Ne olursan ol, sakın gelme!


İstanbul’da dün öğlen vakti bir kafede oturanlara
“Niye oruç tutmuyorsunuz?” diye saldırmışlar...
*
Benim anladığım ve inandığım İslamiyet der ki, bütün ibadetler
Allah için yapılır ve Allah ile kul arasına hiç kimse giremez...
Hal böyleyken bu ‘yobazlık’ da nedir böyle?
*
Hoşgörünün bir zamanlar en büyük erdem
sayıldığı bu ülkede son dönemde şiddete
varan bir tahammülsüzlük iklimi hakim...
*
Sadece oruç tutan ve tutmayanla da sınırlı değil...
AK Partilinin CHP’liye...
MHP’linin BDP’liye...
Fenerbahçelinin Galatasaraylıya...
Sağcı öğrencinin solcuya...
(Sözüm ona) liberalin solcuya bırakın hoşgörüyü bir arada
oturacak kadar bile sabrı yok.
Bilmem farkında mısınız ama bir Türk, bir Laz, bir Ermeni ve bir Kürt
artık fıkralarda bile bir araya gelemiyor!
*
Bir zamanlar yakamızdan düşmeyen o meşhur
‘balkanlardan gelen soğuk ve yağışlı hava dalgası’ gibi...
Nereden geldiğini anlamadığımız ve şiddetini her geçen gün daha da artıran
bir tahammülsüzlük dalgasının etkisi altındayız.
*
Yaşadığınız çevreye şöyle bir bakın...
Ne görüyorsunuz?
Büyük meydanlardan sokak aralarına...
Üniversite amfilerinden TBMM Genel Kurul Salonu’na...
Bir kaşık suda birbirimiz boğacak, yakaladığımız yerde ötekinin
ümüğünü sıkacak haldeyiz...
Peki, hangi ara nefret ettik birbirimizden bu kadar?
*
Oysa memlekette herkes Mevlana aşığı...
Lafa gelince herkesin yolu Yunus’un yolu...
Ama iş senin gibi olmayana, senin gibi yaşamayana saygı göstermeye gelince
ara ki bulasın o dervişleri!
Haberiniz olsun:
Hoşgörü, Mevlana’dan, Yunus’tan alıntı
yaparak sahip olunacak bir erdem değildir!
*
MFÖ’nün o meşhur şarkısının sözleri gibiyiz:
Teoride desen zehir gibi pratik dersen sallanmakta!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)