Abdi İpekçi ve Uğur Mumcu


4 Şubat 1979 pazar günü verdik Abdi İpekçi’yi toprağa.
O gün ortalık kapkaraydı. Abdi Bey’i yitirmenin şoku içindeydik. Cenazesi sabah gazetenin önünde hazırlanan katafalka konulmuştu.
Arkadaşlar sırayla cenazenin başında nöbet tutuyordu. Gazeteye taziyeye gelenleri Yazı İşleri Müdürü Hasan Pulur’la birlikte ağırlıyorduk.
Süleyman Demirel kalabalık bir grupla geldi. Yazı işleri masasına oturttuk.
Çok üzgündü. Sürekli olarak “Bu bir tesadüf olamaz” diyordu.
O gün ne demek istediğini çözememiştim. Sonraki günlerde Demirel’in cinayetin bir büyük organisazyonun işi olduğunu ifade etmek istediğini anladım.
Yıllar sonra Abdi İpekçi’nin biyografisini yazmak için araştırma yaparken bu yorumumun doğru olduğunu gördüm.
Demirel ve beraberindekiler otururken Baykal geldi onu da yazişleri masasına oturttuk.
Anımsadığım kadırya Demirel ile Baykal pek konuşmadılar. Öyle karşılıklı oturdular.
Sonra Demirel kalktı baş sağlığı dileklerini yinelerek ayrıldı. Biraz sonra da Baykal gitti.
İlginç bir karşılaşmaydı. Yazıişleri kovan gibi kaynıyordu. Hasan Ağabey ile birlikte gelenleri ağırlamaya çalışıyorduk.
Bir ara Uğur Mumcu geldi. Yanında birileri daha vardı ama kim olduklarını anımsamıyorum.
Çok üzgündü. Hemen hemen hiçbir şey söylemedi. Yüzü kıpkırmıydı. on, onbeş dakika oturdu.
Dikkatle yüzüne bakıyordum. Çünkü büyük bir üzüntü içindeydi. Saçları dağınık, gözleri dehşet içindeydi.
Belli ki Abdi Bey’in öldürülmesi onu çok sarsmış, perişan etmişti.
Karmaşık duygular içinde olduğu anlaşılıyordu. Çünkü o da Abdi Bey gibi sağ kesimin şimşeklerini üzerine çeken bir gazeteciydi.
O da hedefti. Ona da tehditler yağıyordu. Ama buna rağmen o da yazılarını Abdi İpekçi gibi kararlılıkla ve inatla sürdürüyordu.
Bir yerde Abdi Bey’le aynı kaderi paylaştıklarını biliyor olmalıydı. Ona yapılan saldırının bir benzerinin her an kendisine de yapılabileceğini görüyordu.
Nitekim 14 yıl sonra o da Adi Bey gibi katledildi.
Uğur Mumcu’nun öldürüldüğü gün, tam 14 yıl aynı dehşetle yaşadığını ama yazılarını büyük bir yüreklilikle sürdürdüğünü düşündüm.
Abdi Bey’in katlinden sonra da her an aynı sonla yaşamının noktalanacağını bile bile kenara çekilip bu beladan kurtulmak yerine, belanın üstüne üstüne yürüme cesaretini gösterdi.
Korkusuzca Abdi İpekçi’yi öldürenlerin üzerine gitti. Kendi yaşamını düşünüp arkasını dönmeyi düşünmedi. Abdi İpekçi cinayetinin aydınlanması için yazılar, kitaplar yazdı.
Bugün yaşayan gazeteciler ve okurlar bilsin ki bu iki gazeteci canlarını düşünmeden bu ülkenin çıkarları ve bu ülkenin insanlarının sömürülmemesi için amansız bir savaş verdiler.
Ama bu devlet onları korumadı. Katillerini bulup çıkaramadı.
Onların kanı yerde kaldı.

Tufan Türenç

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)