Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı... Hayatta mısınız?


Yargıtay Başsavcılığı bugüne kadar beş parti hakkında, “devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçladığı ve yasaya aykırı siyasi faaliyetlerin mihrakı olduğu” gerekçesiyle dava açtı...

Bu partilerden ilki Halkın Emek Partisi’ydi... HEP, 7 Mayıs 1993’te kapatıldı.

Onun yavrusu olan DEP’in kapatılma tarihi, 16 Haziran 1994...

DEP kapatılınca ondan ÖZDEP doğdu... 2005’te hakkında kapatma davası açılınca kendisini feshetti.

ÖZDEP’ten ayrılanlar HADEP’i kurdu, o da hakkında açılan dava sürerken feshedildi.

Sonra DTP kuruldu ve bir kapatma davası da onun hakkında açıldı.

Ve bu soyun son halkası BDP...

***


BDP iki dönemdir Meclis’te...

Bu partinin milletvekilleri, PKK’ya açıkça sahip çıkıyorlar...

Eli kanlı teröristlerle sarmaş dolaş olup, onları bağırlarına basıyorlar, utanmadan fotoğraf çektiriyorlar...

Ne zaman PKK için bir operasyon başlatılsa; yollara düşüp “canlı kalkan” oluyorlar...

Terör örgütünün Kandil’deki şeflerini ziyaret edip, talimat alıyor ve bu talimatların gereğini Meclis çatısı altında yerine getirmeye çalışıyorlar...

Ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezasına çarptırılan Abdullah Öcalan’ın cezasının hafifletilmesi için eylem üstüne eylem yapıyorlar.

Ve ne ilginçtir ki; daha önce bu suçların çok daha azını gerekçe göstererek beş parti hakkında kapatma davası açan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan ses seda çıkmıyor!

Bu suçları işleyen BDP yandaşları ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyor ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı; aynı suçları işleyen milletvekillerine dokunamıyor, partilerinin kapatılmasını isteyemiyor.

***


Tamam da neden?

Çünkü demokratikleşiyoruz!

Bu nasıl demokratikleşmeyse; sadece “soylu sınıf” hâline dönüşen milletvekillerini kolluyor...

Eğer PKK’ya sahip çıkmak, koruyup kollamak suç değilse...

Teröristlerle sarmaş dolaş olup, propagandalarına hizmet etmenin yasalarımızda yeri varsa...

Onlar için canlı kalkan olmak yasalsa...

Terör örgütü reislerinden talimat almak doğalsa...

O zaman şu meşhur KCK davasında yargılananlara haksızlık edilmiyor mu?

Onlar cezaevlerinde ya da hâkim karşısında...

Aynı suçu işleyenler Meclis’te ve hemen her dakika ekranlarda...

Sadece bu bile büyük bir çelişki ve ayrımcılık değil mi?

***


Sayın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na soruyorum:

Deliller, tanıklıklar ve yaşananlar bu kadar ortadayken BDP hakkında kapatma davası açmamanız görevi ihmale girmiyor mu?

İşlenen suçlar bu kadar aleniyken dava açmamanızın nedeni, birilerinin size baskı yapması mı?

Eğer öyleyse, o baskıyı kimler, nasıl yapıyor?

Sayın Başsavcı...

Terörle mücadele sadece silahla ya da siyasetle olmaz...

Bu mücadelenin en etkili ve demokratik yolu, adalet çarkının işletilmesinden geçer.

Lütfen görün artık:

Daha önce de defalarca bu konuyu gündeme getirmiş olmamıza karşın, sizin tek satırlık bir açıklama bile yapmamanız adalete ve hukuka duyulan güveni sarsıyor!

BDP’nin faaliyeti suç değilse; o zaman bu, daha önce haklarında kapatma davası açılan beş partiye haksızlık edildiği anlamına gelmez mi?

Yok; suçsa, neden karşılığını bulmuyor?

Bu soruların yanıtını verin Sayın Başsavcı...

Ve sakın, “Canım kapatma davası açıyoruz da ne oluyor, hemen başka bir parti kuruyorlar” diye bahane üretmeyin...

Çünkü orası sizin işiniz değil...

*****


ŞIMARIKLIK!

Konuyu CHP Hatay Milletvekili Mevlüt Dudu gündeme getirmiş...

Buna göre; sayıları 70 bine ulaşan ve yol kesip ve polis dövmeye başlayan Hatay’daki Suriyeli sığınmacılar, Türk doktorlardan güneş kremi ve güneş gözlüğü istiyormuş...

Nüfusunun yüzde 10’u açlık, yüzde 30’una yakını da yoksulluk sınırının altında bir gelire sahip olan Türkiye Cumhuriyeti’nin sıradan bir vatandaşı olarak çok merak ediyorum:

Acaba Suriyeli kardeşlerimizin özel bir marka tercihi var mı?

Yani gözlükleri Gucci mi olsun, Chanel mi, Burberry mi, yoksa Bvlgari mi? Ayrıca güneş yağlarını acaba “kaç faktör” tercih ederler?

Ve bir soru daha:

Bu şımarıklar acaba geldikleri yerde de doktorlardan bu tür taleplerde bulunabiliyorlar mıydı?

*****


GÜNÜN SORUSU

AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, Gaziantep’te bomba yüklü aracın patlatılmasın ilişkin önceden elde edilmiş istihbarat bilgilerinin bulunduğunu duyurdu. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay ise Tayyar’ı yalanladı ve iddiasının gerçeği yansıtmadığını söyledi. Sorum bu beylere:

Yalan söylediği anlaşılan istifa etsin mi?

*****


Camileri halka kapatanlar...

Bombalı saldırıda katledilen vatandaşlarımız için önceki gün Gaziantep’teki Nakipoğlu Camii’nde cenaze töreni düzenlendi.

Bu törene Cumhurbaşkanı, Başbakan, Meclis Başkanı, CHP ve MHP liderleri, bakanlar, milletvekilleri ve generaller katıldı...

Sadece millet katılamadı!

Yukarıda saydığım zevat güven içinde olsun diye halk camiye alınmadı. Beylerimiz olası bir terör saldırısından ve acılı vatandaşların protestolarından korundu...

Ölenlerin acılı yakınları bile töreni bir köşede izlemek zorunda bırakıldı.

***


Herkes bilir; camileri belli bir gruba kapatmak, dinimize aykırıdır... Çünkü İslam, ayrımcı değil birleştirici bir dindir...

İster güvenlik nedeniyle olsun; isterse protestodan korunmak amacıyla, fark etmez...

Halkından korkan iktidarlar, ülkelerini de yönetemez hale gelirler!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)