Davutoğlu’nun büyük başarısı!


Bir yerde otorite yoksa orada anarşinin olmasından doğal bir şey olamaz. Türkiye’nin uyguladığı Suriye politikası ısrarla “rejim devrilsin, Esad gitsin” çizgisinde olunca, Suriye’de adım adım gelen iç savaş bütün ülkeyi sardı ve kendi hudutlarımıza kadar dayandı.

Suriye’nin Kürt nüfusun yoğun olan bölgelerinde PKK’lılar Kürt bayrağını göndere çekmiş durumdalar. Şu anda Barzani desteğinde, PKK desteğinde ya da hiçbir yere bağlı olmayan Kürt gruplar ayrı ayrı otonomi ilan etme peşindeler.

Türkiye’nin “Suriye’yi istikrarsızlaştırma politikası” şimdiden Kuzey Suriye’de birkaç Kürt devleti oluşturdu bile!

Bravo Davutoğlu, bravo Başbakan, bravo Türkiye!

Kürt otonomileri bir bir yükselirken Cumartesi günü The New York Times (NYT) gazetesinde Türkiye’nin güney bölgelerinde CIA ajanlarının kaynadığı haberi yer alıyordu. Ajanların sayısının her geçen gün arttığını belirten gazete Türkiye’nin güneyinin Esad sonrası üzerine çalışmaların yapıldığı bir üs haline geldiğini yazıyor.

Türkiye’yi mesken tutan Amerikan ajanları şimdilik Suriye’deki Kürt devletinin ilk harcını koydular!

Bundan sonraki adımlarını da hep birlikte izleyeceğiz.

Ateşten çıkarmamamız gereken bir ülkeyi ateşin tam ortasına attık. Her geçen gün daha da derinleşen bu ateşin yaktığı insanların külünden nasıl bir demokrasi ve istikrarın oluşacağını merakla bekliyoruz!

Bütün bu olup bitenler “Esad gitsin de ne olursa olsun” politikasının çöktüğünü, başsız ve otoritesiz bir ülkenin hızla daha büyük bir kaosa doğru sürüklendiğini ortaya koyuyor.

Bundan sonra Suriye’de bugüne kadar gördüğümüz kanlı tablodan kat kat daha fazla bir kanlı fotoğrafa hazırlanalım.

Bu arada Türkiye’nin kana bulanmış, sınırlarını korumaktan aciz bir duruma düşmüş Suriye için hala “Kafamı bozma! Yakarım çıranı!” diye savaş tehditleri savurması tam bir kabadayı politikası. Bu kafa ile gidersek “ateş” Suriye’den çok bizi yakar.
Çünkü hala Suriye’nin hava savunma gücü hakkında yeterli bilgiye sahip değiliz. Habire general tutuklayan bir ülkenin, o generallerin bir gün gelir de savaşmak zorunda kalırsa ellerinde hangi donanımların olduğunun istihbaratını yapmaktan aciz hale geldiğini anlıyoruz.

Rusya’da yayın yapan İzvestia gazetesinin haberi şöyle: “Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16 savaş uçakları filosu İncirlik Üssü’nde 5 Temmuz tarihine kadar ‘Suriye’de operasyon başlat’ emri verilmesini bekliyordu. Uçakların motorları ısıtılmış tutuluyordu. Bu kritik durum F-4 keşif uçağı pilotlarının bedenleri bulunana kadar devam etti. Alınan istihbarata göre Ankara Suriye’yi vurma konusunda çok ciddiydi. Türkiye’yi bu kritik adımı atmaya tek bir unsur engelledi. Türk Genelkurmayı’nın, Suriye hava savunma sistemlerinin nelere muktedir olduklarını tam olarak bilmemesi. Sonuç olarak bombardımana başla emri verilmemesi son derece isabetli karar oldu. “Rusya son dönemde Suriye ordusuna yeni model ‘Buk’ uçaksavar füze bataryaları vermişti. F-16 uçakları Suriye semalarında göründükleri an bu sistem tarafından lunaparkta havalı tüfek standındaki ördekler gibi vurulurlardı. Böylece Türkiye, belirsiz şartlarda düşen keşif uçağının intikamını alayım derken, savaş uçağı filosundan olurdu. Sonra Türkiye ile Suriye arasında geri dönüşü olmayan savaşa girilmiş olurdu.”

Yani Türkiye, hala komşusunun askeri gücü hakkında yeterli istihbarata sahip değildi.
“Büyük dışişleri bakanı” Davutoğlu, “Suriye’de destek veren Rusya’yı da izole edelim” derken Rusya’nın Suriye ordusunda ne gibi takviyeleri ve “neden!” yaptığından haberdar bile değildi. Bağırıp çağırarak dış politika olmayacağını son gelişmeler acı bir şekilde ortaya koyacak.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)