Süper! Man


Hiç düşündünüz mü? Ne kadar çok sanal kahraman var çocuklarımızın ilgiyle, hayranlıkla ve bağımlılık derecesinde izlediği… Gözlerini bile ayırmadan izleyip her hareketlerini örnek aldıkları… Batman, Superman, Heman, Spiderman, Benten, X man, Teksas, Tommiks, Zagor vs… liste uzun haliyle. Bunlar ilk etapta aklımıza gelenler.

Ve tabii bizde artık bu gidişata dizilerimiz, sinema ve çizgi filmlerimizle ayak uydurmaya başladık, hayırlı olsun.
Tarihle ilgilenen arkadaşlar bilirler, Amerikalılar bugüne kadar girdiği savaşların hiç birisinde başarılı olamamıştır. Gittikleri her yeri bizim gibi “feth” edeceklerini sanıp işler kötüye gidince işgal etmişler, sonucunda ise hep arkalarına bakmadan, kuyruklarını kıstırarak kaçmakta bulmuşlardır çareyi...

Her türlü insanlık suçunu işleyip, masum insanları katlederek başarıya ulaşılacağını sanmışlardır. Vietnam’da, Afganistan’da, Irak’ta hep bunun örneklerini görüyoruz. İşte bu yüzden gençlerine bir şeyler sunma gereği hâsıl olduğunda hep bu tarz sanal kahramanlarla onları ülke sevgisine teşvik etmiştir.

Hepsi doğaüstü güçlere sahiptir, hepsi bir şekilde dünyayı kurtarır. Çocuğun ruh dünyasında bu şekilde yer eder. Dolayısıyla çocuklarına gösterecekleri bir kahraman olmamasından kaynaklanır bu sanal kahramanlar.

Büyükleri ise bir dönem bize yapıldığı gibi rambo filmleriyle aldatılır. Hepimiz hayranlıkla izlerdik değil mi? Adam tek başına Rusya’yı dize getirirdi Afganistan’da, Vietnam’da kan kustururdu yerlilere. Ne güçlü ülkeydi Amerika gözümüzde. Gel gelelim çok sonraları öğrendik tüm o rambo filmlerinde gidilen yerlerden kuyruklarını kıstırarak kaçtıklarını. O zaman hiç sorgulamamıştık bu adamın vücudu bu kadar kaslı ve kocamanken kafasının niye küçücük olduğunu. Bir dönem o şekilde hayranlıkla geçmişti amaç gerçekleştirilmişti sonuçta.

Şimdi ise aynı oyun yıllardır olduğu gibi çocuklarımıza yönelik olarak artarak devam etmekte. Dedik ya gösterilecek kahraman olmayınca ne güzel çözüm bulmuşlar. Zaten tarihi 5 yüz küsur yıl öncesine dayanıyor, elle tutulur hiçbir başarısı yok. Hep gözyaşı, masum kanı ve soykırımlarla bezeli bir geçmişe sahip Amerika’nın bu oyununa bizde ne güzel ayak uyduruyoruz değil mi? Çocuklarımızı tarihimizin o gururlu tablosu içine çekeceğimiz yerde hayali kahramanlara hayranlıklarına ne de güzel göz yumuyoruz.

Süpermen’i geldiği gezegene kadar bilen ufacık çocuklara, Atilla’yı, Yıldırım Bayezid’i, Metehan’ı, Abdulhamid’i sorduğun zaman gözünün içine bakıyor. Kaldı ki daha büyükleri olan bizler bile bilemezken o çocuklardan beklemek safdillik olur sanırım.

“Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır” demiş ulu önder. Acaba tüm bu propagandalar Türk çocuğu ecdadını tanımasın, ondan uzaklaşsın diye yapılıyor olmasın? 

Düşünemeyen bir nesil, tembel, embesil bir gençlik… Düşman için ne kadar ideal bir topluluk… Tarihimize uzaklaştıkça, kültürümüzden ayrıldıkça nelerin başımıza geldiğini görmek için daha nelerin yaşanması gerekiyor acaba? Yabancılaştıkça yok olmaya mahkûmuz farkında mısınız?

Tarih kutup yıldızı gibidir, ona dokunamazsınız, ona ulaşamazsınız… Yalnızca ona bakıp yol alırsınız. İşte neden yol alamadığımızı, neden cumhuriyetimizin 90. yılına yaklaşırken dahi hala “çıktık açık alınla” diye 10. Yıl marşıyla gururlandığımızı anladınız mı? Olduğumuz yerde sayıyoruz çünkü. Geçmişimizi unuttuk, günümüzü kaybediyoruz, geleceğimiz yok olmaya mahkûm. Yetiştireceğimiz çocuklara tarih kültürünü aşılayamazsak yok olup gidecek bir nesil daha. Çünkü tarih yorum yapmayı, düşünmeyi geliştirir. Olaylara farklı bakıp, bugünü anlamlandırmamızı sağlar. Eleştirel bakış açısı kazandırır. Olanı olduğu gibi kabul etmeyi değil, olması gerektiği gibi görmemizi sağlar.

Silik, kimsenin umursamadığı, saygı görmeyen bir babanın oğlu ile güçlü, saygın, insanların görünce önünü iliklediği bir babanın oğlu nasıl bir olmazsa, tarihini bilen bir çocukla, bilmeyen bir çocukta aynı olamaz.

Ecdadını tanıyan çocuk daha gururludur, asildir ve büyük işler yapmaya hazırdır, tanımayan ise yine örnekte olduğu gibi basit, kişiliksiz biri olarak hayatına devam eder.

İşte burada sözüm çocuğu olan dostlarıma, öğrenci yetiştiren meslektaşlarıma, lütfen bunun ayrımına varın. Bunun böyle olması gerektiğine inandığınızı biliyorum. Hepimiz için en doğrusunun bu olduğunu bildiğinize de.

Beş kişi okusa bu yazıyı ve bir kişi çocuğunu, öğrencisini ve yahut kardeşini bu anlayışla yetiştirmeye başlasa inanın suya atılan taş misali dalga dalga yayılacaktır. Yayılmasa da bir kişinin hayatı değişse oda yeterlidir. Unutmayın çok büyük yolculuklar bile bir adımla başlar… İlk adımınız hayırlı olsun…

Ömer YILDIZ
Yazıları Facebook’tan takip etmek için :
http://www.facebook.com/mryldz46
Sayfa:
http://www.facebook.com/omeryildizyazilari

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)