Devlet, yanında olanları da ortada bıraktı


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şehit haberlerinin gazetelerde ve televizyonlarda haber olarak yer almamasını, yayımlanacaksa da bu haberlerin çok kısa olmasını istiyor. Bakarsınız, yakın bir gelecekte kaç şehit olduğunda haberin gazetedeki sütun/santimi, televizyonlarda kaç saniye ya da dakika yayınlanacağına ilişkin yasal düzenleme bile yapılabilir.

CHP Bursa Milletvekili Sena Kaleli, milletvekili çıkarılamadığı için partisi tarafından Hakkari Milletvekili olarak da görevlendirildi. Beytüşşebap’ta şehit edilen 10 askerden birisi de Bursa’nın İznik ilçesine bağlı Müşgüle köyünden Jandarma Piyade Onbaşı Murat Güleç’ti. Cenazesi gelmeden önce İznik Kaymakamı şehit ailesine başsağlığı dileğinde bulundu.

Kaymakamın şehit ailesinden isteği
Arkasından da, “SÖZCÜ gazetesi şehitlerle ilgili haberi geniş veriyor. Onları çağırmayın, her hangi bir şey söylemeyin” ricasında bulundu. Acı aileden bir ricası daha vardı “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye slogan atılmasını istedi.

Kaymakamın bu sözlerini, şehit evini ziyarete giden CHP Milletvekili Sena Kaleli’ye anlattılar. Kaleli’den de, cenaze töreninde SÖZCÜ muhabirinin özellikle bulunmasını rica ettiler. O da, ailenin bu istediğini bize iletti. Köylülerin anlattığı çok ilginç bir olay daha vardı. Pazartesi günü 9 arkadaşıyla birlikte Süleyman Güleç’in şehit olduğu açıklandı ama Güleç’in ailesi çocuklarının bu çatışmadan iki gün önce şehit olduğuna ilişkin bir kanaldan bilgi aldıklarını anlattılar. Bu da ayrı bir ilginçlik…

Şehitler verilmesine neden olanlar, bunun ortadan kaldırılması ve terörle daha etkili bir mücadele yapılmasına kafa yoracakları yerde, neredeyse olayın kamuoyundan gizli tutulmasını istiyorlar. Bu tam anlamıyla terör örgütünün işine yarar. Onlar, her seferinde öldürdükleri asker sayısının aslında daha fazla olduğunu, ancak Devletin az gösterdiğini iddia ediyorlar. Ne yazık ki, bu yalanlarına inananlar da çıkıyor.

Yalanın bu kadarı da fazla
Şimdi, terör örgütünün tamamen kontrolünde olduğu öne sürülen ilçeler, köyler olduğu sıkça dillendiriliyor. BDP’li Selahattin Demirtaş da, “400 kilometrelik alanın PKK’nın kontrolü altında olduğunu” iddia etti. Sıkça belirtiyoruz, asker “alan hakimiyeti” sağlamazsa, 3-5 kişilik PKK’lı grubun o yörelere hakim olduğu izlenimi doğar. Bu durum, Devleti yanında göremeyen vatandaşların umutsuzluğunu artırır, terör örgütünün yanında görünmesine, istihbarat birimlerine bilgi ulaştırılmamasına da neden olur.

Türkiye’de 400 kilometre ile 400 kilometrekareyi de karıştıranlar çoğunlukta. Ne yazık ki, bu konuda kafası karışık olanlar arasında ünlü siyasetçiler de yer alıyor. PKK’lıların 400 kilometreyi kontrol etmesi neredeyse Ankara-İstanbul arasındaki bir güzergahın kontrolü anlamında algılanıyor. Oysa, 400 kilometrekarelik alanın kontrolü demek, 10 kilometre genişliğinde, 40 kilometre uzunluğunda bir alan demektir.

Bırakın PKK’nın 10 kilometre eninde, 40 kilometre uzunluğunda bir alanı kontrolünü, askerimizin alana çıkması halinde küçük bir kara parçasına bile hakim olması asla mümkün değildir. Ama, askeriniz çıkmıyor, sadece karakolunu, üs bölgesini bekliyor, yani “çakılı” bir durumda kalıyorsa, hedef oluyorsa, onlarca kilometrekarelik yerin kontrolünün örgütte olduğu izlenimi de doğar. Vatandaş, yanında-yöresinde güvenlik güçlerini değil, terör örgütü mensuplarını görürse böyle bir izlenime kapılması da son derece doğal.

Dün, bir aşiret lideri dedi ki
Nasıl oluyor da, Şemdinli’de, Beytüşşebap’ta da teröristler dockalarla, havanlarla saldırıyor da bunların getirildiği önceden haber alınamıyor. Asker dolaşmazsa, Devletin yanında yer alanları ortada bırakırsanız istihbarat gelmez. Devletin yanında yer alan aşiretleri yalnız bırakır, onları terör örgütünün kucağına atarsanız yine büyük hatalar yapılmış olur. Dün bölgenin önemli bir aşiret lideriyle konuştum. Aynen şunları söyledi:

“En önemlisi şudur: Buralarda, Devlet yanlısı adamların hiç biri Devletin yanında kalmamış. Eskiden böyle değildi. Her köyde örgütten çok Devletin yanında olan insanlar vardı. Devletin yanında yer alan ve bunun için 30 yıldır canını, malını hayatını verenleri Devlet sahipsiz bıraktı. O eski adamlarını yeniden toplayamazsa durum daha da kötüye gidecek diye korkuyorum. O zamanlar ne kobralar, ne insansız hava araçları vardı. Ama terörle mücadele, Devletine bağlı insanların desteğiyle başarılı bir biçimde yürütülüyordu. Şırnak’ta şehit uğurlama törenine gittim. İnanın, komutanlardan yüzümüze bakan, haliniz nedir diye soran bile olmadı. Eskiden böyle değildi. Komutanlarla kardeş gibiydik. Askerimize bir şey olmasın diye operasyonlarda hep önde biz giderdik..”

Komutanlar, valiler, kendilerinden önce görev yapan ve terörü etkisiz hale getirenlere bir danışsınlar bakalım, “siz ne yapıyordunuz?” diye. Onları dinleme vaktidir. Halktan koparak terörle mücadele olmayacağını mutlaka söyleyeceklerdir.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)