Bir kariyer masalı...


Dilimize yeni giren yabancı kelimelerden biri “kariyer”dir, genç adam veya kız, başarıyla okumuş, üniversiteyi bitirmiş “Ne iş yapacaksın?” diye soranlara “kariyer yapacağım” der. Yani daha okuyacak, mesleğinde yükselecektir. Türkçenin kazandığı bir kelime daha var, “yetmez” yerine “kesmez” diyorlar. Yani kuru bir mezuniyet diploması onları kesmiyor, ille de “kariyer” yapıyorlar.
Bunlardan çok var, iyi bir şey, ama dikkatli olmalı...
* * *
Avukat Coşkun Ongün bunlardan birini anlatıyor:
“Çıtı pıtı bir kızdı!” diye başlar. Kız fakülteyi bitirir, yurtdışına gidip okuyacaktır. Babasının durumu uygundur, İsviçre’ye gider. Öğrendiği, yaptığı mesleği değiştirir; bankacı olur. İki yıldır oturduğu İsviçreli yaşlı kadının evinden çıkar!
Bundan sonrası:
“Babası destekleyince tek başına eve çıktı. Kendisi gibi yüksek lisans yapmaya gelen bir Türk arkadaş buldu. Ona aşık oldu. Türkiye’ye döndüklerinde evlenme planları yaptılar. Olmadı. Arkadaşı okulu uzattı. Aralarında sorunlar çıktı. Ayrıldılar.”
* * *
Döndü, vatana kavuştu, babasının ağırlığıyla bir bankada iş buldu:
“İşyeri çok katlı bir plazadaydı. Boğaz ayaklarının altındaydı. Çok mutluydu ama aksaklıklar da yok değildi. Her gün gittiği işyerinde dedektörden geçmek zorundaydı. Sütyen kopçasına bile öten bu aletten nefret ediyordu. Her işe gidişinde çantasını, üzerindeki telefon ve anahtarlıkları bir kenara bırakmaktan, her seferinde turnikelere kart okutmaktan bunaldı.
İşine alışmaya çalıştı. Resmi yazışmalarına avukat sözcüğünün kısaltmasının yanı sıra hukuk yüksek lisansı yaptığının göstergesi olarak LLM de yazmaya başladı.
İş arkadaşlarına ısınamadı. Her gün aynı saatte yemeğe çıkılan, hep aynı giysilerin giyildiği, kişiliğin ve insan benliğinin geri planda kaldığı bir kapitalizm gettosu idi burası.
Onların güvenini kazanmak için çaba harcamadı. Haklıydı. Zorlanıyordu. Öyle ki kimi sabahlar ona bir günaydını bile esirgeyen iş arkadaşlarıyla tüm bir günü geçirmek zorunda kalıyordu.
Öğle yemeklerine ve çay molalarına yalnız çıktı. Kariyer yapmayı her şeyin üstünde tuttu. İki bin dolarla işe girmişti. İki yıl sonra aylığı dört bin doları geçti. Aileden ayrılmanın zamanı gelmişti. İstanbul’un en güzel yeri dediği Caddebostan’da bin beş yüz dolara ev kiraladı.”
* * *
Bu defa annesi tutturdu:
“Evlen artık!”
Evlenecek ama adam var mıydı?
Hem kariyeri ne olacaktı?
Ve zaman su gibi akıp gitti, yaşı 35’i buldu.
Her şey yolunda gidiyordu, babanın desteği hiç eksilmiyor, açıkları o kapatıyordu.
* * *
Babasının hastalığıyla sarsıldı, doktorlar “Geç kaldınız!” diyorlardı, “Bir şey yapılamaz...”
Babasını kaybetti.
“O ana değin istediği her şeyi elde etmişti. Ancak ömür denen bu köprüyü bir başına ve babası yanında olmadan geçeceğini hiç düşünmemişti.”
* * *
Bir kariyer masalı da böyle bitti.
Hayatın kariyer olmadığını geç öğrenmişti.
——————-
(*) Öyküleşen Hukuk / Potkal Kitap

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)