MİT'in Arşivlerini İsrail'e Kim Verdi, Başbakan Mı?


Bu bir tuzaktır, Türk Ordusu'na kurulmuş bir tuzak!

29 Aralık’ta ağır bir trajedi yaşandı ülkemizde ve terörle mücadele kapsamında uçaklarımızın Irak kuzeyinde attığı bombalar vatandaşlarımızın üzerine düştü, 35 ölü var… Ölen insanlarımız ister kaçakçı, ister sırtçı, sonuçta terörist değil…

Günlerdir medya da bu konuda çığırtkanlık yapıyor,”bunlar terörist değil” diyerek ve şimşekleri ordumuzun üzerine çekmeye çalışıyor, haksızlık bu…

Haksızlık bu, çünkü yüzde yüz yabancı istihbaratla sınır ötesi harekât yapan, sanırız, bizden başka bir devlet ve hükümet yoktur… Ulusal bir harekât ancak ulusal istihbaratla yapılır, yabancı istihbaratla değil… İşte bu yanlışın bir sonucudur bugün bize yaşatılan bu trajedi… Peki, bunun sorumlusu kimdir?

Bu yanlışı ordumuza mal etmeye çalışmak büyük bir haksızlıktır, çünkü Türk Ordusu’nu ABD ve İsrail ile “anlık istihbarat paylaşımı” gibi bir tuzağa çeken hükümettir, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan… Hatırlayın, 21 Ekim 2007 Dağlıca baskını sonrası ulusal güçlerini teröre karşı kullanmayıp koşa koşa ABD’ye giden kimdir? Başbakan’dır, biz değil.

“PKK müşterek düşman”, “anlık istihbarat paylaşımı” diyerek zafer kazanmış komutan edasıyla basına açıklama yapan kimdir? O da Başbakan’dır yani hükümet, biz değil, Türk Ordusu değil… 1 Aralık 2007 günü ABD istihbaratıyla Türk Ordusu’na bombalama emri veren de Başbakan’dır, ne biz ne Türk Ordusu…

O halde neden Türk Ordusu’nu suçluyor bunlar, bu suçlamayı yapanlarda deve kuşu mantığı mı var?

Uludere olayında istihbaratı kim verdi? Anlık istihbarat deyip sınır ötesi harekâta izni kim verdi? Bu istihbaratı verenler, bu kişilerin terörist değil kaçakçı olduğunu bilmiyor muydu? Uydulardan yerdeki karıncanın resmini çeken ABD ve İsrail, bu kişilerin resmini çekemedi mi?

Bu bir tuzaktır, Türk Ordusu’na kurulmuş bir tuzak! Bu tuzağı kuranlar; bu istihbaratı verenlerdir, bu ihbarı yapanlardır, bu kişileri organize edip Haftanin pkk bölgesine kaçak diyerek götürenlerdir, başkası değil…

Taraf Gazetesi yazarı Mehmet Baransu; bu istihbaratın “MİT’in pkk içindeki bir ajanından geldiğini” iddia ediyor, işte kanyak haber: TIKLAYINIZ

Hükümetimizin başı olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise bu yazarı “cambaz” olarak itham ediyor, işte kaynak haberi: TIKLAYINIZ

Ama sonuçta Baransu’nun şu son iddiası önemli, dikkatlerden kaçmamalı; “MİT arşivlerini MOSSAD’a açtı”… İşte o haber:

Başbakan Erdoğan'ın bu açıklamasına twitter'dan cevap veren Baransu, "Sayın Başbakan iki cambaz bir ipte oynamaz, hatırlatayım size. Öyle böcek diyerek olayı sulandırmayın Gerçeği siz de benim gibi biliyorsunuz… Sayın Başbakan, bugün anladım ki sizden daha iyi MİT'i biliyorum. MİT arşivlerini MOSSAD'a açmıştı. Böceğe değil MOISSAD ajanlarına bak. Bu ülke cambazın kim olduğunu da öğrenecek. Cambazları da. Sayın Başbakan siz de çok iyi bildiklerinizi öğreneceksiniz. Sayın Başbakan ben eli silah tutanlardan korkmadım. Kasımpaşalı Tayyip Erdoğan'dan korkacağımı zannediyorsanız yanılıyorsunuz" dedi. Kaynak: TIKLAYINIZ

Mehmet Baransu'nun Başbakan'a verdiği cevaba bakın kimden destek geldi. Samanyolu Televizyonu Ankara Temsilcisi Abdullah Abdulkadiroğlu... STV temsilcisi twitter'dan gönderdiği mesajda Baransu'ya paralel cevaplar verdi: "Bu olay hükümete kurulmuş çok büyük bir tuzak. Bu işi gerekçe-mazerete boğmadan acıya sahip çıkılmalı. İstihbarat yanlışıyla hükümete tuzak kuruldu. En kötü şey gerçekleşti. Siviller vuruldu. Başbakan medyada böcek arayacağına istihbarattaki böcekleri temizletsin." Kaynak: TIKLAYINIZ

Buradan açık açık soruyoruz: Milli İstihbarat Teşkilatı’nın arşivleri İsrail gizli servisi MOSSAD’a açıldı mı? Açıldıysa bu emri kim verdi? MİT içinde İsrail’in köstebekleri mi var?

