Hangi yargı bu!


Ergenekon davasında mahkeme dışında karar veren merciler mi var?
Bu soruyu CHP Milletvekili Atilla Kart Başbakan’a soruyor... Diyor ki:
“Aydınlık Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım’la ilgili olarak Temmuz 2010 ve Eylül 2010 tarihlerinde vuku bulan tahliye talepleri hakkında, Savcılık Makamı tarafından ‘olumlu’ yönde mütalaaa verilmiş, Mahkeme ise bu talepleri oy çokluğuyla reddetmiştir. Ancak, enteresan olan husus, her 2 süreçte de, normal prosedürün dışında, evrak üzerinde , Mahkeme Savcısı ve Mahkeme Heyetiyle ilgisi olmayan ve ‘itirazın reddi - tutukluluğun devamına’ notunun bulunmasıdır.
Her 2 notun yazı karakteristiği aynıdır.
Her 2 not, Mahkeme Organları dışında bir ‘Kişi’yi-Kişi’leri’ işaret etmektedir.
Bir başka ifadeyle; Silivri Yargılamalarında, Savcı ve Yargıç’lar dışında, kritik aşamalarda devreye giren ‘bir el’ vardır. Bu el, ‘Görünmez Bir El’dir’. Yine bir başka ifadeyle, Silivri soruşturmalarında, kritik karar mekanizmalarında ‘illegal bir karargah’ görev yapmakta ve belirleyici olmaktadır.
Öte yandan; Deniz Yıldırım’ın tutuklanmasından 40 dakika önce evvel, Başbakanlık’tan, Savcı Zekeriya Öz’e ‘acele’ kaydıyla faks gönderildiği ve yazıda ‘Devlet sırrı’ ibaresinin bulunduğu yönünde de ciddi ve somut iddialar vardır.
Bu bulgu ve değerlendirmeler ışığında;
(1) Sırasıyla ‘itirazın reddi, tutukluluğun devamı’ şerhlerini taşıyan yazılar kime aittir?
(2) Mahkemelerimizde ya da mevzuatımızda, Savcı ve Yargıç’lar dışında, tahliye talepleri hakkında değerlendirme yapan bir merci var mıdır?”


‘ECZACI’larımızın 14 Mayıs Eczacılar günü kutlu olsun... Nedir 14 Mayıs... 1839 tarihinde Mektebi Tıbbiyei Adliyei Şahane’ye bağlı, eczacılık mesleğine yönelik, bir sınıfın açıldığı ve eczacılık eğitiminin
başladığı gün...



Erdoğan büyük düşünmüş: “Bu yüzyıl bizim yüzyılımız olacak.”
İyi de şu aşamada çoğumuz günü kurtarma telaşında...

H. Ertem

AKP Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, “Kimsenin Türkiye’nin rejimiyle bir sorunu yok” demiş.
Niye? Kendinizi adamdan saymıyor musunuz!

F. Fidan


Zammın ast’ı!

Astsubaylar, uzman erbaşlar ve sivil memurların umutla bekledikleri “Askerlik Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı” sonunda Meclis’e geldi. İlk olarak Milli Savunma Komisyonu’nda görüşülecek tasarı astsubayların sabırsızlıkla bekledikleri maaş düzenlemesini de öngörüyor. Tasarıdaki düzenleme Meclis’ten aynen geçerse astsubay maaşlarındaki artış ortalama ne kadar mı olacak? Yaklaşık olarak 4 lira! Rakamı yanlış mı görüyorum... Ya da 4’ün yanındaki sıfırları göremiyor muyum acaba, diyenlere bir de yazıyla bildirelim: Dört Türkiş lira!
Memura 3 + 3... Astsubaya dört Türkiş lira... Durmak yok, yola devam!



Özürlü icraat...
AKP yanlısı gazeteci Ergun Babahan küçük oğluyla birlikte Fener - Galatasaray maçına girişte ve çıkışta polisin biber gazı saldırısına maruz kalıyor. Eve dönüşte öfkeli twitter mesajları yazıyor. Diyor ki:
“Camiasaray gücü Fener taraftarını resmen tahrik etti.
Polis kendisini rezil etti.
Bu kupa Amerika’ya gitsin.
Bu polisin kimin polisi, milletin polisi olduğu şüpheli.
Türkiye, gerçeği biliyor. Fener’e oynanan tezgah bozulacaktır. Çünkü Türkiye’nin en büyük camiası Fenerbahçe’dir” vb...
Mesajlar Gülen camiası içinde tepkiye yol açıyor. Zaman Today gazetesinde de haftada iki gün yazı yazıyormuş Babahan... Zaman Today gazetesiyle ilgisinin kesildiği anında açıklanıyor. Babahan vakit geçirmeden bir özür mesajı yayımlıyor. Diyor ki:
“Şampiyonluğun kaybının ardından yaşadığım bu olay ve tribün psikolojisi sonucu, kastımı aşan ve meramımı yanlış ifade etmeme neden olan birkaç tweet attım.
Cemaatin hizmetlerini bilen ve takdir eden biriyim. Şahsen tanıdığım Hocaefendi’ye böyle bir kötü ifade kullanmayacağımı Hizmet içindeki dostlarım da bilir. Yine de bir çoğunu kırdığımın ve incittiğimin farkındayım. Bugüne kadar sadece dostluklarını gördüğüm Hizmet’in mensuplarından ve Hocaefendi’den kastımı aşan bu sözler nedeniyle özür dilerim.”
Bu özür aynı zamanda Hocaefendi’nin hedef alındığını itiraf ediyor...
Ancak mutlu son da gecikmiyor: Özürün kabul edildiği mesajı çok geçmeden geliyor...
Yandaş medyada özgürlüğün sınırlarını şaşıranlara bir biçimde anımsatıyorlar... Hem de hayli sert şekilde...


Şampiyonu kutlarız

Galatasaray şampiyon oldu. Taraftar sevindi. Sevindi ama aklıbaşında herkes ekrana yansıyan görüntülere üzüldü. Sorunu 14 milyonluk kenti yönetenlerin çözememesi, Başbakan’ın aranması ve onun eliyle çözülmesi de başka acınacak durumdur. Buna ancak kabilelerde raslanır. Her şeyi kabile reisi çözer. Çünkü reis iyi kadro kurmamıştır.
Bütün bir yıl şampiyonluğu hak eden futbol oynayan GS’ı kutluyoruz. Başkan Ünal Aysal ve Fatih Terim’i ayrıca kutlarız. Bütün olumsuz koşullara rağmen GS’ın ensesinden ayrılmayan Fenerbahçe de her türlü alkışı hak etti. Aykut Kocaman, Fatih Terim kadar başarılı oldu. Her şey iyi güzel... Ama şu son görüntüler olmasaydı...

Melih Aşık
Milliyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)