Atatürk’ün evlatları zafere sahip çıktı...



Türkiye ne hale geldi?.. Derin, karanlık ve ürkütücü bir kuşatma yalnızca toplumu sindirmeye çalışmıyor; cumhuriyetle duyarlı kesimlerin arasına taşeron ürünü duvarlar çekmek için de çırpınıyor...
Cumhuriyetin kuruluşunun coşkulu sembolleri olan ulusal bayramları yok etmeye çalışan AKP iktidarının tek bir hedefi var; Atatürk’ü silmek!..
Arkasına dinciliği, önüne de yandaş güruhun kiralık kalemlerini alan zihniyet, devletin olanaklarıyla sosyal baskıyı arttırıyor!..
Tarih göstermiştir ki, milyonların yüreğindeki bir büyük devrimciye yönelik taarruzlar hep geri püskürtülmüştür...
TGB‘nin 19 Mayıs’ta, Taksim’de 250 bin insanın yürüdüğü o coşkulu gösterisi de, bağnazlık ve baskıya yönelik bir püskürtme hareketiydi...
Peki ya dün?.. Ülkenin bir çok kentinde CHP’yi, İşçi Partisi’ni ve ADD’yi engelleyen çelenk ambargosu utanç vericiydi!..
Devletin polislerini cumhuriyet coşkusunu yaşamaya çalışanlarla karşı karşıya getiren iktidar, acaba ne yapmaya çalışıyor?..
Bu ulusun evlatları, çağdaş bir cumhuriyeti kendilerine armağan eden Ata’larının anıtına çelenk koymak için AKP’den izin mi alacakmış?.. Yok böyle bir şey!..
Adalar’da direnen CHP!..
CHP’nin Adalar ilçe örgütü, AKP zorbalığına karşı işte aynen böyle dedi; Yok böyle bir şey!.. 
İlçe yöneticileri, Türkiye’nin birçok bölgesinde de yaşanan Zafer Bayramı‘na yönelik engelleri direnerek aştılar. 
CHP Adalar İlçe Başkanı Dündar Tıraş ve arkadaşları, direniş sırasında darbe almalarına rağmen Cumhuriyeti kuran partinin çelengini, cumhuriyetin kurucusunun anıtına bırakmayı başardılar...
Toplum, CHP’den cumhuriyete sahip çıkma konusunda böylesi direnişçi refleksler bekliyor işte...
Ulusalcılığı “faşistlik” diye tanımlayan işbirlikçi kafalar, Adalar’daki direnişin kitleleri nasıl yüreklendirdiğini görselerdi, CHP’nin asıl unsurlarına da sahip çıkarlardı!..  
Adalar‘da dün gerçekleşen çelenk direnişini bir önceki bayramda, tüm CHP örgütleri yaşatabilseydi, yasakçı AKP bayramla millet arasına duvar çekmeye de kalkışamazdı...
Saygısız vali!..
Peki, çelengi engellemeye çalışan AKP bürokrasinin Atatürk’e yönelik saygısızlığına ne demeli?..
Örneğin Bursa Valisi Şahabettin Harput, uyduruk yönetmeliklerin arkasına saklanarak kime ya da neye hizmet ediyor acaba?.. 
Bursa’nın AKP’li belediye başkan vekiliyle birlikte Atatürk Anıtı’na bir zahmet çelenk koyan vali, saygı duruşunda bulunmaktan kaçınmış! 
Harput, Cumhuriyet Kadınları Derneği üyeleri tepki gösterince de, “Yönetmelik değişti. Biz yönetmeliği uyguladık“ diye komik bir savunmaya sığınmış!.. 
E beee Bursa Valisi... Sana valilik koltuğu bahşeden cumhuriyetin kurucusuna birkaç saniyelik saygı göstermen için “yönetmelik”ten talimat mı alman gerekiyordu?..
İş “saygı”ya gelince saygısızlık yapmaktan bile kaçınmayan Bay Harput acaba devletin tüm yönetmeliklerini titizlikle uyguluyor mu?.. 
Harput’u Bursa gibi bir kente gönderen irade, onun Urfa’da tarikat yurtlarını açarken “Ezan sesi duymayan insan mutlu insan değildir” şeklindeki fetvasıdır... Peki ya saygı?..
Söyler misiniz Allah aşkına; geçen yıl Sırameşeler Kız Yetiştirme Yurdu’nu ziyarette, galoşunu bile bir kadına giydirten zihniyetten Atatürk’e saygı göstermesi beklenebilir mi?..
Perinçek’ten ders almak!..
Önceki akşam Kadıköy‘de, ilçenin eski adıyla anılan bir tesiste dostlarla yemekteydim... 
AKP’liler kapı kapı gezerken; Fenerbahçe’de, rakı masasında ülkeyi kurtaran zihniyetin körelmiş unsurları, ortalarında bir meze gibi tuttukları uzun boyalı saçlı ve pasaklı birinin hezeyanlarını dinliyorlardı... Küfür, iğrençlik, seviyesizlik diz boyu...
Masadaki bir arkadaş tanıdı onları, büyük bir partinin yöneticileri ve belediye meclis üyeleriymiş!..
Kadıköy gibi bir yerde siyasetin hangi zavallılara teslim edildiğini görünce üzüldüm; cumhuriyet ve halk adına umudum köreldi... Arkadaşlara “Khalk“ ın gidelim dedim!..
Dün sabah ise Aydınlık’ın manşetine bakınca sakinleştim... Siyasetin içki masasında değil, zindandan bile olsa üretebileceğini, aydınlık saçacağını kanıtlayan umut verici bir haberdi...
İşçi Partisi’nin 5 yıldır tutsak olan genel başkanı Doğu Perinçek, bakınız 30 Ağustos’un 90. yıldönümünde partisinin “Milli Birlik ve Kardeşlik Bildirisi”nde hangi yaşamsal konulara dikkat çekmişti:
“Terör örgütüyle pazarlığa son verilecek. Vatanın bütünlüğü savunulacak. Cumhuriyet Anayasası‘nın esasları uygulanacak. Demokratik haklar yaşama geçirilecek. Halk yönetimi oluşturulacak. Korku imparatorluğuna son verilecek. Irak ve Suriye ile işbirliği sağlanacak.”
Siyasetin zindandan da alacağı çok dersler var!.. Tabi ayık kafayla ve cesaret olursa!..
Medya-i memur!..
AKP’nin yönetmelikleri bir tek Atatürk anıtları ve ulusal bayramlara yönelik kısıtlamaları içermiyor ki... İşin bir de medyayı sansürleyen ve görevlendiren bölümleri var...
Başbakan Erdoğan bu akşam bir televizyon kanalına çıkarak gündemdeki konuları değerlendirecekmiş...
Erdoğan’a soru soracak gazeteciler, aralarına bir “çatlak ses” karışmasın diye de titizlikle seçilmiş... İkisi cemaatin yayın organından, üçü ise hükümetin sesinden!..
Yandaşların adlarını yazmaya gerek yok; Zaman, Bugün, Star, Sabah ve Türkiye gazetelerinin yayın yönetmenleri...
Cemaate yakın kanalda başbakana “sorrrr...” ular yöneltecek bu yandaşlara (medya-i memur) diyebilirsiniz!..
Peki, hükümetin başı ile hükümetin sesleri yan yana gelince ne olur; körler sağırlar birbirini ağırlar...
O yüzden siz en iyisi o saatte de Ulusal Kanal‘ı açıp izleyin... Orada ne kör ne de sağır var!..

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)