En sağlıklı soygun nasıl yapılır?..


Eğitim ve sağlık... Günlük hayatımızın vazgeçilmez iki boyutu. Siyaset ve siyasetçiler için de öyle.
Biz, sıradan vatandaşlar için bu iki başlık sadece “gelecek” ve “hayatımız” demek.
İktidarlar için öyle mi?..
Hayır!..
Maalesef iktidarlar bu iki başlığa sektörel gözle bakarlar.
Yani?
Rant ve oy deposu açısından.
Sevsek de sevmesek de AKP’nin hakkını teslim etmek gerek. Bugüne kadar hiçbir iktidar eğitim ve sağlığı kendi rantı için bu kadar iyi kullanamadı. Yiğidi öldür hakkını yeme... Adamlar, “usta” . Geçenlerde eski bir Sağlık Bakanlığı Müsteşarı ile sohbet ediyordum, “personel reformu” adına yapılanları işitince neredeyse dudağım uçuklayacaktı. En basiti, Bakanlıkta personel sayısı iki katına çıkmış. Ama nasıl?.. “Reform” ile eskiler gönderilmiş, yandaşlar doldurulmuş. “Reform” adına döndürülen rant tezgahlarını daha iyi anlayabilmem için uzman doktor. İ. Halil Baysal’ın “Suç Kimde?” başlıklı makalesini okumamı önerdiler. Yazıyı baştan aşağı defalarca okudum. Oradan bazı alıntılar yapacağım. Bakalım sizin de tüyleriniz diken diken olacak mı?..
“Sağlık hizmetinin suistimallerinde sağlık hizmetinin sunucuları kadar sağlığı yönlendiren ve yönetenlerin de büyük payı vardır. Öncelikle kamu hastanelerinde, hekimin bilgi ve becerisini optimum kullanmak için çıkartılan performans yönetmeliği, bazı yanlış uygulamaları da beraberinde getirmiştir. Maksimum döner sermaye almak için maksimum performans göstermek gerekecektir. Bu durum beraberinde gereksiz tahlil, tetkik, uzayan yatışlar ve hasta mağduriyetlerini getirmiştir. Artan istemler, sağlık giderlerini özellikle Kamu hastanelerinde ve üniversite hastanelerinde arttırmıştır. Kamu ve üniversite hastaneleri polikliniklerinde hastanın yüzüne bakmayan, sıcak iletişim kurmayan ve hasta ölüm döşeğinde değilse hastayı yatırmayan sağlık çalışanı hastanın peşinden koşar hale getirilmiştir. Bu durum belli bir dönem sonra sırf performans doldurulsun diye hastalar muayene edilmeden ve bazı işlemler yapılmadan SGK’ya yüksek faturaların çıkarılmasına neden olmuştur..
Evet, işin bir diğer tarafında özel hastaneler ve tıp merkezleri var. Aslında, sağlığa harcanan 42 milyar TL’nin sadece 5 milyar TL’si özel sektöre verilmektedir. SGK, Sağlık Bakanlığı ve bazı medya grupları kamuoyuna durumu farklı yansıtmaktadır. Vatandaşımız sağlık harcamalarının büyük kısmının özel sektör tarafından yapıldığını bilmektedir. Medyada sağlık ile ilgili menfi haberlerin büyük kısmı özel sektör ile alakalı olmuştur. Özel sektörde suistimaller yok mu? Elbette vardır. Hasta başına düşen MR, BT, Doppler sayıları içler acısıdır. Acil girişlerinin fazlalığı acilen çözülmesi gereken büyük bir sıkıntıdır. Yapılmayan işlemlerin SGK’ya fatura edilmesi gibi durumların fazlalığı hepimizin malumu.
Aslında şu zikrettiklerimizi herkes biliyor. Neden halen aynı sıkıntılar devam ediyor? Sağlık Bakanlığı’nın ve SGK’nın bürokratları ile yaptığımız görüşmelerde herkesin yapılan suistimallerden bütün detaylarıyla haberdar olduklarını görmekteyiz. SGK ne yapıyor? Çok fazla yapılan işlemleri ya paketin içine alıyor, ya da fiyatını düşürüyor. Epikrizi tam ve uygunsa ödemeyi yapıyor. Sağlık Bakanlığı ise yönetmelik ve tebliğler çıkararak sağlık hizmetinin sunumunu zorlaştırıyor. Her iki kurum da suistimallere kalıcı çözüm bulma adına politikalar üretmekten uzak manevralar peşinde. Yapılan ya da getirilen önlem paketleri sadece; ahlaklı çalışan, işini hakkaniyet kurallarına göre yapan ve samimi bir şekilde hizmet sunma derdinde olan özel sağlık yatırımcısının ve işletmecisinin nafakasını kesmekten öteye gitmemiştir. Zaten suistimal peşinde olanlar ve yapanlar, kılıfını hazırlıyor, epikrizini tam ve uygun hazırlıyor ve SGK’ya da paşa paşa ödemeyi yapmak düşüyor.”
Çözüm önerilerini de sıralıyor Dr. Baysal:
“SGK denetçileri kamu-özel-üniversite ayrımı yapmadan samimi ve tarafsız denetimler yapmalıdırlar. Hastanelerde ve tıp merkezlerinde ’canlı hasta’ avına çıkmalıdır. Çünkü, bir çok tıp merkezinde ve özel hastanelerde hasta olmadan T.C kimlik numaraları ile hasta girişleri yapılmaktadır. Hastanelerine ve tıp merkezlerine özel otomasyon sistemi kurdurup, hasta olmadığı halde her hekim başına 60 hasta girişi yapan merkez sayısı az değildir. Merkezlerinde epikriz ekibi oluşturup canlı hasta muayenesi olmadan fatura kesen merkezler biliyoruz. SGK fatura inceleme komisyonları, sadece epikrizlere bakıp haksız kazanç peşinde olanları bertaraf edemez.
Acile başvuruları yeşil alan muayenesi ile azaltamazsınız. Epikriz uygun düzenlendikten sonra acil hasta sayısını kimse düşüremez. Bir tıp merkezinde tek acil hekim ile bir ay içerisinde 12.000-13.000 hasta bakılıyor ve epikrizi uygundur denilerek SGK ödemeyi yapıyorsa burada suçun tamamı SGK’nındır. Biyolojik ve fiziksel olarak mümkün olmayan bu durumu SGK hangi gerekçelerle onaylar.
Bilimsel olarak 100 hasta başına çekilen BT, MR, Renkli Doppler ve EKO sayıları bellidir. Bugün canlı hastası olan ve hak hukuk bilerek çalışan merkezlerde % 3-5 CT ve MR çekimleri yapılmaktadır. MR ve CT sayıları % 20’leri bulan merkezlerden ve her gelen hastaya doppler yapılan hastanelerden bahsedilmektedir. MR ve CT sayıları % 5’in üzerinde olan merkezlerin faturalarını kesin ve 3 ay ödemeyin, bakalım bir daha bu suistimaller gerçekleşecek mi? Yok epikriz tam ve uygundur diyerek fatura incelerseniz bu hırsızlığın önüne geçemezsiniz.”
Uzman Doktor, İ. Halil Baysal’ın yazısının son cümlesine ise ekleyecek söz bulamadım:
“Biliyoruz ki bir gün bu sektör de silkelenecek ve gerçek yatırımlar ve yatırımcılar kalacak. Yoğurtçu, şıracı ve ilgisiz meslek grupları tıp merkezi açmak için Sağlık Bakanlığı kapılarında beklemeyeceklerdir.”

