Frenleri yavaş yavaş azaltıyoruz


Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, frenleri yavaş yavaş azalttıklarını belirterek, "İhracat gelirleri ne kadar artarsa, iç talebin o kadar artmasına izin veriyoruz. Buradan söz veriyoruz" dedi.

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, Kocaeli Ticaret Odası'nda yaptığı konuşmada, 2023 hedeflerine ilişkin bazı hesaplar yaptıklarını anlatarak, Türkiye'nin 2023'te kişi başı hasılat çalışmalarının 25 bin dolar olacağını hedeflediklerini belirterek, bunun gerçekçi bir hedef olduğunu söyledi.

Bunun olabilir olması için dolar bazında ölçülen gelirin her yıl yüzde 7,5 artmasının gerektiğini dile getiren Başçı, ''Yüzde 7,5 artabilir mi? Dolar bazında düşünüldüğü için evet. Çünkü 2,5 puan Amerikan enflasyonundan geliyor. Dolayısıyla 'yüzde 5 ölçülen kişi başı gelir artışı olabilir mi?' diye baktığımızda, olabilir'' şeklinde konuştu.

Başçı, Türkiye'nin gelişen bir ülke olduğunu ve yüzde 5 potansiyel büyümesinin gözüktüğünü ifade ederek, şunları söyledi: ''Bu, hangi şart altında yapılabilir? Fiyat istikrarı ve finansal istikrarı bu günkü gibi aynen muhafaza edersen, hatta biraz daha geliştirilebilirse bunu, 25 bin doları, Türkiye çok rahat yapar. Daha iyisini yapamaz mı? Yapar ve yapmak zorunda. Çünkü 25 bin dolar aslında çok da iddialı bir hedef değil. Amerika'nın o zaman ki milli gelirinin sadece yüzde 30'una tekabül eder. 30 bin de 35 bin de olur. Yeter ki biz yapısal reformlar adına adımlarımızı atalım ve bu sıralamalardaki yerimizi iyileştirelim. Altyapı, eğitim, sağlık, verimlilik alanında adımlarımızı atalım, Ar-Ge harcamalarımızı artıralım, Türkiye çok rahat 30 bin dolar da 35 bin dolar da yapar.''



'Enflasyon beklentisi 6 seviyesinde'

Başçı, Türkiye, Merkez Bankası bağımsızlığı ve mali disiplin konularını çözdükten sonra hızla enflasyonu çözerek tek haneli rakamlara indirdiğini belirterek, enflasyonun zaman zaman çift haneli haneli rakamlara çıktıysa da tekrar tek haneli rakamlara indiğini söyledi.

Türkiye'nin yüzde 5 hedefini mutlaka gerçekleştireceğini dile getiren Başçı, ''Enflasyon beklentisi 6 seviyesinde. Beklenti 6 seviyesinde olunca bunun üzerine reel faiz koyuyorlar, reel faiz daha yüksek oluyor. Enflasyon beklentisi 5 olsa muhatap olacağınız faiz daha yüksek. Dolayısıyla enflasyon oranının 5'e düşmesi iyi bir şey. Yıl sonunda Ekim, Kasım ve Aralık'ta enflasyon oranı düşecek. Bu aylarda ciddi düşüş olacak ama hala 5'e düşmeyecek. Enflasyonun 2013 yılının ortalarında 5'e düşeceğini tahmin ediyoruz'' dedi.

Gelişmekte olan ülkelerin enflasyon ortalamasının yüzde 5 civarında olduğunu anlatan Başçı, dolayısıyla bu ülkelerle farkı kapatarak başarılı bir gelişmekte olan ülke olarak izlenmeye devam edeceklerini söyledi.



'Çekirdek enflasyon düşmeye devam edecek'

Başçı, çekirdek enflasyonun da düşmeye başladığını vurgulayarak, ''Çekirdek enflasyon epey düşüyor. Bu ay çekirdek enflasyonda düşüş devam edecek. Gelecek ay da sonraki ay da devam edecek ve çekirdek enflasyon daha erken bir vakitte büyük ihtimalle yüzde 5 seviyesini görecektir. Ama manşet enflasyon, enerji ve gıda nedeniyle daha geç yüzde 5'e ulaşacaktır'' ifadesini kullandı.

Temel mallardaki enflasyonun düşmeye devam edeceğini ama hizmet enflasyonunun büyük ihtimalle bu seviyede kalacağını dile getiren Başçı, burada da bir normalleşmenin görüleceğini dile getirdi.

