Perşembeye doğru



Tayyip Erdoğan ile Kemal Kılıçdaroğlu, “akil adamlar” projesini görüşmek üzere yarın bir araya gelecekler. Bilindiği üzere görüşme talebi Kılıçdaroğlu’ndan geldi, Erdoğan bu talebi muhatabını daha baştan küçümseyen şu sözlerle duyurdu:
“CHP benden randevu talep etti, arkadaşlarıma ‘Verin randevuyu’ dedim.”
Yetmedi, şu sözlerle aşağıladı:
“CHP Genel Başkanı önce gitsin Güneydoğu illerinin hangileri olduğunu öğrensin. Mersin’in nerede olduğunu öğrensin.”
Kemal Bey’in yardımcısı Sezgin Tanrıkulu: “Başbakan polemik yapmaya devam ediyor. Oysa bu konu polemik konusu yapılmamalıdır. Başbakan’ın dili uzlaşma dili değil” derken diğer yardımcısı Faruk Loğoğlu, umutsuzluğunu şu sözlerle dile getirdi:
“Sayın Başbakan kötümser olmamız için her şeyi söyledi...”
Görüşme öncesi bir güven ortamı yok.
Hoş, güven ortamı olsa da nasıl bir sonuca varılabilir ki...
CHP’nin “akil adamlar” heyeti Meclis’te 4 partinin vereceği temsilcilerle kurulacak. Ancak MHP geçen yıl olduğu gibi bu yıl da CHP’ye kapıyı kapatmış durumda.
Bu durumda 4 partinin katılacağı bir akil adamlar komisyonu kurulması imkânsızlaşıyor. CHP - AKP görüşmesi de kendiliğinden önemsizleşiyor.
PKK cephesine dönersek...
İki büyük parti barış görüşmesi için hazırlık yaparken...
PKK Güneydoğu’da ateşi kesmeden sürdürüyor. Dün de iki şehit verdik.
PKK Ankara’da atılacak barış adımlarından etkilenmiyor. Havayı yumuşatmak gibi bir derdi bulunmuyor. Her türlü barış adımını da zaten taviz veya zaaf işareti olarak görüyor.
Çok yazdık yine yazalım... PKK’ya silah bıraktırılmadan bir görüşme ortamı sağlamak mümkün olmayacak...


Bakan Bekir Bozdağ diyor ki:
“Hukuk devletinde özel yetkili mahkeme olmaz.”
Demek ki şimdiye kadar “Bu memleket artık hukuk devleti falan değil azizim” diyenler haklıymış...
Haldun Ertem



Say’a saygı yok...
Savcı 1,5 yıl hapsini istemişti... Mahkeme davayı kabul etti.. Ünlü sanatçımız Fazıl Say birkaç twitter mesajından dolayı 1,5 yıl hapisle yargılanacak. O da şaşırmış davaya... Çünkü twitter’a yazdığı şey, bir Hayyam dörtlüğünü yeniden postalamak dışında, ezanın “yangından kaçar gibi” hızlı okunmasından şikâyet...
Orhan Pamuk ifadeye çağırıldığında ortalık ayağa kalkmıştı. Şimdi bir başka ünlü sanatçımız hapisle yargılanıyor bizim çakma aydınlardan ses yok. Atatürkçü ve cumhuriyetçi aydınlar yargılandığında değil tedirgin adeta memnun oluyorlar...
Fazıl Say “Vazgeçtim hapse girmekten dünyaya rezil olacağız” diyor. Acaba iktidar da bunu mu istiyor? Dış dünyanın Türkiye’deki yeni düzene alışmasını mı bekliyorlar?



Çamlıca camisi...
Çamlıca tepesindeki anten kirliliğini önlemek için yıllar önce bir televizyon kulesi inşaatına başlandı. Ancak kule bir türlü bitirilemedi. Büyükşehir Belediyesi geçen yıl radyasyon yayan antenleri tek bir kule içinde toplamak için proje yarışması açtı. Bu yarışmada jüri üyesi olan Doç. Pelin Pınar Özden diyor ki:
- Ben de jürideydim. Belediye yarışmaya yüz binlerce lira bütçe ayırdı ama kazanan projede ne cami vardı ne de herhangi bir yapı. SİT alanı diye otopark bile istenmedi.
Başbakan Erdoğan’ın “İstanbul’un her yanından görünecek cami projesi” belli ki aniden akla gelivermiştir. Büyükşehir Belediyesi’nin haberi yok... Halkın haberi hiç yok.
Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle büyük bir proje halktan habersiz kotarılmaz. Bütün kentin kişiliğini, kimliğini, görünümünü etkileyecek böyle bir proje mutlaka o kentin mimarları, mühendisleri, şehircileri, sanatçıları, aydınları tarafından tartışılarak geliştirilir. Tabii halkın saygı gördüğü, demokrasinin şeklen değil gerçekten var olduğu ülkelerden söz ediyoruz...
Mimar Oktay Ekinci, Çamlıca Tepesi’nin, 1970’lerden bu yana “doğal ve kültürel SİT” kapsamında koruma altına alınmış olduğunu, bu kararın gerekçeleri arasında “yeni yapılaşmaların önlenmesi”, “tepenin kent peyzajına kimlik katan özelliğinin sürdürülmesi”nin bulunduğunu anlatıyor. Oraya cami kondurmak mümkün değil... Ne var ki artık tek partili yarı dikta rejiminde SİT kararları da bir gecede değiştirilebiliyor. Örneğin Ankara Orman Çiftliği’nde Başbakanlık Sarayı’nın inşa edileceği alanın birinci derece SİT’ten üçüncü dereceye düşürüldüğünü yazdı gazeteler. Milli irade lafta var, uygulamada yok...



Beşşar Esad, “Dış kaynaklı bir savaşla karşı karşıyayız” demiş.
Sen haline şükret. Biz hem iç hem dış kaynaklı bir savaşla karşı karşıyayız.
Fahrettin Fidan



İngiliz - ceee!
Başbakan Tayyip Erdoğan son Diyarbakır gezisinde bir köpeğe İngilizce ad verildiğini öğrendiğinde sahiplerine nasıl sitem etmişti?
“Türkçe isim vermiyorsunuz bari Kürtçe ad verseydiniz.”
Aynı Erdoğan, bu olaydan bir - iki gün önce kendisinİ “Selamünaleyküm” diye selamlayan Arap turistin selamını nasıl almıştı?
“I love you!”
Yine aynı Erdoğan, partisinin il kongresinde sezaryeni savunanları nasıl suçlamıştı?
“Bunların derdi nedir biliyor musunuz? Money, money!”


Melih Aşık
Milliyet

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)