AKP’nin ‘Yönetememe’ Krizi


Türkiye’de Cumhurbaşkanı, Meclis Başkanı ve Başbakan konumundaki kişiler, terör ve Kürt sorunu gibi ülkenin en temel meselelerine çözüm bulmakla sorumludur, hatta zorundadır.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek de böyle bir sorumluluk duygusuyla hafta başında teröre karşı ulusal mutabakat çağrısında bulundu. Bu yönde hazırladığı bir taslak metni de sivil toplum kuruluşları ve siyasi partiler dahil tüm toplumun tartışmasına açtı. İçeriği tartışılabilir, eleştirilebilir, geliştirilebilir. Ama yaptığı doğru bir çıkıştır.

Aradan geçen günler gösterdi ki, Çiçek’e en büyük tepki, partisi AKP’den geldi. Önce Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç dozu açısından ‘kişisel’ izlenimi veren bir tepkiyle ‘muhtıra’ nitelemesi yaptı. Ardından parti sözcüsü Hüseyin Çelik “Bu teklif çıkışı itibarıyla iyi niyetlidir ama usul ve yöntem itibarıyla kendi içerisinde bazı sıkıntılar barındırıyor” dedi. AKP yönetiminden sızan bilgilere göre son olarak Başbakan Tayyip Erdoğan da “Vatandaş Çiçek olarak yapmış. Biz atılacak her adımı attık. Zaten ona destek veren de çıkmadı” şeklinde bir değerlendirme yapmış.

***

Çiçek’e gösterdikleri tepki, AKP’nin bir süredir içine girdiği ‘psikolojiyi’ ortaya koyması açısından anlamlıdır. Hükümet neredeyse her konuda ‘Sadece ben bilirim. Kimse beni eleştiremez’ anlayışı içine girmiş durumda.

Türkiye yeni bir terör dalgası içinde kalmış; çoluk çocuk, kadın erkek, asker sivil ayrımı yapılmaksızın vatandaşlarını kaybediyor. Terörün alevlenmesinde sınırımızın diğer yanında Suriye’de yaşananların büyük rolü var.

Hal böyleyken ana muhalefet partisi ‘Terör sorununu birlikte çözelim’ diyerek Meclis’in toplanmasını öneriyor, iktidar partisi tarafından ‘terörün kuyruğuna takılmakla’ suçlanıyor. Muhalefet lideri bu kez, Suriye konusunda hükümete yeni bir politika önerisi içeren bir mektup gönderiyor. İktidardan gelen karşılık ‘ahlaksızlıkla’ itham etmek oluyor.

Meclis Başkanı, terörle mücadelede ortak bir yol haritasının toplumca benimsenerek yürürlüğe konmasını öneriyor. İçinden çıktığı iktidar tarafından topa tutuluyor.

Yapılan her eleştiri, her öneri AKP iktidarı tarafından, ‘Kendisini zaaf içinde göstermeye yönelik adımlar’ olarak algılanarak son derece sert tepki ile karşılanıyor.

***

Yaşanan bu soruna bir ad vermek istesek bunun adı ‘AKP’nin ülkeyi yönetememe hali’ olmalıdır.

Terörle mücadele sonuçsuz. Terör, milletvekili kaçırma, il ve ilçe basma noktasına erişmiş durumda. Gerek istihbarat gerekse alanda mücadelede büyük zafiyet var.

Suriye politikası ortada. İçeride 80 bin, sınır kapılarımızda binlerce göçmen bekliyor. Başta Hatay olmak üzere sınır illerimizde mültecilerle yerel halk çatışma noktasına gelmiş durumda.

Okullar kaosla açılıyor. İmam hatip okullarının orta bölümlerini açmak amacıyla dayatılan 4+4+4 sisteminin ailelerde yarattığı tedirginlik ortada. Sadece laik kesimler değil, iktidar partisine destek veren aileler de minik çocuklarının geleceği için kaygı içerisinde.

***

Uzun bir süredir öğrencilerin, gazetecilerin, aydınların, seçilmiş milletvekili ve siyasetçilerin şikâyet ve çıkışlarını ‘terör’ ya da ‘hükümete yönelik darbe girişimi’ diye niteleme hatası içine giren hükümetin, şimdi de kendi aralarında 9 yıl bakanlık yapan Meclis Başkanı Çiçek’e benzer bir tavır sergilemesi, gelinen noktanın ne kadar vahim olduğunun kanıtıdır.

Türkiye buna benzer bir ‘yönetememe’ halini, Başbakan Erdoğan’ın rahatsızlığı döneminde de yaşamıştı. Şike yasası tartışmalarının yaşandığı o dönem, hükümet ciddi biçimde yalpalamıştı. Aynı dağınıklık yine yaşanıyor.

Görünen o ki, 2014 yılında Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık koltuklarına kimin oturacağına ilişkin kilit açılmadan, memleketin kritik sorunlarının çözümü için hayati öneme sahip bu yönetememe hali de bitmeyecek.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)