Cumhurbaşkanı'nın yattığı hastanede neler oluyor?


Üniversite hastaneleri giderek hastanelik hale geliyor.
Örneğin Marmara Üniversitesi ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanelerinde, hastalar için hayati önem taşıyan bazı cihazlar çalışmıyor. Bunlar ya arızalı, ya da çalışmaları için gereken “kit''ler tükenmiş durumda. Dünkü yazımda da belirttiğim gibi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi'nin Patoloji Laboratuvarı'nda kanser hastalarına ALK testi yapılamıyor. Tedavilerindeki bir günlük gecikmenin bile hayati önem taşıdığı hastalara “Bugün git, 3-4 ay sonra gel. Belki o zamana kadar 'kit' ithalatı gerçekleşir!'' deniliyor.
Bunun önemli nedenlerinden biri, sağlık sektöründeki mali darboğaz. Yani para sıkıntısı. Nakit darlığının mağduru sadece hastalar değil. Üniversite hastanelerine tıbbi malzeme satan firmaların bazıları da batmanın eşiğine gelmiş durumda.
Aylar önce, Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'ne tıbbi malzeme satan bir firmanın yaşadığı sıkıntıları belgeleriyle yazmıştım. Duyduğumda kulaklarıma inanamadığım haberi kısaca hatırlatayım:

***

Ankara'da 40 yıldır faaliyet gösteren köklü bir firma, 2010 yılında Hacettepe Üniversitesi Hastanesi'nin tıbbi malzeme ihalesini kazanıyor. Malum, ihale alabilmek için en düşük fiyatı vermek, ürünün kalitesini de onaylatmak gerekiyor.
Firma da böyle yapıyor. En düşük fiyatla aldığı ihale sonrasında faturasını kesip, malzemeyi teslim ediyor. Vergisini de peşinen ödüyor. (Tüm belgeler elimde)
Sıra paranın tahsilatına gelince, koskoca üniversite bin bir dereden su getirmeye başlıyor. Ödemeyi sürekli erteliyor.
Aradan aylar, hatta yıllar geçiyor ama ödemeler bir türlü yapılmıyor!
Öyle ki, piyasadaki kötü gidişten de etkilenen firma, birçok çalışanının işine son vermek zorunda kalıyor! Neredeyse batmanın eşiğine geliyor!
Bıçak kemiğe dayanınca, firma sahibi, ödemelerden sorumlu Prof. Dr. İ.Ş'yi arıyor:
“Hocam hastanenizden alacaklarımız var ama uzun süredir hiçbir ödeme yapmıyorsunuz, neden?'' diye soruyor.
Hoca ne dese beğenirsiniz!
“Biz henüz 2009 yılının ödemelerini yapıyoruz!.. Bunu yaparken de firmalara alacaklarının yüzde 10-15'inden feragat etmelerini, yani vazgeçmelerini söylüyoruz! Feragatte bulunanlar paralarını alıyor, bulunmayanlar bekliyor!..
Sizin alacağınız ise, 2010 yılına, yani daha yakın bir tarihe ait. Size ödeme yapabilmemiz, alacağınızın yüzde 25'inden vazgeçmenize bağlı!
Feragatname imzalarsanız alırsınız, olmazsa beklersiniz!''
Anlı şanlı üniversitenin yaptığı teklife bakın!
Teklif değil, adeta gasp!
Bu nasıl bir düzendir, anlayan beri gelsin!
Demek ki işler böyle yürüyor.
Ödemelerin üstüne yatılıyor ve yola devam ediliyor!

***

Firma batıran bu inanılmaz olayı köşemde yazdıktan sonra Hacettepe Üniversitesi'nden bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamada özetle şöyle denildi:
“Firmalarla yapılan görüşmeler tamamen uzlaşma niteliğinde olmaktadır. Üniversitemiz tarafından herhangi bir alacaklının hakkının gasp edildiği bilgisi kesinlikle doğru değildir. Hastanelerimizin geçmişten gelen ciddi miktarda borç yükü bulunmakta ve bu borç yükünün azaltılmasına yönelik çözüm arayışları halen devam etmektedir.''
Dikkat ederseniz açıklamada “feragat'' yerine “uzlaşma'' sözcüğü kullanılıyor.
Firmanın vergisi ödenmiş, anasının ak sütü gibi helal kazancının yüzde 25'inden feragat etmesi, “uzlaşma'' olarak değerlendiriliyor.
“Gasp söz konusu değil!'' deniliyor.

***

Peki gerçek böyle mi?
Kesinlikle değil!
Bu üniversiteye tıbbi malzeme veren firmaların mağduriyeti aynen devam ediyor. 2011 yılından kalan alacaklarının yüzde 25'inden vazgeçmeleri isteniyor. Mağdur bir firma sahibi, dün gönderdiği mesajda bakın bu gerçeği nasıl dile getiriyor:
“Durmak Yok Yola Devam'' başlıklı yazınızda belirttiğiniz gibi alacağımızın yüzde 25'inden vazgeçmemiz istendi. Bunu kabul edersek, ödemelerin daha kolay yapılabileceği söylendi. Her türlü vergisi ödenmiş yasal alacağımızdan feragat edemeyeceğimizi belirtince, bize sadece 2010 yılından devrolan küçük bir bölüm ödendi.
2011 de verdiğimiz ürünlerin karşılığını ise, maalesef alabilmiş değiliz. Piyasanın da giderek daralması üzerine avukatımız, yasal girişim başlattı. Gönderdiğimiz ihtarnameye üniversiteden gelen cevap şaşırtıcıydı. Çünkü “Söz konusu alacağınız, nakit sorununun çözümüne bağlı olarak yapılacak plan çerçevesinde ödenecektir!'' deniliyordu.
Yani koskoca üniversite, “param olursa öderim!'' demeye getiriyordu.

***

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Erdoğan, Hacettepe Üniversitesi'ne çok güveniyor. İkisi de hastalandıklarında doğruca bu üniversitenin hastanesine gidiyor.

Kulağındaki rahatsızlık nedeniyle Zafer Bayramı sürecinde Hacettepe'de tedavi gören Cumhurbaşkanı, dün taburcu oldu...

Hasta yatağında çalışıp, Suriye dosyasını inceleyen Cumhurbaşkanı Gül, keşke oradayken saymanlıktan “feragat istenen ödemeler'' dosyasını da isteyip bir göz atabilmiş olsaydı!

Zira bu uygulama, Cumhurbaşkanı'nın tercih ettiği üniversite hastanesinin bile borcunu ödemekte zorlandığını gösteriyor. Ayrıca zihinlere “Sağlıkta değirmenin suyu tükeniyor mu?'' sorusunu yerleştiriyor!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)