Önce Baransu bu iddiasını kanıtlamalıdır, doğru ise eğer, ardından da “bu arşivlerin İsrail’e verilmesi emrini” kim vermiştir, bu ortaya çıkarılmalıdır.

Devletin bekası dediğimizde aklımıza gelen ilk şey, bu devletin var olmasıdır, hem tarihi, hem bugünü, hem de geleceğinin sağlam temellere dayalı olması… Bizim devletimizin tarihi bellidir, Gazi Paşa’nın deyişiyle en aşağı yedi bin yıllık bir uygarlık ve kültürün günümüz resmidir. Bu tarihe sahip çıkacak ve yeni yetişen nesillerimize öğreteceksiniz ki gençlerimiz tarihten güç alıp geleceğe güvenle bakabilsin…

Günümüz devletimizin bekası ise hem tarihte yaşanan olaylardan ders çıkarmak, buna göre tedbir almak, hem de geleceği görmekten geçer, ön alıcı siyasi karar ve uygulamalardan geçer… Geçmiş, bugün ve geleceğe sahip çıkmak demek; doğru bilgilerin toplanması, saklanması, değerlendirilmesi ve bunlardan çıkan sonuçların ışığında karar alınıp uygulamaya geçilmesi demektir. Biz buna istihbarat diyoruz, ister ekonomide, ister siyasette, ister harp ve silah araçları üzerinde, devletin ve milletin bekasını ilgilendiren her alanda…

İstihbarat ikiye ayrılır; iç istihbarat, dış istihbarat… İçteki istihbaratın temeli jandarma ve polis, bir de yeni kurulan KAMU GÜVENLİĞİ MÜSTEŞARLIĞI’na dayanır… Dışta ise asıl olarak Milli İstihbarat Teşkilatı yer alır… Hepsinin amacı; toplanan bilgileri siyasi iradeye ve bu iradeye bağlı olan kamu kurum ve kuruluşlarına aktarmak, devletin ve milletin bekası ve güvenliği için tedbir alınmasını sağlamaktır.

Güvenlik dediğiniz zaman bu faaliyetler ulusaldır, bir siyasi partiye göre değişmez, AKP de olsa aynı, CHP de olsa aynı, MHP iktidar olsa da aynıdır, çünkü söz konusu bir devlet ve bir milletin bekasıdır. Bir devlet gerçek, güçlü ve bağımsız bir devlet ise eğer, elbet sırları olacaktır ve elbet bu sırların saklandığı bir arşivi olacaktır…

Bizim de elbet bir arşivimiz vardır. MİT’in bu arşivleri eğer İsrail’e teslim edildiyse, bu, devletimin ve milletimizin geleceğine bir tehdittir, çünkü zamanı geldiğinde İsrail bu arşivi Türkiye karşı kullanacaktır.

Varlığımızı ve bekamızı tehlikeye düşürmek anayasal bir suçtur.

Bunun anlamı düşmanla işbirliği yapmaktır.

Düşmanla işbirliği yapmak ise hukuk dilimizde vatana ihanettir!

Vatana ihanet suçları, bu kutsal topraklarımızda hiç cezasız kalmamıştır, eğer ki MİT arşivleri İsrail’e verildiyse, bunun hesabı sorulmalıdır…

Sormaya da önce Kamu Güvenliği Müsteşarlığı kadrosundan işe başlanmalıdır, çünkü bu kurumun teşkilat yasasında “yabancı uzman çalıştırılabilir” hükmü vardır. İşte o hüküm: “MADDE 13 – (2) Ayrıca özel uzmanlık isteyen konularda kadro karşılığı olmaksızın tam gün veya kısmi gün veya belli bir konu veya proje bazında, konu veya projenin süresi ile sınırlı olmak koşuluyla sözleşmeli personel ve yabancı uzman çalıştırılabilir. Bunlara ödenecek ücret Müsteşarın teklifi üzerine Bakan onayı ile belirlenir. “

Dünyada hiçbir devlet, ulusal güvenliği ile ilgili konularda yabancı istihbarat elemanı çalıştırmaz, çalıştırıyorsa eğer, amacı devlet ve milletin bekasını korumak değil, yıkmaya çalışmak anlamına gelir!

Bu durumda açıkça soruyoruz: “Bu Müsteşarlığın kadrosunda İsrail, Amerikan, İngiliz ve Fransız ajanları var mıdır?

Bu sorularımıza bir cevap bulunmalıdır, çünkü hükümet de olsanız, bir devletin ve milletin kaderi ile oynayamazsınız, buna hak ve hukukunuz yoktur!

Erdal Sarızeybek

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)