Tayyip'in Komutanı!


Tayyip’in Genelkurmay Başkanı

SEVGİLİ okuyucularım, yazıma bu başlığı özellikle, Tayyip’in sözlerinden yola çıkarak koyduğumu bilmenizi isterim. Tayyip’in ilginç bir huyu var. Kendisini her alanda ve her konuda tek adam gördüğü için, önüne gelen herkesten aynı biçimde söz ediyor.

“Benim bakanım…Benim falanca bakanım!..”
Önceki gün Meclis kürsüsünde bu kez Genelkurmay Başkanına teşekkür ederken aynı biçimde konuştu:
“Genelkurmay Başkanım!”
Uludere olayları için söylediği sözler şöyle:
“Konunun takipçisi olduklarını Genelkurmay Başkanımdan tekrar duydum, dinledim…Çalışmaları ve gösterdiği hassasiyet nedeniyle Genelkurmay Başkanıma teşekkür ediyorum…”
Genelkurmay Başkanı Tayyip’in özel danışmanı veya elemanı değildir.
Genelkurmay Başkanı ona hizmet veren bir makamın başında bulunan şahıs da değildir.
Türkçede bu gibi konularda meramını ifade etmenin belli yolları vardır. Örnek vereyim:
“Genelkurmay Başkanı” dersiniz.
“Genelkurmay Başkanımız” diyebilirsiniz.
Ama iş “Genelkurmay Başkanım” demeye gelince, onun içinden farklı anlamlar çıkar.
“Benim Genelkurmay Başkanım…Benden emir alan şahıs…”
Tayyip bunları söylerken, aslında bir yerde haklı…
Çünkü o makama kendisi tarafından getirilen Necdet Özel, böyle bir izlenim yaratılmasına neden oldu.
Kamuoyu da kendisini “Tayyip’in Genelkurmay Başkanı” diye algılıyor.
O makamda kendisinden önce oturan saygın komutanlardan hiçbiri için böyle düşünülmezdi.
Onların her biri “Devletin Genelkurmay Başkanı” olarak bilinir, hiçbir Cumhurbaşkanı ve hiçbir Başbakan onlardan “Benim Genelkurmay Başkanım” diye söz etmemişti. Etmezdi, edemezdi.

***

O saygın makamda oturan Necdet Bey, aslında bu izlenimi yaratanların başında geliyor. Kendisinden önceki komutanların geçtiğimiz ağustos ayında görevden topluca istifa etmeleriyle, Tayyip tarafından o makama getirildi.
Sonrasını hep birlikte izliyoruz.
Türkiye’de Cumhuriyet rejimi elden giderken, Türkiye tek adam iktidarı ile yönetilirken, Necdet Bey’in bir zamanlar karşılarında esas duruşta beklediği eski komutanları hapishanelerde çile çekerken, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı törenleri bile iptal edilirken, Türk ordusu ağır yaralar alırken, İlker Başbuğ bile ifadeye çağrılırken, kendisinden ses yok, tepki yok.
Ülkeyi yöneten bu iktidarın neyin peşinde koştuğunu, neyi amaçladığını Necdet Bey bilmiyor olamaz.
Karşısında öyle bir hükümet var ki, Genelkurmay Başkanı ile Tapu Kadastro Genel Müdürünü, ya da falanca il müftüsünü “İktidarın aynı düzeydeki memurları” olarak görüyor.
Hiç kimse Genelkurmay Başkanı Necdet Bey’den darbe yapmasını falan beklemiyor.
Ama beklenenler var:
“Türk milletinin güvencesi olan ordumuzun bu duruma düşürülmesine bu kadar seyirci kalmaması!”
Nerede kime rastlasam aynı şeyi söylüyor:
“Ordu da teslim bayrağını çekti, yazık oldu!”
Necdet Bey “Tayyip’in Genelkurmay Başkanı” olmayı içine sindirir veya sindirmez. Kendi bileceği iştir.
Bunları durup dururken yazmıyorum.
Tayyip o duruma geldi ki, artık Meclis kürsüsünde bile ondan “Genelkurmay Başkanım” diye söz etme cüretini kendinde buluyor.
Araları hep iyi olsun, Allah bozmasın ama her şey bir yere kadar!
Sabrın da bir sonu var.

