Silivri ile ABD Büyükelçiliği Arasındaki Köprü: Sızıntı


“Sızıntı – WikiLeaks’te Ünlü Türkler”, Silivri’de Odatv davasından tutuklu yargılanan Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ın yeni kitabının adı.
Şu günlerde “En çok satanlar” listesinin başında.
Kitap, Amerika Birleşik Devletleri’nin Ankara Büyükelçiliği’nden yollanan mesajları sistematik bir biçimde irdelemiş ve böylece çok önemli bilgileri dikkatlere sunmuş.
Aslında elbette bu bilgiler, WikiLeaks belgeleri ilk yayımlandığında açıklanmıştı, ama yüz binlerce belgeyi süzgeçten geçirmek, irdelemek çok zor ve uzun bir işti.
İşte iki genç gazeteci, tutukluyken bu işi gerçekleştirdiler…
Üstelik de sınırlı ve kısıtlı olanaklarla.
Gençlik işte böyle bir şey:
Hücreye de kapatsanız ferman dinlemiyor!
***
Kitapta yayımlanan belgelerin içinde çok önemli bilgiler yer alıyor.
Örneğin, bazı polislerin Büyükelçiliğe, Silivri davaları hakkında brifing verdiği ve suçlamalardaki iddiaların doğruluğunda ısrar ettikleri anlaşılıyor.
İşin ilginç yanı, resmi makamların bu brifinglerden haberleri olmadığını söylemeleri.
Ayrıca polislerin verdikleri bilgilerin sadece davalarla sınırlı olmadığı da anlaşılıyor.
Amerikan Büyükelçiliği görevlilerine, Yaşar Büyükanıt, ve Deniz Baykal ile de ilgili bilgiler aktarılmış.
Resmi makamların yalanlamaları üzerine işin peşine düşen Baykal, “Amerikalı yetkililerinin brifing almadan uydurma bir senaryoyu Washington’a telgraf çekmesine ihtimal vermiyorum” diyor ve ABD Büyükelçiliği yetkililerinin açıklama yapması gerektiğini söylüyor.
Ben, Büyükelçiliğin böyle bir açıklama yapacağını tahmin etmiyorum; nitekim ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü de böyle bir açıklama yapmayacaklarını söyledi…
Ama Baykal’ın da işin peşini bırakmayacağı açık; nitekim suç duyurusunda bulundu bile.
***
Silivri’de tutuklu yargılanan CHP milletvekili Mustafa Balbay da savunması sırasında kitaptaki bu belgelere gönderme yapıyor.
Balbay, “WikiLeaks belgelerine göre Amerikalılara bilgi veren yetkililer ‘Mahkûmiyet kesin, bu dava sağlam. Ama hâkimlere güvenemiyoruz’ diyorlarmış” deyince, Başkan Hasan Hüseyin Özese araya girerek, “Dava dışı beyanlar bizi bağlamaz. Örgüt var mı yok mu yargılama sonunda belli olacak” diye yanıt veriyor.
“Yargılamanın sonu” ise, iddianamenin hacmine ve duruşmaların hızına bakılırsa, “Çıkmaz ayın son çarşambası” gibi görünüyor!
***
Belgelerden anlaşılan bir başka nokta da Amerikalıların, AKP iktidarına, medya desteğine muhtaç olduğunu belirtmeleri.
Bu nokta, Ciner Grubu’nun medyasına el konularak, Sabah, atv ve dağıtım şirketinin Ahmet Çalık’a devredilmesinin arkasındaki sürece ışık tutuyor olabilir.
Elbette kitapta, AKP’lilerin birbirleri hakkındaki yargılarından, komutanların değerlendirilmelerine kadar daha pek çok kritik bilgi var, ama her birini ele alıp çözümleme yapmak bir sütuna sığacak bir iş değil.
***
Mustafa Balbay da tutukluyken Silivri davaları hakkında kitaplar yazmış ve sonuçta kendini tek kişilik tecrit hücresinde bulmuştu; hâlâ da orada, bugün 350’nci gününü tamamladı.
Silivri Cezaevi’nde 1 yıldır tutuklu bulunan Sızıntı kitabının yazarlarından odatv Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan’ın da koğuşu değiştirildi.
Bir yıldır Soner Yalçın’la birlikte kaldığı koğuştan, “Aynı davadan yargılananlar aynı koğuşta kalamaz” denilerek başka yere nakledildi.
Pehlivan avukatına verdiği mesajda:
“Zorlu cezaevi şartlarında Barış Terkoğlu’yla birlikte gazetecilik yaptık. Akılları sıra bunun ‘bedelini’ ödetiyorlar. Sızıntı’yı okuyanlar, neden cezaevinde olduğumuzu ve neden hâlâ cezalandırıldığımızı anlayacaktır. Hücreye de koysalar, gazetecilik yapmaya devam edeceğim” dedi.
***
Gülen Cemaati’ne yakın kişiler, uzunca bir süredir, Silivri davalarının arkasında ABD’nin olduğunu hep bir ağızdan ve ısrarla öne sürüyorlar.
Bu iddia ne kadar doğrudur bilinmez….
Ama en azından bazı polislerin bu konuda Amerikalıları sürekli bilgilendirdikleri açık !

Emre Kongar
Cumhuriyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)