Hatay’da neler oluyor?


Hataylılar sıcak insanlardır. Duygulu ve coşkuludurlar.

Savaşla burun buruna yaşayan, kazancı kesilmiş, ekmeği küçülmüş Hataylı olmak bugün nasıl bir şey, Hamide Yiğit‘e kulak verelim.

Özüne dokunmadan kısaltarak yayınlıyoruz.

Mektubu yollayan Dr. Kubilay Yüzüncü‘ye teşekkürler.

“Bunlar tam anlamıyla çapulcu!”

“Mülteci” adı altında Türkiye’ye gelen silahlı adamlar Antakya’da cirit atıyor. Asker elbiseli, silahlı, yanlarında korumalarla tur atıyorlar. Bunlar tam bir çapulcu, adeta terör estiriyorlar. Sınır, silahlı gruplar için “yol geçen hanı” durumunda. Hatay’daki kamplardan Suriye’ye günü birlik giriş yapıp saldırı düzenliyor ve kamplarına geri dönüyorlar. Ya da yaralı dönerlerse, sınırda onları bekleyen ambulanslarla ilçe ve merkez hastanelerine taşınıyorlar. Halk, kamplarda yaklaşık 7 bin kişinin kaldığını, ama bu sayının en az üç katı kadar “mülteci”nin evlerde (Antakya merkez ve sınıra yakın ilçelerinde) kaldığını söylüyor. Kaldıkları evler silah deposu gibi.

Esnaf canından bezmiş!

Canlarının istediği restorana girip yemek yiyorlar ve hiçbir ödeme yapmadan çıkıp gidiyorlar. Esnaf, artık patlama noktasına gelip de, “Yeter artık, yediklerinizin parasını ödeyin” dediğinde sürekli şu cevabı aldıklarını söylüyorlar: “Seninle sonra görüşeceğiz, biz burayı beğendik. Çok yakında senin bu restoran bizim olacak.” Bu öyle yaygın hale gelmiş ki, bakkalı, berberi, ayakkabıcısı vb. hepsi, “Bu çapulcular bizim memleketimize, mallarımıza göz dikmişler” diyorlar. Sokakta silahlarını göstere göstere geziyorlar. Bir Suriyeli istediğini alamadğında cep telefonuna sarılıp, “Şimdi Recep’i arıyorum (Recep Tayyip Erdoğan’ı kastediyor), size haddinizi bildireceğim” diyebiliyor. Ve polis çağıramıyoruz, ama onlar bizi sürekli polis çağırmakla tehdit ediyorlar. Örneğin 5 TL’lik bir alışverişte “Al şu 1 lirayı ve sus, yoksa şırta’yı (polis) çağırırım” diyorlar. Hastanelerde daima öncelik onların.

Mezhep çatışmasına zemin hazırlanıyor!

AKP ve medyasının mezhep odaklı hedef gösterme ve nefret söylemi, Hatay’da ciddi boyutlara varmış durumda. Suriye’ye yönelik küresel saldırının ana hedefi Esad ve Esad’ın mezhebi olunca, Hataylılar, yaratılmak istenen algının ilk farkına varanlar ve hissedenlerdir. Kamptan “Esad’ı hallettikten sonra sıra size gelecek” tehditleri yapıldı ve ne polisimiz ne de hükümetimiz buna karşı hiçbir şey yapmadı. AKP ve medyası, Hatay halkını Alevi-Sünni diye kutuplaştırmayı başarıyor gibi. Bir taraftan “Alevi Esad, din kardeşlerimizi katlediyor” algısı yaratıldı, diğer yandan, “Aleviler silahlanıyor, Esad için savaşıyorlar” propagandası yapılıyor.

“Hükümetimin sebep olduğu ölümlerin sesini duyuyorum!”

Temmuz ortasında Samandağ halkı gece 4-5 saat boyunca savaşın top seslerini dinledi. Sınırlarımızdan Suriye’ye saldırı için giden silahlı gruplar, Lazkiye yolu üzerinde Suriye ordusuyla çatışma yaşadılar. Top sesleri ile geçen saatler sonrasında yaralılar taşındı akın akın, Antakya hastaneleri dolup taştı. Top sesleriyle geceyi geçiren Samandağlı bir kız çocuğu şu notu düşüyor Facebook sayfasına: “Utanıyorum ve korkuyorum. Benim hükümetimin sebep olduğu ölümlerin sesini duyuyorum.” Silahlı gruplar Reyhanlı sınırından girip, Suriye Bab el Hava sınır kapısını bir süreliğine ele geçirdiler. O süre içinde yeşil bidonlarla sürekli bir şeyler taşındığı, Bab el Hava sınır kapısına dizilen çöp bidonlarına Türk polisinin gidip silah bıraktığı, Reyhanlı’dan çok sayıda piknik tüpü satın alındığı ve bu tüplerin bomba yapımında kullanılacağı söyleniyor.