Başçı, Enflasyon beklentisinin bir yıl sonrası için 6,5 civarında olacağının hedeflendiğini belirterek, ''Ondan sonraki yıl için 6,2 civarında ama bizim hedefimiz yüzde 5. Dolayısıyla bunların da aşağı doğru gelmesini bekliyoruz. Bizim kendi tahminimiz, yüzde 6-7 arasında bir enflasyon tahmini şu anda makul görünüyor. ama kamu zamlarını izlememiz lazım. Kamu, eğer bir ayarlama yaparsa yıl sonundan önce yukarı doğru bir risk oluşturabilir ama şu anda yukarı yönde bir risk görmüyoruz'' şeklinde konuştu.

Enflasyonun tek haneli seviyeye inmesinin Türkiye'nin büyüme potansiyeli önündeki en büyük engeli ortadan kaldırdığını ifade eden Başçı, verimliliği arttırıcı yapısal reformların yapılması halinde, kişi başı gelirin 25 bin dolar hedefinin oldukça üstüne çıkacağını, böyle bir potansiyelin de mevcut olduğunu kaydetti.

Başçı, son dönemde açıklanan verilerin, iç ve dış talep arasındaki dengelemenin ön görüldüğü şekilde sürdüğünü teyit ettiğini aktararak, ''Küresel ekonomiye dair belirsizlerin sürmesi nedeniyle para politikasındaki her iki yönde de esnekliğin korunması uygun olacaktır'' dedi.



'Türkiye'de kayıp 30 yıl vardır'

Kocaeli Sanayi Odası'nın davetlisi olarak kente gelen Başçı, Kocaeli Ticaret Odası Toplantı Salonu'nda yaptığı konuşmada, dünyada pek çok Merkez Bankası'nda finansal istikrar maddesinin yer almadığını belirterek, bu maddenin yer almadığı ülkelerin bunu değiştirerek söz konusu maddeyi kanunlarına eklediğini söyledi. En son küresel krizden çıkarılan dersler sonucunda Amerikan Merkez Bankası'na oldukça güçlü yetkiler verildiğini vurgulayan Başçı, Avrupa'da da benzer yasal düzenlemeler yapıldığını dile getirdi.

Başçı, Türkiye'de finansal istikrardan sorumlu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Sermaye Piyasası Kurulu, Hazine Müsteşarlığı, TMSF ve Merkez Bankası'nın bulunduğunu anlatarak, bu 5 kurumu bir araya getiren Finansal İstikrar Komitesinin bulunduğunu, Türkiye'de herhangi bir sorunun gözükmediğini kaydetti.

Fiyat ve finansal istikrarın önemini görmek için çok uzağa gitmeye gerek olmadığını dile getiren Başçı, ''Türkiye'de kayıp 30 yıl vardır. Bu sürede Türkiye büyüdü ama yeterince hızlı büyüyemedi. Bunu Amerika Birleşik Devletleri kişi başı geliri ile Türkiye'deki kişi başı geliri karşılaştırarak rahatlıkla görebiliriz. 1973 yılında Amerika'daki kişi başı milli gelir ile Türkiye'deki milli gelir yüzde 19 seviyesindeydi. Fakat bu dönemin sonuna geldiğimizde, 2003 yılına baktığımızda yüzde 12'ye düştü. Türkiye kalkınma açısından Amerika'ya yaklaşacağına uzaklaştı. Bu arada 2 finansal kriz yaşandı. Bunların da etkisi var. Ama aynı zamanda gizli bir el büyümeden sürekli çalıyordu, o da enflasyon'' şeklinde konuştu.

Başçı, uluslararası çalışmalara bakıldığında enflasyonda her 10 puanlık artışın büyümeden çeyrek puan eksilttiğinin görüldüğünü kaydederek, ''Türkiye, ne zaman enflasyon konusunda başarı sağladı, enflasyonu tek haneli seviyelere düşürmeye başladı ve mali disipline, finansal istikrara önem verdi, o zaman Türkiye'nin Amerika'ya oranı yüzde 12'den yüzde 21'e çıktı'' dedi.



'Enflasyonun tek haneye inmesinin nedenleri'

Fiyat istikrarı ve finansal istikrara verilen önem sayesinde Türkiye'de ciddi ilerlemelerin yaşandığını belirten Başçı, şöyle konuştu: ''Bu yeterli mi? Yeterli olmadığını görüyoruz. Türkiye çok daha iyisini yapabilir. Güney Kore'ye baktığımızda Türkiye'nin altında bir noktadan, yüzde 10'lar seviyesinden başlamış, bu gün geldiği nokta neredeyse yarısı, yüzde 47... Kore bunu nasıl başardı? Enflasyonu hiçbir zaman hortlatmamış, hiçbir zaman yükselmesine izin vermemiş. İstikrarı sağlamış. Türkiye'de ise 30 yıl boyunca dalgalı ve yüksek enflasyon sürekli büyümeden törpülemiş ve işleri daha da kötüye götürmüş. Daha sonra, 2003 yılından sonra enflasyon tek haneye düşmüş. Enflasyonun tek haneye düşmesinin en temel iki nedeninden biri, Merkez Bankası bağımsızlığının kanunumuza girmesi, ikincisi de mali disiplindir. Finansal sektöre dikkat edince, bankaların aşırı risk almasını önleyince bu sonuç elde edildi.''

