerinden besleniyor.
Hükümet ise işine gelmeyen her türlü muhalefeti terör çizgisine sokma çabası içinde. Yıllardır büyük anlamlar yükleyerek açıkladığı politikaların hiçbirinden sonuç alamayan hükümet, şimdi bir kez daha yeni açılımlar-kapanımlar peşinde. Ancak şunu da kabul etmek gerekir ki, bunlarla Güneydoğu dahi), tüm Türkiye'den oy almayı başarıyor.
Şöyle bir kavram üretsek, abartmış mı oluruz:
Siyaset kaçakçılığı!

Mustafa Balbay
Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)