YÜZ VERDİK DELİYE!..
Türkiye’de Kürt açılımını başlatan kim? 2009 yılı ekim ayında Habur’da büyük bir terörist kafilesini PKK üniforması ve bayrakları ile yurda buyur edenler, onların ayağına Cumhuriyet tarihinde ilk kez seyyar mahkeme gönderip göstermelik yargılamayı çadır mahkemesinde yaptıran ve “Bağımsız yargıya (!)” hepsini serbest bıraktıranlar kim?
İmralı’da yatmakta olan Abdullah Öcalan’ı orada krallar gibi ağırlayanlar, yıllarca örgütünü cezaevinden yönetmesine izin verenler, “Apo emir verirse terör biter!” beklentisinde olanlar, onun adamlarıyla devlet adına pazarlık yapanlar ve yaptıranlar kim?
Ben miyim, biz miyiz!
Bir atasözü vardır…
“Yüz verdik deliye, geldi sıçtı halıya!”
Tayyip bunları bilmiyor mu? Şimdi yine çıktı Meclis kürsüsüne, meydan okumaya başladı…Çünkü iplerin elinden kaçtığını, Türkiye’nin açıkça bölünmeye doğru gittiğini görmeye ve birilerine yüz verip şımartınca halının kirlendiğini yeni yeni anlamaya başladı.
BDP’ye hitaben: “Yaa sen kimsin? Silahlı efendilerin (PKK) ipini gevşetmediği sürece tuvalete bile gidemezsin. Bunlar iblisin yolunda, şeytanın izinde yürüyenlerdir…” diye nutuk okuyor.
Günaydın beyefendi, günaydın!
On yıldan beri iktidardasın ve bu ülkeyi sen yönetiyorsun. Bunlar senin konuşma metinlerini hazırlayan danışmanlarının aklına şimdi mi takıldı!

***

Evet, karşı tarafı şımarttıkça şımarttılar. Olay çıkmasın diye akla hayale gelen ve gelmeyen her ödünü verdiler, PKK ile pazarlık masalarına bile oturdular.
35 vatandaşın öldürüldüğü son Uludere olayında bile ölenlerin cenazeleri PKK bayrakları ile sarmalanıp kaldırılırken, bunlar yine seyirci kaldılar.
Aynı olay sonrasında tüm Güneydoğu’da kepenkler inerken, açtırmak için hiçbir şey yapamadılar.
Devletin kaymakamı dayak yedi, linç edilmekten zor kurtuldu.
Şimdi çıkmış Meclis kürsüsüne, “İblis” diyor, “Tuvalete gitmekten” söz ediyor…
Oysa Kürtçüler tuvalete her gün gidiyor!
Dedim ya, yüz verince deliye, geldi sıçtı halıya! Bu haltı halıların üzerinde yıllardır işliyorlar da, görmek Tayipgillerin işine gelmiyor.

BİR FİLİSTİN REZALETİ DAHA
Filistin Başbakanı olan İsmail Haniye isimli şahıs Türkiye’ye geldi, Tayyip’le sarmaş dolaş oldu. Dokuz kişinin can verdiği Mavi Marmara gemisini de ziyaret etti. Bu gezi sırasında partililer tarafından getirilen 300 kişilik şeriatçı bir gruba İsrail’e karşı slogan attırıldı.
Bu adam önceki gün BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı da ziyaret etti. Görüşmede Demirtaş’a hitaben söylediği sözler çok ilginçti:
“Ümit ediyoruz ki bütün haklarınızı elde edeceğiniz, kendi kimliğinizle yaşayacağınız günlere kavuşursunuz. Biz Diyarbakır’ın özgürlüğünü de görmek isteriz.”
Evet, Tayyip’in yakın dostu, daha iki gün önce sarmaş dolaş olduğu bu şahıs Türkiye’de bu inanılmaz küstahlığı, terbiyesizliği, saygısızlığı sergiledi, Kürtçü bölücülüğe çanak tuttu.
Türkiye’nin içişlerine dilini küstahça uzattı.
Tayyipgillerden tepki var mı?
Yok!
Utanıyoruz.

Emin Çölaşan
Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)