Başçı, Türkiye'de enflasyonun bu derece yüksek ve dalgalı olmayarak yüzde 1 seviyesinde sabit olması durumunda bu günkü büyümenin, kişi başı büyümeden 1 ya da 2 puan daha büyük olacağını anlatarak, ''O zaman milli gelirimiz Amerika'nın yüzde 30-31 seviyesine kadar gelirdi. Bu günkü fiyatlarla geçen yıl kişi başı yurt dışı hasıla 10 bin 500 dolarsa eğer, o enflasyonist kayıp 30 yılı yaşamasaydık 15 bin dolar rahatlıkla olabilirdi'' ifadesini kullandı.

Yakın bir zamanda Küresel Rekabet Gücü Endeksi diye bir endeksin yayınlandığına dikkati çeken Başçı, Dünya Ekonomik Formu'nun yaptığı ve 144 ülkenin sıralandığı bu çalışmada, rekabet gücü en yüksek ülkenin İsviçre çıktığını, bunun dışında G-20 ülkelerinin de genelde ilk 20'ye girdiğini söyledi. Başçı, Türkiye'nin bu endekste ilk 20'ye giremediğini hatırlatarak, ''Türkiye'de, geçen yıl bir iyileşme yaşandı 59. sıradan 43. sıraya yükseldi. Madem G-20 üyesi ülkeyiz ilk 20'de olmamız gerekir'' dedi.



'Temkinli durmayı tercih ediyoruz'

Türkiye'de enflasyondaki düşüşün yılın son çeyreğinde belirginleşeceğini tahmin ettiklerini ifade eden Başçı, geçen sene yüzde 3,5 civarında bir enflasyon olduğunu ancak bu durumun geçen sene büyük ölçüde yapılan zamlardan kaynaklandığını bildirdi.
Başçı, bu sene ne kadar vergi ayarlaması yapılacağına bağlı olarak enflasyonun da düşeceğini vurgulayarak, ''Az yapılırsa, az bir etki yaparsa, ciddi şekilde düşecek. Biraz daha fazla yaparsa o zaman daha az bir düşüş olacak ama enflasyon muhakkak Ekim ayında düşecek ama biz Kasım'ın başında bunu görmüş olacağız'' diye konuştu.

Enflasyonun biraz daha yüzde 5'in üzerinde seyredecek olmasının fiyatlama davranışlarına dair temkinli bir duruşu gerektirdiğini dile getiren Başçı, ''Bu ne demek? Biz 2 yönde de esneğiz, sıkılaştırmamış gerekirse sıkılaştıracağız, küresel şartlar bunu icap ettirirse sıkılaştırırız. Ekonomiye biraz destek vermek gerekirse biraz daha dizginleri gevşetebiliriz her iki yönde de imkanlarımız var. ama temkinli durmayı tercih ediyoruz'' dedi.

Başçı, büyümenin yılın son çeyreğinden itibaren hız kazanması ve 2013 yılında potansiyeline yakın seyretmesini beklediklerini ifade ederek, bunun risklerinin bulunduğuna dikkati çekti. Yılın 4. çeyreğine gelindiğinde onun verilerinin 3 ay sonra yayınlanacağına dikkati çeken Başçı, o zaman son çeyrekten son çeyreğe 4 civarında büyüme beklediklerini kaydederek, ''Dolayısıyla o ikili rakamlara 2,5 gibi bir rakam gelir üçüncü çeyrek için ama sonra 4 hızla toparlar ondan sonra trend 4-5 arasında oturur diye düşünüyoruz'' ifadesini kullandı.



'Merkez Bankası olarak iki yenilik yaptık'

Başçı, Merkez Bankası olarak iki yenilik yaptıklarını belirterek, şunları söyledi: ''Neyin başımıza geleceğini bildiğimiz için küresel parasal araştırma dediğimiz bir hadise var. Bol miktarda dünyanın büyük Merkez Bankaları hiç çekinmeden bilançolarını büyütüyor ve para basıyorlar. Türkiye'nin iç dinamikleri, talep çok güçlü, krediler yüzde 35 artıyor, 2010 yılının sonundayız, Çin'deki artıştan bile daha yüksek, Türk Lirası aşırı değerli ve daha çok para geliyor. Bunun karşılığında ne yapacağız? TL daha çok değerlenecek, krediler daha hızlı artacak. Buna karşı tedbir almamız gerekti. Merkez Bankası olarak harekete geçtik. Kanunda belirtilen sebepten dolayı kredilerde bir miktar yavaşlamamız gerekti. 'Tamam krediler büyüsün ama 25'de büyüsün, 35'de büyümesin. 10 puan bu sene indirelim, gelecek sene belki bir 10 puan daha indiririz' diye düşündük. Böylelikle makul bir seviyeye çekeriz, çünkü bunun bire bir cari açıkla ilişkisi var. Döviz kuru da tekrar değerlenmesin diye 'faizleri düşük tutacağız' dedik ve faizleri uzun süre düşük tutup aşağı yöne esneklik verdik.''

