‘Böyle vatandaş olmaz’ da böyle devlet olur mu?


Terör örgütü vurdukça vuruyor; devlet seyrediyor... Sorumlu kim?

Meclis mi, iktidar mı, Türk Silahlı Kuvvetleri mi?

Yoksa hepsi birden mi?

Gürültüye kurban gitti ama Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah, 30 Ağustos Zafer Bayramı’nda halkla sohbet ederken, kendine göre “terörün sorumlusunu” göstermişti:

“Kentte kaçak çay satışı patladı. Böyle bir Türk vatandaşı olur mu? ‘PKK kahrolsun’ diyorsunuz; ama kaçak çay, sigara içerek PKK’ya destek veriyorsunuz!”

***


Vali Bey haklı...

Ben de defalarca yazdım, PKK’ya kaynak akışını önlemeden terörle mücadelede başarıya ulaşmak olanaksız! PKK’nın kaynaklarının en başında da akaryakıt, uyuşturucu, içki, sigara ve çay kaçakçılığı geliyor!

Bu sözler doğru da; hadi vatandaş o kaçak içkilere, sigaralara, çaylara ödediği paranın nereye gideceğini bilmiyor... Devlet neden bu kaçak ürünlerin satışına seyirci kalıyor?

Eğer kaçak çay ya da sigara Osmaniye’de bu kadar rahat pazara sürülebiliyorsa, bunda kentin en büyük mülki idare amiri olan Sayın Cerrah’ın hiç mi suçu yok?

Osmaniye’yi geçtik; İstanbul bile “kaçakçılar çarşısı”na döndü.

Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şubesi, örneğin Şirinevler’den Bağcılar’a kadar uzanan Mahmutbey Caddesi’nin ne halde olduğunu bilmiyor mu?

Yan yana kurulmuş yüzlerce irili ufaklı tezgâhın silme kaçak çayla, kaçak sigarayla, kaçak içkiyle, kaçak ve belki de sahte Viagra’yla dolu olduğunu görmüyor mu?

İstanbul Valiliği’ne 500 metre mesafedeki Tahtakale; yıllardır kaçakçılığın ve yasa dışı ticaretin merkezi değil mi?

Çok merak ediyorum; Sayın Cerrah, İstanbul Emniyet Müdürü’yken kaç kez ekip gönderdi Tahtakale’ye?

***


“Böyle Türk vatandaşı olur mu? PKK’ya destek veriyorsunuz” diyerek vatandaşı suçlamak kolay Sayın Cerrah...

Peki; böyle devlet olur mu?

Daha da önemlisi, devlet adamı böyle mi yapar?

Madem o kaçak ürünlerin gelirinin PKK’ya gittiğinden o kadar eminsiniz; o zaman neden alan vatandaşı “PKK’ya destek vermekle” suçluyorsunuz da o ürünleri sattırmamak için kılınızı kıpırdatmıyorsunuz?

Söyleyin Sayın Vali; yoksa devlet de mi PKK’ya destek veriyor?

*****


GÜNÜN SORUSU

Beytüşşebap’taki çatışmada öldürülen PKK’lının cenazesi asker lojmanlarının önünden geçerken, “BDP’liler tepki göstermesin” diye, lojmanlarda asılı Türk bayrakları indirilmiş... Sorum Genelkurmay Başkanı’na:

Bayrak, bu kadar kolay indirilir mi?

*****


Albay Çiçek’ten mektup var!

Türkiye, hâlen tutuklu olarak Silivri Cezaevi’nde bulunan Kurmay Albay Dursun Çiçek’in adını, aylarca süren “ıslak imza” tartışmalarıyla duymuştu.

Silivri’de tutuklu olarak yargılanan Dursun Çiçek, 21 Ağustos tarihinde bana hitaben bir mektup yazmış...

Mektup bana ama anlatılanlar size... O nedenle paylaşmak istiyorum:

***


“Sayın Mustafa Mutlu

Bildiğiniz gibi 12 Haziran 2009’da Taraf Gazetesi’nde ‘AKP ve Gülen’i Bitirme Planı’ diye bir ucube haber yayınlandı.

Başlık bilgileri, kayıt bilgileri, dağıtımı, koordineleri olmayan, içerik, format ve üslup olarak bir kurmay albayın hazırlama olasılığı sıfır olan o kâğıt parçası bahane edilerek; iftira ve yargısız infazlar başladı.

Akıl ve vicdan sahibi hâkimlerin; suçun unsurlarının olmaması ve delil yetersizliği kararı vermesiyle serbest bırakıldım. Ne zaman ki iktidarın başı, adımı vererek hedef gösterdi, biz de ‘adil yargılanmayı etkilemeye teşebbüs’ten adı geçen şahıs hakkında suç duyurusunda bulunduk; on gün geçmedi re’sen tutuklandık.

İşte böyle bir ülkede yaşıyoruz.

Üzerinde parmak izim, dijital ve fiziki hiçbir izim olmayan bir yazı nedeniyle yargılanıyorum. Bu yazıda benim izlerim yok ama henüz kimlikleri tespit edilmeyen 14 değişik kişiye ait parmak izi var. Bu izler, o mektubu bana mal etmeye çalışan sahtekârlara ait. Ancak nedense polis bunları tespit etmek istemiyor.

Bana mal edilen sahte planda; masum insanların evine suç aleti koyup, arama kararıyla onları yakalatmaktan ve askeri mahkemede yargılatmaktan bahsediliyor.

Ülkemizde bu eylemleri ancak polis ve yargı yapabilir.

Üç yıldır özgürlüklerim gasbedildi. Başarılı bir Kurmay Albay olduğumu bilen anneme, kanser tedavisi gördüğü için, oğlunun bir gecede darbeci ve terörist ilan edildiğini söyleyememiştik... Sevgili annemle sağlığında helalleşemeden Allah’ın rahmetine uğurladık.

Yıllardır ona evlatlık, sevgili eşime hayat arkadaşlığı ve evlatlarıma babalık görevlerimi yapmama engel oldular.

Masum bir insana iftira attılar, yargısız infaza tabi tuttular. 31 yıldır başarı ve sadakatle milletime hizmet ettiğim mesleğimden, cezaevinde emekli olmaya mecbur bıraktılar.

Ailemiz, çocuklarımız Silivri Toplama Kampı yollarında perişan... Kendi ülkemizde Beşiktaş’ta pusuya düştük ve esir alındık. Hukuksuzluk, sahtekârlık, ikiyüzlülük diz boyu.

Eski bir Genelkurmay Başkanı’na yönelik terör örgütü kurmak ve yönetmek suçlamasını ‘yakışıksız ve çirkin’ bulan bir siyasi kişi, nedense onun tahliyesi için parmağını oynatamıyor!

Bu kadar riyakârlık olmaz ki...”

***


Dursun Çiçek mektubunun devamında toplumun yaşananlara daha fazla seyirci kalmamasını rica ediyor.

Umarım dediği olur!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)