Erzurum’a bakın...
Kurultay geleneğimizi unuttuk. Artık, “kurultay” denilince aklımıza yalnızca parti genel merkezlerinin kavgalı-dövüşlü “vitrin” seçimleri geliyor. Erciyes Kurultayı’nı, Büyük Türk Dünyası Kurultayı’nı unuttuk. Konya’dan değerli dostum, ağabeyim Feridun Yıldız aradı, “Erzurum’da Türklük Şöleni var. Bir zahmet duyurur musun?” dedi. İçim kan ağladı. Niye mi?. Duyuruya ihtiyaç mı olması lazım?.. Sorun etrafınıza; bu şölenin üçüncüsünün yapılacağını kaç kişi biliyor?.. Bugüne kadar, tüm yurda dalga dalga yayılmalıydı bu şölenin havası. Hepimiz Erzurum’a koşmak için yerimizde duramaz olmalıydık. Ne gezer!.. Üstümüze ölü toprağı serpilmiş bir kere. Yine de ilan edelim; “Merkezi Erzurum’da bulunan ’Güneş Vakfı’nın düzenlemiş olduğu, ev sahipliğini Atatürk Üniversitesi’nin yaptığı ’3. Türklük Şöleni’17-19 Mayıs 2012 tarihleri arasında Erzurum’da gerçekleştirilecek.” Türk dünyasından çok sayıda katılımcının geleceği şölen, ilgisiz ilgililere de duyurulur!..

Ahmet Takan
Yeniçağ

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)