Şehit anaları daha ne kadar ‘dik’ duracak?


Arka arkaya, aralıksız olarak şehitler vermeye devam ediyoruz. Hain teröristlerin meydanı boş bulması sonucu yaptıkları kanlı saldırılarda değilse “aslında üzerimize vazife olmayan” Suriye’de, orada değilse “helikopter kazası”nda, o değilse mayına basarak veya uzaktan kumandalı bombalarla araçların içinde.. Ama bir şekilde “aralıksız” olarak..

Suriye’de iç savaş yayılarak ve şiddetin dozu artarak sürüyor.. Amerika’sından Avrupa’sına, Birleşmiş Milletler’den Suriye’yle Türkiye’den çok daha yakın ilişkideki Arap ülkelerine kadar ortada “bizden başka” kimse yok.. Suriye’de Türkiye’nin Güneydoğu sınırına yakın bölgelerdeki Kürtlerin yönetime el koyarak başlattığı isyanlar devam ederken Türkiye de sınıra yüzlerce araçla asker sevki yapıyor..

ATEŞİN İÇİNDE BİZ..

Diğer ülkeler ve BM toplantılarla zaman geçiriyor, ağırdan alıyor, kendi askerini ateşe atmıyor ama biz ilk günden beri o kadar angaje olduk ki adeta Suriye sorunu bizim en önemli sorunumuz haline geldi, bizim askerlerimiz “savaş tehlikesi” altına girdi, Esad’a karşı muhalifleri desteklememizle ortamın müsait hale gelmesi sonucunda “PKK’nın Suriye’de kentleri ele geçirmesi” Türkiye’deki PKK terörü ve “bağımsız Kürt devleti” gayretlerine de daha uygun ortamı hazırladı..

Bunlar önemli değilmiş gibi hala gözü kapalı şekilde “Esad devrilirse Türkiye’nin başarısı olur” umuduyla ateşe doğru yürümeyi sürdürüyoruz. Esad devrilene kadar ya daha çok şehit verirsek, yine “çocuk yaşta, henüz yetişkin hayatına bile başlamamış, ana kuzusu” gençlerimiz kurşunların hedefi olarak hayatını kaybederse? Ya bir gün içinde Suriye’ye geçen binlerce Kürt askeri gibi binlercesi bizim sınırlarda da daha büyük sorunlar yaratırsa? Bunlar hesaplanıyor mu, o gencecik askerlerin hayatı önemseniyor mu yoksa olay anlık politikalarla mı gidiyor orasını bilen yok..

‘SİZ RAHAT UYUYUN DİYE..’

Şehit cenazelerinde Hükümet üyeleri de bulunuyor, cenaze törenlerinin haberleri çıkıyor ama sonra Türkiye’deki terör sorunu, askerlerimizin yüzlerce, binlercesini kaybetme konusu rafa kaldırılıp Suriye’den söz ediliyor. Gündemi Suriye kaplıyor.. Adeta topluca “idrak yolları enfeksiyonu”ndan muzdarip haldeyiz..

‘ÖLMEME GÖZ KAPATIP..’

Şırnak’ta teröristler tarafından şehit edilen 27 yaşındaki Uzman Çavuş Cevdet Deniz Özdemir’in şehit olmadan birkaç gün önce 25 Haziran’da facebook sayfasında paylaştığı sözlere dikkat ettiniz mi, yoksa o da öylece okunup geçildi mi? Diyor ki; “Benim ödediğim vergilerle lüks arabalarla gezip benim ölmeme göz kapatıp öldürmeme izin vermeyen zevat artık uyanın.. Sen rahat uyuyasın diye sırtımda 40 kilo yük, aklımda vatanım dağlarda geziyorum”..

HÜKÜMETİN ASIL SORUNU!

Nur içinde yatsın, genç şehit Cevdet Deniz Özdemir’in yazdıkları hiç şüphe yok ki terör mücadelesi için katil gruplarının önüne sürülen askerlerin büyük çoğunluğunun duygularıdır.. Şehirlerde, sahillerdeki halkın yaşantısına bakınca o askerlerin bu halkı korumak için gövdesini siper etmesi ve sonunda şehit olması sanki sadece bir TV ya da gazete haberinden ibaret.. Sanki Türkiye’de herşey güllük gülistanlıkmış, başta terör olmak üzere en dehşet şiddet olaylarıyla her gün yüzlerce can yitirilmiyormuş, sanki Hükümet’in öncelikli sorunu ve toplumun öncelikli talebi bunları önlemek değilmiş gibi..

Şehit Çavuş’un sözlerinde kastettiğinin ise “herşeye boşvermiş, alışmış” görünen ve hayatını aynen sürdüren halktan önce Hükümet ve Genelkurmay olduğu görülüyor.. Terör mücadelesi için Güneydoğu’ya gönderilen asker o mücadeleden değil, “ateş açan teröriste bile karşılık vermesine izin verilmemesinden” rahatsız, onun acısını çekiyor. O nedenle “kendi hayatını yitirme” endişesini haklı olarak taşıyor. Düşünün bir gün önce diğer gençler gibi facebook’ta ertesi gün kahpe kurşunlarla şehit.. Buna yürek dayanır mı?

ASKERE YASAKLANAN NE?

Dayanmaz dostum dayanmaz.. Ama buna rağmen aileleri hem o şehidin babası gibi “vatan sağolsun” demeye, hem aynı çatışmada şehit düşen Piyade Uzman Çavuş Hasan Erzi’nin 7.5 aylık hamile eşi Sultan Erzi gibi “Ne bağırıyorsunuz? Bağırıp da hainleri, şerefsizleri sevindirmeyin. Dik durun” demeye devam ediyorlar..

Peki bu aslan yürekli, kahraman insanlar ne zamana kadar dayanılmaz acılara “dik durmak” zorunda kalacaklar? Aynı tablonun, farklı ailelerle kaç yıldır sürdüğünün farkında mıyız, daha ne kadar? Ateş ne kadar “düştüğü yeri” yakacak ve milyonlar buna göz kapatacak? Suriye neden ve ne hakla bu meselenin önüne geçiriliyor ve üstüne üstlük PKK’nın palazlanmasına neden olacak adımlara Türkiye yardımcı oluyor?

27 yaşındaki şehit Cevdet Deniz’in söz ettiği “askerin öldürmesine izin vermeme” olayı nedir?

AÇILIM VE ANAYASA MI?

Yoksa bütün bu terör cinayetlerine, verilen onca şehide rağmen “PKK’ya ayıp olmasın”, “Aman İmralı’da yatlarla gezen, misafirhanelerde konuk edilen Öcalan’ı kızdırmayalım”, “Yeni Anayasa’da istediklerini sağlayana kadar göz yumalım” diye mi? Yoksa “Batı” mı kızar askerler teröriste karşı kendini korursa? Veya Barzani filan bozulur da Kuzey Irak’ta bizim iş adamlarının başladığı işlere mi zarar gelir?

Bu şehit mektubunda yazılanların Genelkurmay ve Hükümet tarafından açıklanması gerekiyor. Gerçekleri öğrenmek, şehitlerinin neyle karşılaştığını, diğer gencecik askerlerin hangi şartlarda ateş altına gönderildiğini bilmek toplumun hakkıdır. Öcalan’ın hangi şartlarda hapsedildiğinin hesabı bile soruluyor ve veriliyorsa bu derhal verilmelidir!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)