4+4+4’ün ilk mezunları Cumhuriyet’in 100. yılında
Cuma, Eylül 14, 2012
“Başöğretmen” unvanlı eğitimci Sakin Öner’den çarpıcı analiz
Yardımcı Doç. Dr. Sakin Öner, “Yeni sistemin amacı dindar nesil yetiştirmek. Bütün düzenlemeler buna göre yapıldı. Bu sistem ilk lise mezunlarını 2023’te verecek. Ülkemize hayırlı olsun” diyor…
Sevgili okurlarım,
Başbakan Erdoğan’ın “Dindar ve kindar nesiller yetiştireceğiz. İmam hatip okullarını eğitimin yıldızı yapacağız!” demesinden sonra hız kazanan 4+4+4 projesi, 17 Eylül 2012 tarihinde hayata geçiyor.
Proje ilk mezunlarını 2023’te, yani Cumhuriyetin 100. yılında verecek. Başbakanın hayal ettiği dindar ve kindar ilk kuşak, o yıl diplomalarını alacak.
Beş aydır hazırlıkları devam eden 4+4+4 konusunda zihinler soru işaretleriyle dolu.
Sistemin neler getirip götüreceğini, hayatını öğrencilerine adamış 40 yıllık eğitimci, şair-yazar Yard. Doç. Dr. Sakin Öner ile görüştük.
Öner, yeni sistemle ilgili genel değerlendirmede “Eğitim bir yapboza döndü. 4+4+4’ün her 4’ünde dert var. Çünkü, sistem hiçbir altyapı hazırlanmadan uygulamaya sokuluyor” dedi.
Dr. Sakin Öner’in yeni eğitim sistemi ile ilgili sorularımıza verdiği cevapları aynen aktarıyorum.
Uğur Dündar (UD): Sayın Öner, önce yeni uygulamaya konulan eğitim sisteminin eskiye göre ne gibi yenilikler getirdiğini belirtir misiniz?
Sakin Öner (SÖ): Yeni sistemin eski sistemle farklarını şöyle özetleyebiliriz: Sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim kademelendirildi, 4 yıl ilkokul, 4 yıl da ortaokul oldu. Lise öğretimi zorunlu eğitim kapsamına alınarak, zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldı. 28 Şubat‘ta kapatılan imam-hatip liselerinin ortaokulları açıldı. Diğer ortaokul ve liselere Kuran-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı seçmeli ders olarak konuldu. Zaten 5’inci sınıftan itibaren seçmeli Arapça dersleri 2011 yılı sonunda müfredata alınmıştı.
UD: Sayın Öner, sizce neden eğitim gibi hayati bir konuda pilot uygulama yapılmadan 4+4+4 sistemine hızla geçildi?
SÖ: 28 Şubat 1997, -eğitim dahil- toplum hayatımızda nasıl bir milatsa, 4+4+4 eğitim sisteminin yasalaştığı 30 Mart 2012 de eğitim hayatımızda ikinci bir milattır. 28 Şubatçılar, toplumun irticaya yöneldiğini ve Cumhuriyet’in tehlikeye düşeceğini düşünerek, bu tehlikeye karşı önlemler almaya çalıştılar. 30 Martçılar ise 90 yıllık Cumhuriyet eğitiminin toplumu manevi değerlerden uzaklaştırdığını düşünerek bir “dindar nesil yetiştirme projesi” olan 4+4+4 eğitim sistemini kabul ettiler. 66 ay dahil, bütün düzenlemeler buna göre yapıldı. Bu sistem ilk lise mezunlarını 2023-2024 eğitim-öğretim yılında verecek. Ülkemize hayırlı olsun.
UD: Şimdi de 4+4+4 Sisteminin karşı karşıya bulunduğu büyük sorunları ele alalım. Önce okul öncesi eğitim üzerinde duralım. Bu yeni sistemde okul öncesi eğitime gerekli önem verildi mi?
SÖ: Eğitimde kesinlikle hayır! En önemli kademe olan okul öncesi eğitim, bu sistemde by-pass edilmiştir. Çocuğun bedensel, ruhsal ve zihinsel gelişiminin oluştuğu ilk 72 aylık sürede verilen bu eğitim kademesi, 66 aylık çocukların ilkokula yönlendirilmesiyle budanmıştır. Halbuki 2010’da yapılan Milli Eğitim Şurası’nda, okul öncesi eğitimin de zorunlu eğitim kapsamına alınmasına karar verilmişti. Eğer bu yapılsaydı, bugünkü tartışmaların büyük kısmı olmayacaktı. Doğrusu onca çabaya yazık oldu.
UD: Bu durumda okul öncesi öğretmenlerinin durumu ne olacak?
