Barışlar yazdı:‘Özgürlüğümüz içeride kaldı!’


Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu... Biliyorum; çoğunuz bu isimleri ezberlediniz... Hatta kimileriniz için, çocuklarınız gibi oldular!

Odatv’de çalışan bu iki genç gazeteci, bilgisayarlarında bulunan, virüslerin taşıdığı kesinleşen düzmece belgeler yüzünden tam 19 ay cezaevinde kaldı ve nihayet on gün kadar önce tahliye edildi.

Dün gazeteye geldiler. Tahliye edildikleri günün hemen ertesinde Tuncay Özkan için düzenlenen dayanışma gününde görmüştüm onları, dün ikinci kez kucaklaştım.

Onlara kendime güvendiğim kadar güveniyorum; çünkü aynı kanı taşıyoruz.

Dik duran, teslim olmayan, haksızlıklara karşı direnen gazeteci kanı...

Biraz sohbet ettikten sonra bilgisayarımın başına oturttum çocukları; bakın sizin için neler yazdılar:



BARIŞ PEHLİVAN

“İçim buruk. Yarım.

Yoğun bir tecritten sonra şimdi kalabalıklar içindeyim. Neden tecrite atıldım, bunun bilincindeydim.

Ya şimdi neden dışarıdayım? Bunun yanıtını arıyorum.

Ne değişti ki?

Bugüne kadar bana ismim dışında hiçbir soru sorulmadı. Sorulsaydı ne sorulacaktı: Şu haberi neden yaptın? Yalan mı yazdıklarımız? Hayır! O zaman neyi yargılıyoruz?

Ne acıdır ki; meslektaşlarım yani gazeteciler bu siyasi davalar sürecinde iyi bir sınav veremedi. Susmalarını anlarım, korkmak insana özgüdür. Ama bari bile bile yalan yazmasaydılar. Bize ‘Talimatla haber yapıyorsun’ diyenler, ellerine hazır verilen haber metinlerine imza attı.

Sahi, asıl kimdi talimatla haber yapan?

Biz çıktık, adalet yerini buldu mu? Elbette hayır. İçerisi hukuksuz şekilde yatan onlarca insanla dolu.

Biz çıktık, tutuklu gazeteciler sorunu çözüldü mü? Elbette hayır. Hâlâ Türkiye’nin dört bir yanındaki zindanlarda kalemler yatıyor.

Biz çıktık, özgür müyüz?

Elbette hayır. İçeride daha özgürdüm.

Ama biz çıktık, nerede kalmıştık?”

BARIŞ TERKOĞLU

“Odatv davası yalnız basın özgürlüğünün değil, eline kalem alan aydının namusunun sınandığı bir dava. Bu davada bomba yok, silah yok. Yalnızca bizi içeri atanları rahatsız ettiği anlaşılan haber ve yazılar var. 20’li yaşlarında gencecik bir teğmenin telefonuna emniyette 139 numaranın yüklenmesini anlatan haber var, Wikileaks belgeleriyle ortaya çıkan Türk diplomasisinin perde arkası var, elindeki devlet olanaklarını yolsuzluklar için kullananların maskesini düşüren araştırmalar var.

Bizi içeri atarak bütün gazetecileri susturmak, sindirmek istediler.

Korkuyla insan aklını teslim almak istediler.

İnanıyorum ki başaramadılar.

Odatv davası son duruşmalarla tamamen çöktü. Artık adı ‘açılmamış dosyanın davası’ oldu.

Bu haksızlık yalnız bize yapılmadı. Silivri’de her davadan haksızlığa uğramış onlarca insanla karşılaştık.

Size ilginç bir şey söyleyeyim:

İçeri girerken savcıların tarif ettiği haliyle Ergenekon diye bir örgütün olmadığını düşünüyordum.

Girdikten sonra olmadığına emin oldum. Böyle bir örgütü savunan ya da destekleyen bir kişiyle bile karşılaşmadım.

Tanıştığım insanların tamamı Danıştay Katliamı’nı yapanlardan, Cumhuriyet’e bomba atanlardan nefret ediyordu.

Hemen herkes bir komployla içeride olduğu inancındaydı.

Bu söylediklerim Balyoz Davası için de geçerli. Bunları görüp dışarıda olmaya sevinemiyorum.

Haksızlığa uğramış insanların hâlâ içeride olduğunu bilerek kendimi özgür hissedemiyorum.

Benim hürriyetim Soner Yalçın’la, Tuncay Özkan’la, Mustafa Balbay’la, Yalçın Küçük’le, Hikmet Çiçek’le, Deniz Yıldırım’la içerde kaldı.

Umuyorum, birgün hürriyetimle dışarıda buluşacağım.”

*****


GÜNÜN SORUSU

AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar, bazı subayların terfi uğruna terör örgütü PKK ile anlaştığını iddia etti. Sorum kendisine:

Neden o subayların isimlerini açıklamayıp, terörle savaşan tüm askerleri zan altında bırakıyorsun?

*****


Medya, AKP’den daha heyecanlı!

Medya günlerdir pazar günü yapılacak AKP kongresini konuşuyor. Okurken ve izlerken şaşıyorum, bu yazarlar, tartışmacılar ne kadar heyecanlı. Zannedersiniz ki AKP büyük bir mücadeleye hazırlanıyor. Oysa AKP’de ne heyecan var ne coşku. Hatta AKP’lilerin çoğu, pazar günü bir kongre olacağından bile habersiz. Genel Başkan partinin yeni yönetimini belirleyecek. Dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama kimsenin adaylardan veya seçimlerden söz ettiği yok.

Çünkü AKP’de bir yarış yok. Genel Başkan herkes adına her şeye karar verecek.

AKP’yi Türkiye’de demokrasinin, özgürlüklerin kalesi gibi gösteriyorlar ama nedense bir kişi bile kendiliğinden çıkıp bir göreve talip olamıyor, adaylığını ilan edemiyor.

Ayrıca parti politikalarını eleştiren, eleştirmeyi geçtim, öneri getiren kimse de yok, kongrede görev üstlenmek, Başkanlık Divanı’nda yer almak isteyen bir kişi de... Çünkü onlar da belirlenmiş...

Pazar günü Genel Başkan “tarihi” diye daha şimdiden tanımlanan konuşmasını yapacak. Muhtemelen partiye katılan yeni isimleri sayacak. Sonra Kongre bitecek. Ardından hangi arada yapıldığını medyanın bile izleyemeyeceği seçimlerin sonuçları açıklanacak. AKP’nin Türkiye’yi hangi isimlerle daha yukarılara taşıyacağını da böylelikle öğreneceğiz.

Kongre daha şimdiden hepimize hayırlı olsun.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)