Demokratik Son Gelişmeler...


Demokrasimiz geliştikçe toplumun bir zamanlar çok duyarlı olduğu konulardaki yargılar da değişiyor.

Örneğin bir zamanlar bir yazarın, bir politikacının önce söylediğini sonradan değiştirmesini ya da tamamen tersini söylemesini kolayca sindiremezdi toplum. O politikacı veya yazarın yazılı sözlü eleştirilerle ipliği pazara çıkardı.

Siyasetçi de yazar da eleştirilerden ders çıkarır; hiç değilse yüzleri kızarırdı.

Ya şimdi? İster iktidar önderi olsun ister muhalefet. İster RTE, ister Kılıçdaroğlu. Fark etmiyor.

Önce söylediklerini kısa süre sonra ya yadsıyorlar ya da tam tersini söylüyorlar. Pişkinliğin dik âlâsı davranışlarını ağır biçimde eleştiren yazılar yorumlar yayımlanıyor; kılları bile kıpırdamıyor.

Bir ileri üç geri giden demokrasimiz sayesinde toplumsal hoşgörümüz gelişiyor. Erkek olsun, kadın olsun fark etmez. Ses, saz, sahne veya sinema sanatçılarının bir zamanlar zina diye toplumsal tepkilerle karşılanan nikâhsız birlikte yaşamaları bugün arkadaşlık, mutlu yaşam diye kutsanıyor.

***

Ya döneklik? Adeta postmodern meslek!

Kimi ünlü yazarların yaşamlarının olmazsa olmazı!

İsimleri yazmaya gerek yok; dönekliğiyle ünlenen kimi yazarlar köşe başlarını tutuyor.

Diyorsunuz ki; o ünlü yazar önceleri sosyalistti. Sonra Humeynici, El-Fetihçi, Amerikancı, Özalcı oldu ve şimdi de RTE demokrasisine hayran!

Böylelerine geçmişi geçmişte kaldı diyor, ekranlara sığdıramıyorlar. Geçmişini inkâr etmeyen, aynı çizgide devam edenler ise dışlanıyor.

Bir örnek daha: Geçmişini inkâr eden adam diye ünleneceğine, dönekliğini itiraf eden yazar diye nam kazandı. Eline kalemi veren gazeteyi, o gazetede yükselişine katkı sağlayan ağabey dediklerini karalayan, inkâr eden kitaplarıyla hayli para da kazandı. Bir zamanlar sosyalistti, devrimciydi. Şimdi liberal mi liberal!

***

Dönekliğin yanı sıra kıvırganlık sanatı da yeşerdi. Hiç ummadığınız çevrelerde, örneğin askersel çevrelerde de gelişti. Nitekim son örnek hemen her gün gazetelerde boy gösteriyor.

Sıfatı eski Genelkurmay Başkanı. Son yıllara damga vuran davalardan Ergenekon’da emrindeki generallerin, subayların bir seminerde; harp oyunları yerine darbeye yönelerek “amacı aştıklarını” söyledi ve bu, aynı görüş açısıyla sanıkları suçlayan savcıları destekleyen bir açıklamaydı.

Kara Kuvvetleri Komutanı’na bakıver, nedir o seminerde olup bitenler dedi, bal gibi sorumluluktan kaçıverdi.

Balyoz davasında eksik darbe girişimi tezgâhlandığı iddiası ile 365 kişi tutuklandı. Orgeneraller, generaller, amiraller, subaylar...

Haklarında suçlamayı boşa düşürecek iki tanıktan biri Genelkurmay Başkanı Bay Hilmi Özkök’ü tanıklığa çağırdılar.

Ergenekon’da bülbül Bay Hilmi Özkök; Balyoz’da ancak mahkeme çağırırsa tanıklık ederim, dedi. Silah arkadaşlarının çağrılarına kayıtsız kaldı. Kaytardı!

Sanıklara balyoz indi. 20 yıl, 18 yıl, 16 yıl hapis cezası!

***

Sonra? Kıvırma sanatına örnek gelişmeler izlendi.

Genel kanı: Balyoz mahkemesi reddetse de tanıklık yapmayı dayatabilirdi. Ama hayır! Özkök, tanıklıktan kaytarmasına eleştiriler yoğunlaşınca; avukatlığına soyunan bir iki gazeteciye verdiği demeçlerde önceki söylemlerini; “Mahkeme adil demedim. Mahkeme çağırsa tanıklığa gidecektim” gibi ifadelerle kıvırmaya başladı ve kararlar çıktıktan sonra hayretle, ibretle karşılanan, üstelik kıvırmanın dik âlâsı bir açıklama yaptı.

Darbe ile suçlanan “silah arkadaşlarının ‘hepsinin tertemiz’ olduğunu” söyledi.

Yarın öbür gün bu söylemiyle 20-18-16 yıl yiyen arkadaşlarının, darbe planlandığı öne sürülen seminerden önceki yaşamlarının “tertemiz” olduğunu kastettiğini söylerse... şaşırmayalım!

***

Geçmişini inkâr edenler; dönekliği, kıvırganlığı, gerçekleri söylememeyi meslek edinenler giderek çoğalıyor.

İleri demokrasiyi işte bunlar inşa ediyor!

Ne memleket ama!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)