Müslümanlık Sünnicilik, Sünnilik Amerikancılık mı?


Baştan belirteyim, bu satırların yazarı Sünni ve Hanefi’dir. İtikadı ve ameli de o çerçevededir. Dolayısı ile yazacaklarım başka taraflara çekilmemelidir.
Üzülerek müşahede ediyorum ki, ülkemizde bazı çevreler Sünniliği dinimiz içinde bozgunculuk ve hatta türlü münafıklıklara alet eder durumadır!
Öyle ki o çevreye mensup kimi rektörler bile Sünnicilik adına Hıristiyanlara cennetin kapısını aralarken, İslam’ın zenginliklerinden olan Şialiği sapkınlık olarak sunabiliyor!
Lafı dolandırmayacağım Sünnilik ambalajı ile tedavüle sokulan bozguncu bu yeni akımın ardında Vatikan ile onun ideolojik kolu olan Emperyalizm var!

Kilisenin emrinde!

Evet Sünnilik bugün maalesef o malum çevreler tarafından ideoloji haline getirilerek kilise ile onun devlet örgütlenmesi olan Pax Ameracana’nın İslam dünyasında hedeflediği operasyonlara hizmet eder haldedir! Emperyalizm dün Vehhabi fitnesini ortaya çıkarıp Osmanlı’yı nasıl tarumar etti ise bugün de Sünniciliği İslam dünyasında -ki özellikle Türkiye, İran ekseninde – ayrıştırma ve de fitne iksiri olarak kullanmak istiyor!
Benim hiç anlayamadığım şey Sünniciliği adeta yeni bir din olarak sunanların Hıristiyan ve Musevilere “dinlerarası diyalog” bağlamında gösterdikleri hoşgörüyü, neden Şia, Alevi, Bektaşi ya da Caferi Müslümanlara göstermediğidir!
Dikkat buyurum Vatikan’ın kardinallerine gülücükler saçan o malum zihniyet ya da zevat konu Şia veya Aleviler olunca ağzından salyalar saçıyor. Niye acaba?

Ehl-i Sünnet değil, ehl-i delalet!

Hem bu Şiiler ya da yukarıda adını saydıklarımın Kıblesi Mekke-i Mükerreme değil mi?
Keza iman ettikleri kutsal kitap Kur’an-ı Kerim değil mi?
Peygamberleri Şanlı Muhammed Aleyhisselam değil mi?
Müslüman mezarlığında gömülmüyorlar mı?
Öyle ise soruyorum itirazları niçin?
Şialik ya da Alevilik Hazreti Ali Efendimizi sevmekse, hepimiz Şia değil miyiz?
O Hazreti Ali ki İslam’ın kılıcı!
Şanlı Peygamberimizin ümmetine, “Sizi iki emanetim var, biri Kur’an, diğeri Ehli Beytim” dediği kutsal ve mutlak bir emanet!
Hakikat bu iken güya İslam ve Sünnicilik adına edilen sözler ve alınan tutumlar açık söylüyorum Ehl-i Sünnet’in gereği değil, “ehl-i delalet”in sonucudur!

Prof. Dr. Haydar Baş tutkalı

Evet yapılan Kerbela misali ihanet ateşinin yeniden yakılması ve mübarek dinimiz üzerinde yeni bir fitne rüzgarının estirilmesidir!
İşte bu zaviyeden bakınca Prof. Dr. Haydar Baş bey’i çok ama çok önemsiyorum zira Haydar Hoca inancımız bağlamında keli
menin tam anlamı ile tutkal ve de sigorta!
Sadece yazdığı eserleri ve Ehl-i Beyt Külliyatı ile değil, televizyonları ve gazetesinin yayınları ortada!
Bursa’da organize ettiği Dünya Ehl-i Beyt Sempozyumu bu manada gerçekten büyük bir hizmet oldu çünkü Prof. Baş oradan bütün dünyaya İslam’ın ve Müslümanların birliği ve bütünlüğünü haykırdı ve de Sünnisinden Alevisi, Şiası, Bektaşisi ve Caferisine kadar dinimizin bütün renklerini güzellikler olarak kucaklayıp bağrına bastı!

Dini ve milli bütünlük!

Tabii öyle olunca yani Vatikan ile silahşorları ve yerli işbirlikçilerini hedef aldığı için de Prof. Baş zaman zaman mesnetsiz ithamlarla yüz yüze gelebiliyor ama bize göre yapılan o tür hücumlar yaptığı mücadelenin kutluluğunun teyididir!
Yazımızı bağlarken tekrar tekrar altını çizelim, Türkiye maazallah dini bütünlüğünü kaybederse milli bütünlüğünü de kaybedecektir!
ABD ve yerli taşeronları tarafından tedavüle sokulan ve körüklenen Şia-Sünni ayrışması ve çatışmasının nihai hedefi budur.

Sabahattin Önkibar
YeniMesaj

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)