Yaklaşık bir buçuk hafta önce Yayladağı’ndan girip, Suriye Şabanlı Köyü karakoluna bir saldırı gerçekleşti. 6 Suriye askeri öldürüldü. Parası, Kaymakam tarafından ödenmiş bir minibüsle Suriye’ye girildiği ve operasyon gerçekleştikten sonra aynı minibüsle geri dönüldüğü konuşuluyor. Yurt gazetesinde aynı operasyonun video kayıtları yayımlandı. Öldürülen Suriyeli askerleri videoya kaydedenler Arapça konuşuyor. Kullanılan dil, daha çok Hatay-Reyhanlı Arapçasına benziyor. Onun dışındakilerin Türkçe konuşmaları duyuluyor.

Hatay yalan haberlere tepkili!

Suriye’nin her kentinde akrabaları vardır Hataylının. Gerçeği, bu denli saptıran medyaya ateş püskürüyorlar. Hatay’ın sokağındaki sıradan bir vatandaşı şaşkına çeviren ısmarlama haberler yapıldığına tanık oluyorlar. Örneğin, Harbiye’den Yayladağı’na doğru kameralarını çevirmiş bir yayın ekibinden (haber kanalının adı sanı belli ancak burada ismini vermiyoruz) bir muhabirin canlı bağlantıda “Suriye topraklarından yayın yaptığı ve yoğun çatışma sesleri duyulduğu” yalanına tanık oluyorlar.

Yayladağı Halkına Çapulcu Tacizleri!

Yayladağı halkı mültecilerle ilk muhatap olandır. Kimin Selefi komutanı, kimin Vahabi komutanı, kimin El Kaideci olduıunu ayırt edebiliyor. Tepeden tırnağa asker kıyafeti ile dolaşan, ama ayağında spor ayakkabı olan birini “Bu çapulcudur” diye tanımlıyorlar. Yayladağlılar Arapça bilmedikleri için, Suriyeli mültecilerin Yayladağlı kadınları Arapçayla taciz ettiklerini söylüyorlar. “Biz kapımız açık uyurduk, ama şimdi kapı pencerelerimizi kilit altında tutuyoruz” diyorlar. Mülteciler devletten aldıkları malları, yarı, hatta çeyrek fiyatına Yayladağlılara satıyorlar.

Elektrik kesintileri!

Harbiye ve ardından Yayladağı. Bu yol güzergahında elektrikler kesiliyor, sokak ve caddeler de dahil her yer zifiri karanlık. Bu arada askeri mühimmat ve silahlı grupları sınıra taşıyan araçlar geçiyor. Kamplardan, “Keseb’e saldıracağız. Ermeniler de katledilecek” mesajları geliyor. Mülteci kamplarındaki çocukların bile dillerinden düşürmediği “katletme” sözcüğü, bu kez Keseb için kullanılıyor. Keseb, Yayladağı’na en yakın ve Ermenilerin yoğun yaşadığı sınır kasabası.

Hataylı bu ayıbı taşımayı reddediyor!

17 aydır sebep bulamadıkları bir savaşın kapı eşiğinde patlayacağı korkusunu yaşayan bir halk. Ekonomisi durmuş, kazancı bitmiş, ekmeği küçülmüş bir Hatay. Bugüne kadar kardeşçe yaşadığı hemşerilerinden ayrıştırılmak, kimliği, mezhebi öne çıkarılarak birbirine kırdırılmak istenen Hatay halkı. Sürekli akrabalarından ölü-yaralı haberleri alan, almaktan hep korkan Hatay. Ve en kötüsü; kardeş-akraba Suriye halkına yöneltilen saldırıların merkez üssü olan, kurşun sıkanlara ev sahipliği yapan Hatay. Bunun öfkesi ve üzüntüsüyle her sokağında, her hanesinde konuşulan şudur: Biz bu ayıbı daha fazla taşımayı reddediyor, her geçen gün hızla yaklaşan felaketi artık beklemek istemiyoruz.

Ve… Mülteci kampları derhal Hatay’dan alınsın ve öncelikle insani amaçlı kullanılmak üzere düzenlensin! Sınırlar, silah geçişine ve “teröristlere” kapatılsın!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)