Washington’daki savaş oyunu ve Gaziantep’teki bomba!


Tarih: 27 Haziran 2012.
ABD’nin üç önemli düşünce kuruluşu, Suriye krizi bağlamında çok önemli bir çalışmaya imza atıyor.
Brookings, Amerikan Enterprise ve Savaş Çalışmaları Enstitüsü ortaklaşa simülasyon yapıyor.
Savaş oyunu ya da simülasyonda Pentagon, CIA ve Dışişleri’nde çalışmış uzman heyet senaryo gereği temsil ettiği ülkeler adına kararlar alıyor.
Savaş oyunun da Türkiye, ABD ve Suudilerin bütün zorlamalarına rağmen Suriye’ye tek başına müdahaleden kaçınıyor.
Yaşanan büyük mülteci akını dalgasına rağmen, Türkiye ordusunu Suriye’ye sokmuyor.
Derken Gaziantep gibi Türkiye’nin sınır illerinde bombalar patlıyor ve masum insanlar ölüyor. İşte Türkiye, bu bombaların sebep olduğu iklimin akabinde Suriye’ye giriyor.
Aktardıklarım hikaye değil, sonuçlarını Brookings Enstitüsü’nün 11 sayfalık memoya dönüştürüp üyelerine dağıttığı bir savaş oyunu.
Görüyorsunuz, elin Amerikalısı tam iki ay önceden Gaziantep’teki bombalamayı bilmiş!
Şimdi merak ediyorum, Ahmet Davutoğlu ile Şamil Tayyar gibiler hala bu bombalamayı Suriye Muhaberatı yaptı diyebilecekler mi?
Bir başka ayrıntı, bu simülasyonun PKK’nın gerçek patronunu bir kere daha göstermesidir.
Washington’daki savaş oyununda Gaziantep’e bomba deniliyor, PKK bu buyruğu anında yerine getiriyor.
PKK Washington’un güdümünde olmasa, ABD PKK’ya işgal toprağı olan K.Irak’ta Kandil gibi devasa bir üs ya da karargah verir mi hiç?
Nitekim bu hakikat artık, Cumhurbaşkanı Gül tarafından da gizlenmiyor ve Washington’un PKK ile mücadelede yapabileceği pek çok şeyi yapmadığını söylüyor.
Peki, Cumhurbaşkanı Gül’ün ABD’yi PKK bağlamında itham eden o beyanı onlarca yıldır beklediğimiz bir bağımsız devlet itirazı ya da haykırışı mıdır?
Keşke öyle olsa da değil!
Abdullah Bey’in yaptığı, Türkiye bağlamında kendi yerine Tayyip Erdoğan’a angaje olan Obama’ya sitem ya da göndermedir!
Sonuç: Washington’daki simülasyonda ilk hedef 12’den vuruldu yani bomba tamam. Sonrasını ise bekleyip göreceğiz!

Bilal Erdoğan’ın orada ne işi var?
Televizyon görüntüleri ile gazetedeki fotoğraflar ortada.
Gaziantep’teki katliam sonrasında kılınan cenaze namazında devleti yönetenlerle siyasi heyetin oluşturduğu kravatlı insanların ortasında keten gömlekli sakallı bir genç vardı.
Ne yalan söyleyeyim, ilk bakışta tanıyamadım ama dikkat edince o dedim.
Kim mi?
Başbakanımızın küçük mahdumu Bilal Erdoğan!
İyi de ne işi var Bilal’ın A protokolün içinde?
Düşünün, bazı Bakanlar ikinci sırada Bilal en ön safta!
Bu delikanlının konumu ne, yoksa kendini veliaht mı görüyor?
Hayır bu basit bir ayrıntı değil, tersine Tayyip Erdoğan Türkiye’sini anlatan dramatik bir fotoğraftır!

Yahudi heyet Prof. Yalçıntaş’a niye gitti?
Birkaç gün önce İsrail’den bir akil adamlar heyeti geldi.
Bunlar Türkiye-İsrail ilişkilerini tamir için bazı görüşmeler yaptı.
Bu ziyaretin biri çok ilginç, heyet Prof. Dr. Nevzat Yalçıntaş’a gitti.
Yalçıntaş, Yalçın Küçük’ün iddiaları bir yana, Türkiye’de milliyetçi-muhafazakar diye bilinen biri.
Yaşı 80 ve Tayyip Erdoğan’la ilişkileri bu aralar çok bozuk ki, bu biliniyor.
Hal bu iken, bu Yahudi heyet evine kadar gidip Yalçıntaş’ı niye ziyaret eder?
Dün eski bir Bakan telefonda şunu söyledi:
- “Miliyetçi-Muhafazakar imajlı Nevzat Yalçıntaş’ın oğlu iki yabancı dili Türkçe gibi konuşan dinamik İTO Başkanı Murat Yalçıntaş, malum rüşvet hikayesinden aklandığı gün Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıkarılacak. İsrailliler onun için geldi!”
İddia bu, yorum sizin!

PKK ile Suriye Tayyip’i sarsar da, TBMM’de alternatif yok!
Küresel emperyalizmin bölgemizi dizayn sürecinin final günlerindeyiz.
Maalesef PKK, çılgınlıklarını sürdürüp ajitasyonu hızlandıracaktır.
Keza Suriye bataklığına gömülen Tayyip Erdoğan’ın artık geri adım atması çok zor!
Malatya’daki füze kalkanı tesisleri ise Demokles’in kılıcı misali Türkiye’nin başında büyük tehdit olarak hep sallanacak.
Bu iki konu çok önemli zira PKK iç savaş, Suriye konusu ise dış savaş demek!
Kuşkusuz halkımız, savaşları istemez ve bu tablo eşyanın tabiatı gereği Tayyip Erdoğan’ı sarsacaktır.
Ancak sadece sarsar, yıkamaz zira TBMM çatısı altında ona alternatif olacak bir parti ve lider yok.
Sandığa gidecek olan seçmen Bahçeli ile Kılıçdaroğlu’na bakıp istemeye istemeye olsa da oyunu yine Tayyip Erdoğan ya da partisine verecek zira bu ikili ülkeyi yönetebileceklerine dair zerre güven veremiyor.
Dolayısı ile bugün Türkiye’nin temel bir sorunu da Tayyip’e Truva atı olan bu CHP ile MHP yönetimleridir.
Tayyip Erdoğan siyasi mühendislikler yaparak politik arenayı kendine göre düzenliyor. Geçmişteki Ağar-Erkan Mumcu birlikteliğinin sabotajı ve bugünkü Numan Kurtulmuş transferi, bu katagoride değerlendirilmelidir.
Bahçeli ile Kılıçdaroğlu ise onun rakip olarak muhalefette arayıp da bulamayacağı isimler zira biliyor ki onlar olsa bin sene AKP hep yüzde 50 alır!
Buradan hareketle,Tayyip’i bırakın, Bahçeli ile Kılıçdaroğlu’na bakın diyorum!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)