Eğitimde kandırma dönemi


Milli Eğitim Bakanlığı, okula başlama yaşını geçmişte de gündeme getirmiş, bugün yaşanan tartışmaların benzeri yapılmıştı. Okul çağına gelmemiş çocuklar okullara gönderildi. Uzmanların görüşlerine uyulmamasının beraberinde getirdiği sorunlar hep birlikte yaşandı. Dönemin ilköğretim genel müdürü, izlenen yanlış politikalar nedeniyle görevden alındı. Bakan Dinçer’in de akıbetinin aynı olacağı anlaşılıyor. Eğitime bu kadar zarar veren, öğretmenleri adeta hasım gibi gören, onların eşlerinden ayrı kalmasını sağlayan Bakanın, bu kadar ”ahh” aldıktan sonra kalıcı olması da şaşırtıcı olur.

AKP’nin önceki Milli Eğitim Bakanları Hüseyin Çelik ve Nimet Çubukçu, bürokratlarını dinler, uzmanların görüşünü alır, kararlarını verirlerdi. Oysa, Ömer Dinçer, eğitim uzmanlarının değil, imam hatip derneklerinin istekleri doğrultusunda adımlar atıyor. Dinçer, bütün okulları imam-hatipleştirme yolunda hızla ilerliyor, yaptıklarını eleştirenleri de PKK’lı ilan ediyor. Ayıptır ayıp…

Bütün okullar imam-hatipleştirildi
Okullardan Atatürk’ün, İsmet İnönü’nün adını kaldırıp imam hatibe çevrildi. Bu okullara kayıtları artırmak için her yola başvuruldu. Genel liselerin sayısı azaltıldı, bu okullardaki kontenjan fazlası öğrencilerin imam hatip liselerine gidişlerinin yolu açıldı.

İmam hatip ortaokullarıyla, ortaokullar arasında program yönünden hiçbir farklılık kalmadı. İmam hatip liselerinde Kur’an-ı Kerim, Hz. Muhammed’in Hayatı dersleri zorunlu, diğer ortaokullarda ise seçmeli. Kalan bütün dersler aynı. “Ortaokulda bu dersler seçmeli, isteyen bu dersleri seçer, istemeyen seçmez” denilecektir.

Ancak durum bildiğiniz gibi değil. Kurnazlık burada da devreye girdi. Milli Eğitim Bakanı’nın gözüne girmek isteyen müdürler yapacaklarını yine yaptı. Neler yaptı anlatalım.

Kur’an-ı Kerim’in adı seçmeli
Hemen hepsi Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in bakanlığı döneminde göreve getirilen il milli eğitim müdürleri, okullara “öğrencinin seçmeli dersleri arasında mutlaka Kur’an-ı Kerim bulunsun. Öğrencinin, Kur-an-ı Kerim dersini seçmesini sağlamak için bu derse ilgi olduğunu, diğer derslere yeterli ilgi olmadığından o ders için sınıf açılmayacağını” anlatmaya başladılar.
Elimde bu konuda çok sayıda belge var. Örneği Konya’dan verelim. Okul müdürlükleri, seçmeli dersler arasından eleme yapıyor, okullarından hangi seçmeli derslerin alınabileceğinin listesini çıkarıyor. Öğrencinin adını, soyadını yazıp okul müdürlüğüne vereceği dilekçe hazırlanmış. Okul yönetiminin seçtiği dersler sıralayalım: Kur’an-ı Kerim, Hz.Muhammed’in Hayatı, İşletme, Uluslararası İlişkiler (haftada ikişer saat), Temel Dini Bilgiler, Bilgi Kuramı, Demokrasi ve İnsan Hakları (haftada birer saat).

Öğrencilerin okul türlerine göre seçmeli ders sayısı da farklı. Örneğin Anadolu Ticaret Meslek Lisesi öğrencileri haftada 4 saat seçmeli ders alacak. Okul yönetimi, dilekçede yer alan derslerden hangisinin seçilmesi gerektiğini öğrenci velisine söylüyor. Öyle listedeki gibi istediğin dersi seçmek yok. Okul müdürü diyecektir ki, “Sayın veli, sizin istediğiniz dersin seçmeli olarak okutulabilmesi için en az 10 öğrenci tarafından seçilmesi gerekmektedir. Ancak, bu dersi seçen yok. Yani o ders için sınıf açılmaz. Onun için bizim işaretlediğimiz iki dersi seçin” diyor.

Velinin istediği değil
Veli istediği kadar, “Ben, listedeki seçmeli derslerden çocuğumun ‘Demokrasi ve İnsan Hakları’ ile ‘Uluslararası İlişkiler’ derslerini okumasını istiyorum” derse, okul müdürü, bu derslerden ancak birisini seçebileceğini, diğerinin de Kur’an-ı Kerim dersi olmasını söylüyor.

Açıkçası, hemen tüm okullarda Kur’an-ı Kerim’i seçmeli olmaktan çıkarılıp, “zorunlu seçmeli” hale getirildi. Velilerin “Ben çocuğumun Uluslararası İlişkiler ile Demokrasi ve İnsan Hakları dersini seçmeli olarak okumasını istiyorum. Ama okul yönetimi, seçmeli dersler için veliye ‘seçme’ hakkı tanımıyor, onların istediği derslerini seçmenizi istiyor” dilekçelerini kim dikkate alacak? Veli ne kadar “Bizler Allah’a şükretmesini ve Atatürk’e teşekkür etmesini bilen insanlarız” dese de, değişen bir şey olmuyor. Seçmeli dersin seçimini veli yapıyor. Ancak, gerçek durum hiç öyle değil…

Okullarda mescit istenecek
Yine söylemiştik, imam hatip dışındaki okullarda da Kur’an-ı Kerim dersinde isteyen öğrencinin başını örteceğini ve böylece türbanın liselere, ortaokullara ineceğini. Bu yazdıklarımızı da bakan doğruladı.

Bir şey daha yazıyorum: Hemen her lisede mescit açılacak. Hem de, mescitlerin açılması için dayanak 12 Eylül 1980 tarihinden sonra okullara gönderilen bir genelgeye dayandırılacak. Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, eski Diyanet İşleri Başkanı Tayyar Altıkulaç’ın Din Öğretimi Genel Müdürlüğü döneminde gönderdiği genelgeyi arıyor. Her üniversiteye mutlaka cami yaptırılmasını isteyen başkan, liselere de mescit açılmasını isterse niçin yadırgansın. Hatta, “helal olsun Görmez başkana” denilecektir…

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)