SÖ: Anaokulları ve ana sınıfları devam ettiği için buralardaki mevcut öğretmenler görevlerini sürdürecekler. Fakat bu eğitim kademesinin zorunlu eğitim kapsamına alınmaması, birçok üniversitedeki Okul Öncesi Öğretmenliği bölümlerinden mezun olmuş veya olacak binlerce öğretmen adayının mağduriyetine yol açacak, bu alanı seçecek olanları da ciddi şekilde tereddüte düşürecektir. Uygulama, bu yönüyle sosyal sorunlara gebedir.
UD: Sekiz yıllık ilköğretim okullarının “ilkokul” ve “ortaokul” olarak iki kademeli hale getirilmesi doğru mudur?
SÖ: Sekiz yıllık ilköğretim okullarının ilkokul ve ortaokul olarak kademelendirilmesi, pedagojik yönden doğru olmuştur. Burada amaç, aralarında büyük yaş farkı bulunan çocukların, birbirini olumsuz yönde etkilememesi için farklı mekanlarda okutulması olmalıydı.
UD: Peki bugünkü uygulamada bu amaç mı gözetilmiş midir?
SÖ: Yine hayır! Eğer böyle olsaydı, öncelikle mevcut okulların ilkokul ve ortaokul olarak ayrılması ve ihtiyaca göre yeni okullar inşa edilmesi gerekirdi. Fakat maalesef gelişmeler bu yönde olmamıştır. Bakan Ömer Dinçer’in açıklamasına göre, Türkiye genelinde 1024 imam-hatip ortaokulu açılıyor. Bunların 700’e yakını mevcut ilköğretim okullarının, bağımsız İmam-Hatip Ortaokuluna dönüştürülmesiyle oluşturuldu. Geri kalan ilköğretim okullarının bir kısmı ikili öğretime dönüştürüldü ve hem ilkokul, hem de ortaokul yapıldı. Bağımsız ilkokul ve ortaokul olarak belirlenenlerin sayısı ise çok azdır. Bu durumda birçok veli, çocuğunu evinin yakınındaki okulda değil, evine uzak bir semtteki okulda okutmak zorunda kalacaktır.
UD: O zaman birçok aile çocuğunu servisle taşıtmak zorunda kalmayacak mı?
SÖ: Tabii, özellikle dar gelirli ailelerin bütçesine bir de servis ücreti yükü eklenecek. En kısa mesafenin servis ücreti 150 lira. Bu sistemde en çok öğrenci taşımacılığı yapan servis firmaları sevinecek ve kazançlı çıkacak.
UD: İlkokula başlama yaşı 66 aya indirilerek sisteme 500 bin civarında yeni öğrenci katılacağı hesaplanıyor. Bu, ilkokullarda sınıf mevcutlarının yükselmesine yol açmayacak mı?
SÖ: Sisteme 500 bin yeni öğrencinin katılması demek, 40’ar kişilik 12 bin 500 dersliğin, yani 25’er derslikli 500 yeni okulun yapılması demektir. Bu da imkansızdır. Bu nedenle şu anda bazı illerde sınıf mevcutları 70-80’leri bulmuştur. Batı ülkelerinde sınıf mevcutları 25-30 civarında iken, mesela İstanbul’da ideal sınıf mevcudu, 50 olarak belirlenmiştir. Bir de sınıfların çoğunun 40-42 kişilik inşa edildiği düşünülürse, temel bilgilerin ve davranışların kazandırılacağı ilkokullarda sağlıklı bir eğitimin yapılamayacağı açıktır. Eğitimin kalitesi daha da düşecektir.
SAKİN ÖNER KİMDİR?
Yardımcı Doçent Doktor Sakin Öner, Milli Eğitim camiasının yakından tanıdığı bir isimdir. Doktorasını Türk Dili ve Edebiyatı üzerine yapan Öner’in şiir, edebiyat ve ders kitapları bulunuyor. Sakin Öner, İstanbul Milli Eğitim Müdür Yardımcılığı görevinden sonra 1998 yılında, genel istek üzerine ikinci kez Vefa Lisesi Müdürlüğü’ne atandı. 1999 Marmara Depremi’nde büyük hasar gören tarihi okul binasının yeniden eğitime kazandırılması, okulun tamamen modernize edilerek teknolojik imkanlara kavuşturulmasında, unutulmaz bir rol oynadı. Böylece depremin enkaza dönüştürdüğü Vefa Lisesi’ni, parmakla gösterilen örnek eğitim kurumlarından biri haline getirdi. Vefa Lisesi’nde toplam 15 yıl müdürlük yaptıktan sonra atandığı İstanbul Erkek Lisesi Müdürlüğü’nden, 2012 yılında emekli oldu. Bu arada 2005 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nca ilk defa uygulamaya konulan “Öğretmenlik Kariyer Basamakları” uygulamasında, en yüksek puanı alarak kendi alanında birinci oldu ve “Başöğretmen” unvanını kazandı.Yard. Doç.Dr. Sakin Öner halen Kavram Dershaneleri Genel Koordinatörü olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Sözcü
Tags