Carrefour’u bırakın, sıkıysa AVM’lerde türbanlı çalıştırın


Sosyal medya dün gün boyu Carrefour’da yaşanan bir olayla çalkalandı.

Olay şu; Fransız büyük bakkal şirketi Carrefour Kızılay’la bir anlaşma imzaladı. Buna göre Carrefour çeşitli büyüklüklerde Ramazan Paketi hazırlayacak ve bunları halka satışa sunacak. Vatandaş Carrefour’dan aldığı bu yardım paketlerini Kızılay’a verecek.

Sonuçta büyük Fransız bakkal halkın yardım duygularını istismar ederek satış artırmayı amaçlıyor. Bir tür pazarlama tekniği yani.

Ancak Carrefour önünde kurulan Kızılay çadırında gönüllü çalışan bir kadının “türbanlı” olması büyük Fransız bakkalın Fransız müdürünün ilgisini çekiyor ve “Bu kadın türbanlı, çalışmasına izin veremeyiz” diyor.

Görevliler türbanlı kadını uyarıyorlar, çevredeki vatandaşlar duruma hassasiyet gösteriyor, sonra da kıyamet kopuyor.

Dün gün boyu Carrefour’a tepki mesajları yağdı. Birçok kişi bu Fransız bakkalın protesto edilmesini ve buradan alışveriş yapılmamasını istedi.

Dün itibarıyla bu tepki etkili olabilir, ama ben fazla süreceğini hiç sanmıyorum. Her şey eskisi gibi devam eder. Carrefour yarın öbür gün bir başka satış geliştirme tekniği bulur, hatta biraz bedava mal falan dağıtır, duyarlı halkım da yine koşar buraya.

Lafı uzatmayayım, kimbilir kaç kere yazdığım ama nedense hiç kimsenin tepki göstermediği yazılarımın gerçekliği dünkü olayla kanıtlandı.

Yazdığım şuydu; “Türbanı sömürenler ve bundan rant sağlayanlar neden alışveriş merkezlerinde türbanlı çalıştırılmamasını hiç protesto etmiyor?”

Evet yine yazıyorum; “Türkiye’nin en çok bilinen en büyük alışveriş merkezlerinde türbanlı personel çalıştırmak yasak.”

Yasak ‘kararı’ alışveriş merkezlerinin yönetimleri tarafından alındı ve hiç taviz verilmeden uygulanıyor. Elbette yazılı bir kural değil ama uygulama böyle.

İnanmayan Ankara’daki Pandora’ya, Angora’ya ve diğerlerine, İstanbul’da Kanyon’a, Akmerkez’e, İstinyePark’a ve benzerlerine gidip bizzat kontrol etsin.

Hiçbirinde, hiçbir mağazada türbanlı personel çalıştırılmıyor.

Gerekçesi şuymuş; “Alışverişe gelenler türbanlı personel görünce içeri girmekten vazgeçiyormuş.”

İkinci gerekçe ise “türbanlı personel görüntüyü bozuyor.”

Defalarca çağrıda bulundum, dedim ki “Ey türban istismarcıları, neden AVM’lerde türbanlı çalıştırma yasağına hiç ses etmiyorsunuz?”

Tek cevap bile gelmedi.

Oysa bu AVM’lerin çoğunun sahipleri AKP’li. Birçok AKP’li önde gelen ismin bu AVM’lerde dükkânları, mağazaları var.

Bu AKP’lilerin eşleri, çocukları, akrabaları bu AVM’lerden çıkmıyor, bütün alışverişlerini buradan yapıyor.

Ama sıra türbanlı çalıştırmaya gelince hepsi katı biçimde yasaktan yana.

Yine defalarca çağrıda bulundum. Hükümetin en aktif bakanlarından AKP’nin en ateşli savunucularından Egemen Bağış’ın eşinin bazı AVM’lerde lüks bir markaya ait mağazaları var.

Dedim ki hep “Sayın Bağış, iktidarın önemli bir bakanı olarak gösterin iradenizi, eşiniz AVM’lerdeki türbanlı çalıştırma yasağını kırsın, kendi mağazasında türbanlı bir kişiye iş versin.”

Haydi sayın Bağış, yapın bir kahramanlık, eşinizin dükkânında bir türbanlı çalışsın.

*****


Yanmamışlarmış

Kendinden olmayan herkese karşı kin ve nefret saçmakla ünlü bir gazete dün “19 yıllık yalan” başlığı ile Sivas katliamını aklamaya çalışan bir haber yayınladı.

