Erdoğan’ın BM’ye Katılmama Kararı Doğru Mu?


Başbakan Tayyip Erdoğan BM Genel Kurulu’na katılmaktan vazgeçerek New York programını iptal etti. Basında çıkan haberlerde Erdoğan’ın ABD Başkanı Barack Obama ile görüşme programının olmaması, (ABD lideri gelen hiçbir liderle görüşmedi), katılımın düşük olması ve pazar günü yapılacak AKP olağan kongresine hazırlanma gerekçesiyle bu kararı aldığı iddiaları yer aldı. Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök de dün köşesinde bir yeni iddiayı gündeme getirdi. Obama’nın, peygambere hakaret edilen görüntüleri “ifade özgürlüğü” kapsamında görererek yayımlanmasına engel olmayacağını ortaya koyan konuşmasına dikkat çeken Özkök, Erdoğan’ın bundan önceden haberdar olarak geziden vazgeçmiş olabileceği iddiasını gündeme getirdi.

Türkiye'nin çıkarına değil

Gerekçesi ne olursa olsun, her yıl lider düzeyinde katılınan BM Genel Kurulu’na Türkiye’nin bu yıl düşük seviyede katılım sağlaması çıkarlarına uygun bir hareket tarzı olmamıştır. Bunun ana nedeni Suriye meselesidir. Her yıl New York’a giden liderler Genel Kurul konuşmaları ile yaptıkları ikili görüşmelerle uluslararası sorunların çözümü için ülkelerinin politikasını dünyaya anlatma fırsatı bulur. Bu yıl zirveye katılan liderlerin ana konusu Suriye idi. ABD Başkanı Obama, Fransa Devlet Başkanı Francois Hollande, Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursi, Ürdün Kralı 2. Abdullah, Katar Emiri Şeyh Al-Thani, İran Devlet Başkanı Mahmud Ahmedinejad, İngiltere Başbakanı David Cameron ve daha birçok lider BM kürsüsünden Suriye’ye ilişkin görüşlerini dile getirdi. Güney Kıbrıs lideri dahil... Türkiye ise aynı Rusya ve Çin gibi lider yerine düşük profilli temsili tercih ederek dışişleri bakanını gönderdi New York’a...

Suriye zirvesi de iptal

BM toplantıları sırasında Suriye konulu bir zirve de yapılması planlanmıştı. Mısır Devlet Başkanı Mursi’nin inisiyatifinde Türkiye, İran ve Suudi Arabistan’ın oluşturduğu grubun liderler seviyesindeki (Daha önce dışişleri bakanları toplanmıştı.) ilk toplantısı olacaktı. Suriye krizinin barışçıl çözümü için bir plan açıklanacaktı. Erdoğan’ın gidişi son dakikada iptal olunca, bu dörtlü zirve de iptal edildi. Dünya Suriye ile ilgili en önemli mesajları Erdoğan yerine Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’den dinledi. Mısır lideri de askeri müdahale bekleyen Türkiye’nin aksine “sorunun dış müdahale olmadan çözülmesi” çağrısı yaptı.

Hani yalnızlıktan şikâyetçiydik

Başbakan’ın Suriye konsundaki görüş ve beklentilerini dünyaya en üst seviyede dile getirmekten kaçınması ve krize çözüm bulmayı amaçlayan bu toplantıyı bloke etmesini nasıl yorumlamak gerekir? Suriye’de yaşanan iç savaştan en fazla etkilenen ülke Türkiye. Topraklarımızda 80 bin, sınırımızda ise on binlerce yerinden edilmiş Suriyeli mülteci yardım bekliyor. Kurulan kamplar için bütçemizden 300 milyon dolardan fazla kaynak ayrıldı. Esad rejiminin devrilmesi için mücadele eden muhalifler ve onların askeri uzantıları ile Esad’a karşı cihat için gelen radikal unsurlar ülkemizde rahatça dolaşabiliyor. Tüm bunlara karşılık, Esad rejimi de Türkiye’yi düşman ilan etti. Uçağımızı düşürüyor, PKK’ye tam destek veriyor. Sınır illerimizde mezhep çatışması riski dorukta. Esnaf sıfırı tüketmiş, milyar dolara varan kayıplar söz konusu.

***

Bu sorunlar karşısında yalnızlığımızdan şikâyet ederken Türkiye’nin taleplerini BM Genel Kurulu’ndan dünyaya duyurma ve sorunu uzlaşarak çözme fırsatını Erdoğan’ın kullanmamış olması düşündürücüdür. Halkın büyük çoğunluğunun karşı olduğu Suriye politikasında Erdoğan “ince bir ayar” mı yapıyor yoksa?

Kongrenin Tek Hedefi: Erdoğan’ı Köşke Çıkarmak

AKP 11 yıl önce Türkiye tarihinin en büyük ekonomik kriziyle bunalan halkın çıkış aradığı ve siyasetin tıkandığı noktada kuruldu. Kuruluşunun üzerinden bir yıl geçti geçmedi, erken seçimlerle iktidara geldi. Bu pazar günkü olağan büyük kongresini, iktidarda onuncu yılını kutlayarak gerçekleştirecek. Partinin 2003 ve 2006’daki ilk iki kongresinde Erdoğan, sadece İslamcı kemik tabanı değil, kendisine demokratikleşme ve AB reformları çerçevesinde destek veren liberaller ve diğer kesimlere de seslenip, kucaklayıcı bir tavır sergildi. 2009’daki 3. kongre ise AKP’nin tam iktidar sürecinin başlangıcıydı. Ancak bir yandan Kürt sorununun çözümü için başlatılan açılım süreci, diğer yandan giderek genişleyecek darbe davaları yüzünden, Erdoğan hâlâ kendi dışındaki kesimlerle birlikte yürümek durumundaydı. Pazar günkü kongre ise öncekilerden çok farklı bir ortamda, “kendisi dışındakilere söz hakkı tanımayan, eleştirileri suçlama olarak anlayan” bir AKP görüntüsü altında gerçekleşecek. Artık ortak akıllar yerine AKP’nin sadece kendi aklıyla yetindiği “Ben bilirim” sürecindeyiz. Bu ruh haline girilmesinde 2014’deki Cumhurbaşkanlığı seçimi rol oynuyor. Aslında 2007’de Abdullah Gül ile birlikte Köşk’e “AKP’li Cumhurbaşkanı” çıkarmıştı iktdar partisi. Anlaşılan o ki, bu da yetmiyor! Davanın neredeyse tek adamı konumuna gelen Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olmadıkça AKP tatmin olmayacak. Dolayısıyla pazar günkü kongrenin tüm mesajlarını, Erdoğan’ın Köşk’e çıkma hedefinin bir parçası olarak okumakta yarar var.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)