Erdoğan için ABD mi önemli, Hz. Muhammed mi?



Başlığa bakıp bu nasıl soru demeyin!
Bir şeyin önemi, ona atfedilen değerle doğru orantılıdır.
Kiev’de bulunan Tayyip Erdoğan, ABD Libya Büyükelçisi Chirstopher Stevens’i öldürenleri topa tutarken, o saldırıya gerekçe olan malum film için tek bir söz olsun etmedi.
Oysa o filmde İslamın Peygamberi ile Müslümanlara rezil hücumlar var.
Kuşkusuz film bahanesi ile insanlara suikastı biz de onaylamayız lakin o film gerçekte sanat adına değil, provakasyon için yapıldı.
Durum bu ise kendini güya İslamın bayraktarı gibi gören Tayyip Erdoğan’ın film bağlamında bir değerlendirme yapması, olması gereken değil mi?
Hillary ile Suudiler bile filmi onaylamadığını açıklarken Tayyip Erdoğan’ın suskun kalması nasıl okunmalıdır?
Şimdi birileri çıksa ve “Tayyip Erdoğan için öncelik inançları değil, siyasal ikbali” dese çok mu haksız olur?
Daha basit anlatımla birileri, “Erdoğan, Büyükelçi’ye yapılan saldıranlarla özdeşleşmemek ve ABD’yi ürkütüp siyaseten deliğe süpürülmemek için Hazreti Muhammed’e yapılan hakareti görmezden geldi ve sadece Elçiye yapılan saldırıyı kınadı” dese ne cevap verilecek?
Değilse söyleyin, dindar geçinen ve gerektiğinde The Economist gibi medya organlarını bile paylayabilen bildik Tayyip Erdoğan, o provakatif film ile “İslama kanser, Müslümanlara böcek” diyen Musevi asıllı o Amerikalı yönetmene niye susar?
Evet, bu hadise Tayyip Erdoğan için turnusol kağıdıdır!
Gelelim Erdoğan’ın İslam radikalizmi ile özdeşleşme endişesinin zemini ya da gerçekliğine?
Göreceksiniz bu olay, ABD’nin sadece Arap baharına değil aynı zamanda Suriye ve Esad rejimine bakışını sorgulamaya itecektir...
Washington, kontrolü altında tuttuğu İhvan ve AKP dinamizmi ile BOP’u realize edeceğini hesaplarken örneğin Selefiler ile sokağı hesaplayamamıştır... Keza CIA organizasyonu olan El Kaide’nin seyrine de muğlak bir rota vermiştir.
Hülasa bölgemizde kaos bitmiyor tersine yeni başlıyor!
Ve Kiev’den son dakika haberi: Dünkü açıklamasında Hz. Muhammed’i sahiplenmeyen Tayyip Erdoğan, Hillary Clinton’un beyanlarının akabinde Hz. Muhammed’i ancak sahiplenebiliyor. ABD’nin tavrına göre Hz. Muhammed’i sahiplenmek, Tayyip Erdoğan adına ne büyük hüzün fotoğrafıdır.
NOT: ULUSAL KANAL’DAKİ ALTERNATİF PROGRAMIMIZ, BU YAYIN DÖNEMİ HER PAZARTESİ AKŞAMI KARŞINIZDA OLACAK... İLK PROGRAM, 17 EYLÜL PAZARTESİ AKŞAMI, SAAT 20.30’DA... HEPİNİZİ BEKLİYORUM EFENDİM...
Muhabire maaş vermiyor 118 trilyonluk uçak alıyor!
Haberi okumuşsunuzdur, Mehmet Emin Karamehmet, eski para ile 118 trilyon vererek yeni bir uçak satın aldı.
Diyeceksiniz ki bize ne?
Aynen öyle. Vergisini veriyor ve helal kazanıyor ise bize ne!
Ancak kazın ayağı öyle değil işte !
Yahu bu Mehmet Emin Karamehmet değil mi, Akşam Gazetesi çalışanlarına maaşların ödenmesi bağlamında yıllar yılı kan kusturan!
Hatırlayın, bir ara Bülent Arınç bile bu olayı diline dolamıştı.
Keza bu Karamehmet geçen ay Serdar Akinan gibi onlarca basın emekçisini kapıya koymuştu ki, “para yok”u ve “gazete zarar ediyor”u bizzat Mehmet Emin Karamehmet, AKP’nin iftarında Fehmi Koru’nun önünde dillendirmişti.
Mehmet Emin Bey! Para yok ise 118 trilyona keyif uçağını nasıl aldın?
Ayrıca madem paran yok tamamen çekilsene medya’dan!
Holdingciler medya’ya ne zaman girdi, o gün matbuatın iffeti gitti!
Haşimi, El Beşir ve Beşar Esad!
Adam katliamdan hüküm giymiş ve İnterpol onu arıyor.
Ama Tayyip ile Davutoğlu ona kahraman muamelesini yapıp, kutsal misafir diye baş tacı ediyor.
Irak’lı kaçkın Haşimi’den bahsettiğimi anlamışsınızdır.
Bazıları muhakeme düzmece diyebilir de öyle değil işte!
Haşimi’nin El Kaide ile işbirliği içinde olduğu ve bomba yüklü iki aracına suçüstü yapıldığı ortada!
Hayır suçüstü yapan hasmı Maliki değil, Kürt İçişleri Bakanı Hüseyin Kemali...
Keza aynı şekilde Haşimi’ye idam cezasına oy birliği ile hükmeden mahkemenin üç üyesi sunni Arap, iki üyesi sunni Kürt ve üç üyesi şii Arap!
Bu tabloya rağmen Tayyip Erdoğan tıpkı katliamcı El Beşir’i sahiplendiği gibi Haşimi’yi sahipleniyor.
Ama heyhat Haşimi ile El Beşir gibilere kucak açan Erdoğan ne hikmetse vatan savunması yapan Beşar Esad’a kin kusuyor.
Bunun adı mezhepçilik ya da sunnicilik yapmaktır.
Bahçeli’den AKP’ye  üçüncü büyük kıyak!
Hatırlayın, Devlet Bahçeli’nin AKP’ye ilk kıyağı, onu iktidara taşımasıdır.
Bahçeli, genel seçime bir buçuk yıl varken “erken seçim” diyerek hem kendi partisini baraja gömdü hem de AKP’yi tek başına iktidar yaptı.
İkinci kıyak, Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmesidir.
Bahçeli yine partili hiçbir arkadaşına danışmadan yaptığı esrarengiz bir telefon görüşmesinin hemen akabinde “Meclis’e gireceğiz” diyerek Gül’ün önünü açmıştı.
Ve şimdi tarihi üçüncü kıyak gündemde!
Ne midir o?
Mahalli genel seçimlerin kış öncesine çekilmesi!
Erdoğan’ın oradaki planı, Mahalli seçimleri erkene alıp, genel seçim ile Cumhurbaşkanlığı seçimini birleştirmektir. Malum Anayasa’ya göre mahalli seçim ile genel seçim arasında bir yıl olması gerekiyor. İşte Erdoğan, bu sebepten ötürü mahalli seçimi erkene alıyor ki bir yıl sonra yani 2013 sonbaharında genel seçim ile Cumhurbaşkanlığı seçimini aynı anda yapsın.
Tayyip’in okula mecbur tutuğu 60 aylık bebekler bile bu tezgahı görebilirken Bahçeli hiç oralı değil, niye acaba? Yoksa o da müdürlük görevinin bir gereği mi?

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)