Habere göre meğer Sivas’ta kimse yanmamışmış.

Gazete bunu otopsi fotoğraflarına dayanarak söylüyor.

Katliamdan sonra morga kaldırılan naaşların hiçbirinde yanık izi yokmuş, hatta bazılarında kurşun yarası bile varmış.

Birileri hem art niyetli hem de Türkçe özürlü olunca böyle oluyor tabii.

Sivas’ta katledilen aydınların direkt alevle temas etmedikleri, üst katlara kaçtıkları ancak yoğun dumandan boğularak öldükleri ilk günden beri biliniyor.

Yangında ölmek ille de alevler içinde kalarak kömür olmak demek değildir.

Ayrıca Sivas’ta vahşiler içeride onlaca insan bulunduğunu ve kaçacak yerlerinin de olmadığını bilerek ilk katı tutuşturdular. Çıkan yangının söndürülmemesi için itfaiye de engellendi. Demek ki insanlar yangına teslim edildiler. Kömürleşmeleri ya da dumandan boğularak ölmeleri durumu değiştirmez.

11 Eylül’de onlarca kişi paniğe kapılıp kendilerini camdan aşağı atmıştı. Bu gazetenin mantığına göre bu ölenler için “El Kaideci teröristlerin uçağı Dünya Ticaret Merkezi’ne çarptığı için değil camdan düştükleri için öldüler” demek gerekir herhalde.

Bir de üzücü olan; dün sosyal medyada kendini bilmez birçok kişinin “Gerçeği öğrendik, şimdi ne diyeceksiniz” türü aptalca mesajlar atmalarıydı.

******


Çöpe atılan çam fideleri

Değerli Can Bey; adım Turan Güney. Amasya merkeze bağlı Boğazköy’de yaşamaktayım. Hayvancıklıkla geçimimi sağlıyorum. Bize erozyon yerlerini otlak sahası olarak gösteriyorlar. O da yetmezmiş gibi gönderilen çam fidanlarını erozyon yerlerine dikmeyip imha ediyorlar. Ve ben ihbar ettim diye orman işletmesi tarafından boş alanda hayvanları otlatırken ceza yazdılar. Önce Amasya’da halletmeye uğraştım imza topladım gerekli yerlere başvurdum. Bir sonuç alamadım. Hem hayvancılığımızı hem de Türkiye’nin yeşillenmesini engelliyorlar. En sonunda bu sesiz çığlığımı duyurmanız için size yazıyorum. Yüklediğim resimlerde de açıkça belli ne olup bittiği.”

NOT: Fotoğraflar bende. Dikilmeyip çöpe atılan çam fidelerinin hâli yürek sızlatıyor. TEMA’ya da duyurmak isterim.

*****


Uludere ve Suriye cevapları hâlâ yok

Tatilden döndüm, yine sormak istiyorum. Çünkü cevapları hâlâ verilmiş değil.

Birincisi, Uludere olayı yine karanlıkta.

İstihbarat kimden geldi?

Değerlendirmeyi kim yaptı?

Vur emrini kim verdi?

Bunların hepsi ilk andan beri biliniyor. Ama iktidar da ordu da tek kelime bile bir cevap vermiyor?

Nereye kadar?

İkinci konu Suriye açıklarında “düşen/düşürülen” uçağımızla ilgili sır perdesinin hâlâ aralanmaması.

Uçak düştü mü düşürüldü mü?

Suriye’de muhaliflere askeri ve maddi yardım yapılıyor mu?

Türkiye’de üslenen bazı Suriyeli muhalifler sınırı geçip eylem yaptıktan sonra tekrar geri dönüyor mu?

İzlediğimiz politikaların sonucunda bölgede PKK daha da güçlendi mi?

Bu soruların cevapları Amerikan basını tarafından veriliyor ama bizde fazla yer bulmuyor.

Zaten derin bir sessizlik var.

Ama Esad aleyhtarı yayınlara aynen devam ediliyor.

Suriye konusunda aykırı sorular soranlara ise neredeyse “hain” damgası yapıştırılacak.

Olsun, ileri demokrasimiz var ya, o bize yeter.

*****


Ülkemize gelen Suriyeli mülteciler kampta isyan çıkarıp polisleri rehin almış. Artık şimdi, “Suriye ile sıfır sorun” yerine, “Suriye ile sırf sorun” desek ayıp olmaz herhâlde! (Gani Yıldız)

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)