Böylesi….


TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner, değme siyasetçiye fark atan bir konuşmacı.

TÜSİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi’nde, üstelik irticalen yaptığı

konuşma; siyaseti birbirine ağır hakaretler içeren atışmalarla kayıkçı kavgasına dönüştüren Başbakan’la muhalefet liderlerini kıskandıracak ölçüde seviyeli, toplumsal beklentileri özetleyen özlü bir konuşma.

Patlamadan sonra iktidarla muhalefet arasındaki, ne ki sorunu özünden uzaklaştıran tartışmanın içeriğine bakınız.

Başbakan, patlamanın sabotaj olduğunda ısrar eden, ne yazık ki arkasında durduğunu söylediği iddiasını kanıtlayamayan CHP Genel Başkanı’nı “sululuk yapmakla” suçladı.

Ana muhalefet lideri de Başbakan’ın, olasılıkları sıraladığı açıklamalarında “merak saikiyle patlamadan” söz etmesini sululuğun yanında hafif kalacağını vurgulayarak, hatta budalalık diye karşılayarak yanıtladı.

Muammaya dönüşen kimi olaylarla ilgili özlü ve doyurucu açıklamalar bekleyen halkımız, özden uzak bu tür tartışmalardan artık usandı.

Bu ortam, Ümit Boyner’i; “demokrasilerde işlerin bizdeki gibi yürümediğinin” altını çizen bir konuşma yapmaya zorladı.

***

Tartışmaların sürdüğü günlerde 9 Eylül 2012 günü “…Ve Fakat” başlıklı Güncel’de şunları yazdık:

“Oysa Genelkurmay medyadaki irdelemelere ışık tutmak isteseydi, sürekli sorulan depoda bulunan el bombalarının türünü, özelliklerini açıklayarak araştırmalara öncülük edebilirdi.

Askeri uzmanlar el bombalarının pimi çekilmedikçe patlamayacağını açıklıyor. Fakat bir iddiaya göre depodaki el bombaları Almanya menşeili, Monoblok denilen bombalar.

Özelliği ise fünye gövde birbirine monte edilmiş, düşürülünce patlayan 36 parça tesirli bombalar. Şayet iddialı bu bilgi ve depoda sıralama görevi yapan askerlere el bombalarını düşürmemeye çok dikkat etmelerini içeren uyarı doğruysa; patlama olayını aydınlatacak ilk ciddi veri ele geçirilmiş olacak.”

Yazılan olasılığı medya bile dikkate almadı.

Ama üzerinden beş gün geçtikten sonra 14 Eylül 2012’de RTE, sözünü ettiğimiz olasılığı doğrulayan şu açıklamayı yaptı:

“Bana bizzat Genelkurmay Başkanı anlattı. Orada 3 çeşit bomba var. Bunlardan 2’si MKE üretimi yerli yapım, diğeri Almanya’dan ithal. MKE yapımı bombalarda fünyeler ve bombalar aynı sandıkta ama ayrıdır. Almanlarınki ise fünye ile el bombası bütündür. Serçe parmağı ile kavranıp, kullanılabiliyor. Şimdi burada tahminler döndürülüyor. Ya merak saikiyle ele alınan bir el bombasının patlaması ihtimali üzerinde duruyorlar ki, daha çok Almanlardan ithal edilenin üzerinde duruluyor. El bombasının patlamasıyla süreklilik arz eden patlamalar meydana geliyor. Genelkurmay Başkanımız ve arkadaşlarının deneyimleri ve teknik ekipleriyle vardıkları nokta bu.”

Genelkurmay Başkanı’nın açıkladığı öne çıkan bu son olasılığa karşın; iktidar ile muhalefetin; kim sulu, kim değil, sabotajdı değildi, kim budala veya kim yalan söylüyor tartışmalarının sürdüğü günlerde, Ümit Boyner’in sözünü ettiği gibi, “halkın doğruları öğrenmek isteği” bir kez daha dama atıldı.

***

Atatürk’ün tırnağı bile olmayan RTE ile emrindeki ME Bakanı’nın Atatürk ve ilkelerini dışlayan küstah davranışını önceki gün Güncel’de sergiledik, eleştirdik.

Melih Aşık dün köşesinde; “Atatürk’e, onun ilke ve inkılaplarına böylesi bir saldırı olduğunda onun kurduğu ve Cumhuriyetle birlikte en büyük eserim dediği CHP’den ne beklenir? Tek cümleyle; ortalığı ayağa kaldırması ve bu değişiklikleri yapanları pişman etmesi değil mi?” diye soruyor ve yanıtlıyor.

“Genel merkez düzeyinde derin bir duyarsızlık, ilgisizlik ve sessizlik…”

***

1930’larda, Atatürk kurucusu olduğu partiyle ilgili bir öneriyi değerlendirirken,“fırka” (parti) diye yazınca metni getiren; “Paşam neden ‘fırkam’ (partim) diye yazmıyorsunuz?” diye sorunca; “Böyle kalacağını nereden bileyim” diye yanıtladığını Falih Rıfkı Atay kitaplarında sık sık yineliyor.

Uzak görüşlülüğün böylesine pes doğrusu!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)