Bayrak indirilmez



Beytüşşebap’ta PKK’lının cenazesi geçerken askeri lojmanın balkonundan Türk bayrağını indirdiler. Eleştiri gelince bayrağı korumaya aldık dediler. Bayrak saklanarak mı korunur? Korkunun bayrağı olur mu?
Bilal Şimşir’in “Bizim Diplomatlar” adlı kitabından küçük bir bölümü aktaralım...
Lozan günleri... Tarih 10 Mayıs 1923... Konferanstaki Rus delegesi Vorovski kaldığı otelde vurularak öldürülmüş, ortalık karışmıştır.
Vorovski’nin vurulmasından üç gün sonra İsmet İnönü’ye de bir suikast yapılacağı ihbarı alınmıştır. Almanya’daki Taşnak ve Hınçak merkezlerinden iki suikast timiyle birlikte Çerkez Ethem’in de İsviçre’ye geçtiği duyulmuştur.
Bu ihbarlar üzerine İsviçre makamları koruma tedbirlerini arttırmışlardır. Gerisini Bilal Şimşir’in kitabının 174’üncü sayfasından okuyalım:
“... Lozan Polis Müdürü Jaquiard, İsmet Paşa’ya geliyor ve:
- Paşa hazretleri, diyor, Ermeni çetelerinin size bir suikast yapacaklarını biz de haber aldık, görevimiz sizi korumaktır. Ancak sizden bir ricamız var; ilk önlem olarak konferans salonuna gidip gelirken otomobilinizden Türk bayrağının kaldırılmasını rica ediyoruz.
Paşa bu öneriye şiddetle karşı çıkıyor ve:
- Ben, diyor, burada Türk delegesi olarak bulunuyorum. Bu Türk bayrağı benim arabamdan kalkmaz. Ben burada bir suikaste kurban gidebilirim. Fakat benim ardımdan bir Türk delegesi daha gelir, arabaya biner ve benim vazifemi yapar. Fakat Türk bayrağı otomobilden hiçbir zaman kaldırılamaz. Bin Türk delegesi bile kurban edilse bayrak kaldırılmaz, yerinde durur.
Bayrağınızı savunamazsanız hiçbir ulusal mücadeleyi kazanamazsınız...


Erdoğan’ın korumaları Başbakanlık’ta birbirine girmiş.
Başbakan’ın yakınında bulunup da gergin olmamak mümkün mü...
Haldun Ertem


Doğalgaza ekimde yüzde 10 - 15 zam geliyormuş.
Bu durumda AKP’nin oy oranı yüzde 10 - 15 artar!
Fahrettin Fidan


Kesin bizdendir...
Bir Fransız, bir Alman ve bir Türk müzede “Adem ve Havva Cennet Bahçesinde” adlı tabloya bakıyorlarmış:
Alman:
“Bedenlerinin kusursuzluğuna bakar mısınız? Adem ile Havva mutlaka Alman olmalı” demiş.
Fransız karşı çıkmış:
“Havva ne kadar güzel, Adem ne kadar yakışıklı. Bu denli çekici olduklarına göre, hiç kuşkusuz Fransız olmalılar.”
Türk, tabloyu uzun uzun izledikten sonra kararını vermiş:
- Bunlar kesin Türk’tür...
- Neden?
- Baksana üstte yok, başta yok, elmadan başka yiyecek yok ama kendilerini hâlâ cennette sanıyorlar.


Aydın kriterleri!
Günümüz dünyasında aydın olmak zordur. Çok okuyacaksınız, çok düşüneceksiniz... Vicdan ve sorumluluk sahibi olacaksınız... İdealleriniz, inançlarınız olacak. Onlar için her türlü bedeli ödemeyi göze alacaksınız, vs. vs.
Günümüz Türkiyesi’nde ise aydın olmak için birkaç şartı yerine getirmeniz yeter. Nedir o şartlar... mı dediniz? Buyurun öyleyse...
- Atatürk’ün diktatör, atalarımızın 1 milyondan fazla Ermeni’yle 100 binden fazla Kürt’ü katleden canavarlar olduğunu peşinen kabul edeceksiniz.
- Kayıtsız koşulsuz asker ve cumhuriyet karşıtı olacaksınız. Ulusalcılık, bağımsızlık, yurtseverlik, Kemalizm gibi kavramları duyunca derhal yüzünüzü buruşturacaksınız. Günümüzdeki her türlü bozukluğun sebebini Atatürk ve Cumhuriyet’e yükleyeceksiniz.
- Cemaatleri ve liderlerini ülkenin gelişmesine ve kalkınmasına hizmetten başka bir şey düşünmeyen “sivil toplum örgütleri” olarak göreceksiniz.
- Asker veya polis en ufak bir şekilde insan haklarını ihlal ettiğinde ortalığı ayağa kaldıracak... Aynı şeyin katbekat fazlasını PKK yaptığında görmezden gelecek, özgürlük savaşı diyeceksiniz...
- Kürt sorununda suçun tamamen Ankara’da olduğunu düşünecek, PKK’nın dağa çıkmaya ve asker öldürmeye mecbur bırakıldığını öne süreceksiniz...
- Gazete olarak Radikal ve Taraf okuyacaksınız... Okuma yazmanız yoksa bile bu gazeteleri koltuğunuzun altından eksik etmeyeceksiniz...
- Sık sık tarihimizle yüzleşelim, geçmişle hesaplaşalım gibi basmakalıp sözler sarfedecek, ülkemizin dünyanın en günahkâr ve mazisi en kirli ülkesi olduğunu değişik ifadelerle papağan gibi tekrarlayacaksınız. Böylece Avrupa Birliği’nden alacağınız proje kredilerini güle güle harcayacaksınız...


Meraklı millet
Başbakan Afyon’daki cephanelik patlamasını:
- Bir erin merak saikiyle bombanın pimini çekmiş olma ihtimali var, diye izah etti...
Bizde bazen böyle tipler çıkar.. Mesela, şebekede cereyan olup olmadığını parmağını prize sokarak anlamaya çalışanlar vardır... Bazısı benzin deposunun sızdırıp sızdırmadığını kibrit çakarak anlamaya çalışır...
Burada da öyle mi oldu? Kim bilir... Cumhuriyet aydınlığından ümmet karanlığına geçerken mantığını yitiren bir ülkede her şey olabilir... Ancak anlaşılmayan Başbakan’ın “şahit yok” sözü. Şahit yoksa bu kanıya nasıl varıldı.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)