9 Eylül 1922 İzmir


Eylül ayı eski İzmirliler için farklı bir anlam taşırdı. “Eski” derken, doğup büyüdükleri kentlerinin işgalini de, yakılışını da, kurtuluşunu da görmüş olan İzmirlileri söylemek istiyorum. Ailemin büyükleri o eski İzmirlilerdendi. Babamın hem anne, hem baba tarafı Karşıyaka-Soğukkuyu’dan, anne tarafı yine aynı semtten olan annemin babası ise Namazgâh’dandı. Soğukkuyu da, Namazgâh da o yıllarda büyük Hıristiyan ve Musevi nüfuslara sahip olan kentin az sayıdaki Müslüman-Türk semtlerindendi.

Bunları niçin anlatıyorum? Kentlerinin işgalini görmüş, işgalci güçler tarafından tutsaklaştırılmış insanların çektikleri o büyük acıları kendilerinden dinlemiştim.

***

Babam, 11 yaşındaymış İzmir’in yakılışını da, kurtuluşunu da gördüğünde. Anlatırdı; Karşıyaka sahilinde annesiyle birlikte karşıdan yükselen kara dumanları izlerken sahile yığılmış büyük kalabalıkla birlikte birbirlerine sarılıp ağlamışlar. Feryatlara, hıçkırıklara dua sesleri karışıyormuş.

Bu acılar 9 Eylül sabahı Türk süvarilerinin Kordon’a girişi ve Vilayet Konağı’na Yüzbaşı Şerafettin (İzmir) Bey tarafından Türk bayrağının çekilmesiyle son bulmuş. Aynı gün, ikindi vakti Belkahve’deki gözetleme yerine gelen Mustafa Kemal Paşa, geceyi o zamanki adı Nif olan Kemalpaşa’daki Başkomutanlık Karargâhı’nda geçirdikten sonra ertesi sabah İzmir’e hareket ederek, önce, kapısının üzerinde Türk bayrağının dalgalandığı Vilayet Konağı’na gelmiş. Bir süre orada kaldıktan sonra konaklayacağı İplikçizade Köşkü’ne gitmek üzere Karşıyaka’ya geçmiş. Karşıyaka o gün bayram yeri gibiymiş, çocuk, genç, yaşlı, erkek, kadın, büyük bir kalabalık karşılamış Mustafa Kemal Paşa’yı. Üç gün önce yakılan İzmir’in dumanlarına bakıp gözyaşı döken insanların acıları, coşkulu bir sevince dönüşmüş.

***

Tutsaklığın acısını yaşamayanlar kurtuluşun anlamını kavramakta zorlanıyorlar; kimileri de hiç anlamıyor.

Biz, eski İzmirli ailelerden gelenler, mutlulukla biten o acı günlerin bizlere aktarılan anılarıyla büyüdük. İzmir Kız Muallim Mektebi’nin (öğretmen okulu) ilk mezunlarından olan anneannem Mükerrem Hanım, Atatürk’ün Harf Devrimi’nden sonra eski harflerle tek sözcük yazmadığı gibi Kıyafet Devrimi’nden sonra da örtünmedi. Kendisini bir “Cumhuriyet kadını” olarak tanımlardı, annem Nuşin Kavukçuoğlu’nu da kendisi gibi yetiştirdi. Babam Ferit Kavukçuoğlu’nun gençliği Cumhuriyetin aydınlanmacı atılımlar döneminde geçti. Yüksek Denizcilik Okulu’nda parasız yatılı okuyarak hayata atıldı, uzun yıllar denizciliğimize hizmet etti.

Bizim kuşağımız ulusal kurtuluşçu, Cumhuriyetin kuruluş ilkelerine bağlı, aydınlanma devrimlerine sadık olarak yetiştirildi. Öyle anne babaların çocuklarıydık.

***

İzmir’in Kurtuluş Günü’nde 89 yıldır her 9 Eylül’de süvariler tarafından getirilen bayrağın İzmir Valiliği’ne çekilme töreninin bu yıl yapılmayacağını öğrendiğim zaman içim burkuldu. Tek tesellim aile büyüklerimden hiçbirinin artık yaşamıyor olmaları; bu yasağı hiç anlamayacaklardı.

Ben, toplu tanklı resmigeçit törenlerinin çağdaş dünyada artık yeri olmadığına inananlardanım. En fazla barışa gereksinim duyulan günümüzde resmi bayramların barış özlemini öne çıkaracak görüntülerle kutlanmasından yanayım.

Ne var ki İzmir’de 89 yıldır düzenlenen, fakat bu yıl mayıs ayında değiştirilen Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak ve Kutlamalar Yönetmeliği’nin kurbanı olan geleneksel törenin farklı bir niteliği vardı. Ulusal kurtuluşumuzu simgeleyen bir özelliği vardı.

Ama inanıyorum, İzmirli hemşerilerim 9 Eylül’ü bugün geçmiş yıllardan çok daha coşkulu kutlayacaklar.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)