Soykırım Tacirleri


Ülkemizde gündem o kadar çabuk değişiyor ki...

Daha düne kadar Fransa Ulusal Meclisi’nin “Türklerin Ermenilere soykırım yaptığı yalanını” yasal bir zemine oturtmak için gündemine getirdiği tasarıyı konuşuyorduk. Bugün Türk Hava Kuvvetleri uçaklarının sınırda kaçakçılık yaparken öldürdüklerini konuşuyoruz. Yarın hangi sorunla halkın kafası karıştırılırken, Meclis’ten bir gece yarısı operasyonuyla hangi yasanın çıkarılacağını bilmiyoruz.

Bir düşünün lütfen. Nereden nereye sadece 10 yılda geldik? Hukuk devletinden, demokrasiden vazgeçtik, kendisini güvende hissetmeyen milletvekilinin feryat ettiği, kahraman ordumuzun komutanlarının yargılandığı bir dönemdeyiz şimdi. Bir zamanlar, Turgut Özakman’ın 1 milyona varan baskısıyla elimizden düşmeyen “Çılgın Türkler” kitabını okurduk, şimdi, Atatürk’ün diktatör olduğunu tartışan bir medyanın yönlendirdiği topluma döndürüldük.

Neden böyle olduk?

Bu sorunun yanıtı zor değil. Bir karşıdevrim süreci yaşıyoruz. Bir yandan ufkumuzu saran koyu bir sisle savaşım veriyoruz. Öte yandan 87 yıllık onurlu bir devrimin yok edilme gayretlerini izliyoruz. İyi zamanlamayla Fransa’daki “soykırım tacirleri” hedefe yaklaştıklarını sanıyorlar ve tarihi tahrif ediyorlar da halkımızın da onun seçtiklerinin de sesi soluğu çıkmıyor.

Elimde Şükrü Server Aya’nın yazdığı, bu yazıya başlık olan 500 sayfalık “Soykırım Tacirleri” kitabı var. Şükrü Server Aya, 78 yaşında bir “çılgın Türk”. Robert Koleji mezunu. 12 Mart döneminde benimle Başbakan’ın odasına giren ve oradan da ilk kültür bakanı olarak çıkan, tıpkı bizler gibi dayanamayıp ayrılmayı yeğleyen bir vatansever. Kitabına arka kapak yazısını yazan eski ANAP’lı Bülent Akarcalı şöyle demiş: “78 yaşındaki halkın sesi olan Şükrü Bey’i televizyona çağırmaya ve gerçeğin ne olduğunu Türk milletine duyurmaya cesaret edecek bir kanal çıkabilir.” O günden bugüne çıktı mı bilmem ama Ulusal Kanal’a ve benim programıma ne zaman isterse gelebilir. Bu “çılgın Türk”, Ermeni mezaliminin, sözde Ermeni soykırımı savlarının arkasındaki çirkinlikleri ve işin nasıl bir ticari meta haline geldiğini yazıyor:

“1918 yılında Boston’da basılan ‘Ermenistan Niçin Hür Olmalı’ kitabını Ermenice’den Türkçe’ye çeviren tercüman A.T., önsözünde kitabın yazarı meşhur Dr. Gerekin Pastırmacıyan (çeteci adı Armen Garo) hakkında aşağıdaki açıklamayı da açıklamalarına eklemiş: Yazarın bu kitapçığı yazmasındaki amaç, büyük ve cömert Amerikan halkına şunu duyurmaktır: Ermeni halkının saldırmayan ve damarlarında savaşma kanı olmayan kişiler olarak veya kurbanlık koyun gibi kesildiklerini düşünmek yanlıştır. Aksine, her ne zaman fırsat olduysa, Türklerin vahşi hücumlarına inatla direndik büyük kahramanlıklar göstererek savaştık.”

Armen Garo şecaat arz ederken, Sayın Aya ekliyor: “Bazı toplu olarak isyan etme zamanı, Türkiye’nin yabancı ülkelerin hücumuna maruz kaldığı andır. Parti mensupları derhal iç isyana başlayacaklardır.” (age, s. 19-20-21)

Kitap bölüm bölüm Ermeni isyanlarının nedenlerini, sözde soykırım masalının çetelerin ticari amaçlarıyla nasıl zaman zaman ortaya atıldığını anlatmakta.

İşte Mehmet Perinçek, bu olayları enine boyuna araştırmak için Rus arşivlerine girdiği ve ülkesi adına büyük ve başarılı bir çalışma yaptığı için Silivri’de babasına komşu olarak esir tutulmakta.

Asıl gündem bu olmalıydı: Ermeni soykırımı tacirleri

Kurtul Altuğ
Aydınlık

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)