Koridor sistemi diye bir sistem geliştirdiklerini dile getiren Başçı, bunun çok başarılı bir sistem olduğunu, Avrupa borç krizi sonrasında faiz koridorlarını yukarı doğru genişlettiklerini ifade etti. Başçı, Ekim ayında Türk lirasında haddinden fazla bir değer kaybı gördüklerinde bunu kamuoyuyla paylaştıklarını anlatarak, ''Üzerine tedbir olarak bir miktar döviz satışları ve başka tedbirlerle birlikte faiz koridorunu kullandık. Gecelik faizlerin bankalar arası piyasada yükselmesine izin verdik ve bu sayede Türk Lirası'nın daha istikrarlı, daha sağlam bir duruş sergilemesine yol açtık'' dedi.

Erdem Başçı, Avrupa'da birinci dalga geçtikten sonra Şubat ayında koridoru daralttıklarını ancak sonrasında ikinci dalganın gelmesinin ardından Haziran ayından itibaren konunun biraz daha sakinleşmeye başladığını, kendilerinin de kademeli bir şekilde faiz koridoru içinde faizlerimizin aşağı doğru inmesine izin verdiklerini vurguladı.



'Temkinli duruş'

Başçı, ellerindeki verilerde, Temmuz ayından itibaren öncelikle ödenmeyen çeklerde dikkat çekici bir artışın bulunduğunu ifade ederek, ''Bunu takiben akım hızında, bankaların tahsili gecikmiş alacaklarında bir miktar yükselme gördük. Bunu finansal istikrarla ilişkilendiriyoruz. Finansal istikrar açısından 'hızla gecelik faizleri aşağı çekmemiz gerekir' diye düşünerek, Temmuz'un başından itibaren hızla aşağı çektik'' şeklinde konuştu.

Dün itibariyle gecelik faizlerin yüzde 5, bankaların birbiriyle borçlanmaları arasındaki faizin yüzde 5, Merkez Bankası'ndan alınan çapan maliyet, aylık ortalama maliyetin de yüzde 6,1 civarında olduğuna dikkati çeken Başçı, bunun faiz koridorunun ne kadar esnek ve ne kadar etkili bir politika aracı olduğunu gösterdiğini bildirdi.

Başçı, bununla küresel dalgalanmalara karşı geçici olarak ve gerektiğinde döviz kurlarını yumuşatmak için sıkılaştırma yapabildiklerini vurgulayarak, gerekmediği zaman da bu sıkılaştırmayı geri alabildiklerini, buna da ''temkinli duruş'' dediklerini söyledi.

Bu şekilde bir ''temkinli duruş'' izlemeye devam ettiklerini anlatan Başçı, ''Temkinliyiz ama ne kadar sıkılaştırma yaptığınız zaman faizlerin yukarı gitmesine izin vereceğiz? 'En fazla 11,5'e kadar çıkabilir' diyorduk. En son Para Politikası Kurulu'nda bahsedilen karar alındıktan sonra şu anda 'en fazla 10'a çıkar, hatta 9,5 diye bir alt seviye daha var. 9,5'u geçmez bundan sonra' diyoruz. Bankalar bunu bildiği için özellikle ticari kredi faizlerinde bir indirime başladılar ve buna devam ediyorlar'' iadesini kullandı.


'Büyüme rakamlarında Lehman krizinin etkisi çok net'

Başçı, küresel enflasyon için gelişen ülkelere ayrı, gelişmiş ülkelere ayrı baktıklarını belirterek, her ikisinde de Lehman krizi sonrası enflasyonda düşüş yaşandığını, daha sonra da özellikle parasal genişletici tedbirlerle enflasyonda bir toparlanma görüldüğünü kaydetti. Yakın zamana bakıldığında gelişmiş ülkeler ve gelişen ülkelerde enflasyonun aşağı yönlü indiğinin gözlendiğini ifade eden Başçı, bunun da küresel yavaşlamanın en doğal sonucu olduğunu, fakat buna mukabil enteresan bir gelişme olarak emtia fiyatlarının yüksek seviyelerde seyretmeye devam ettiğini söyledi.

Başçı, enflasyonun düşmesine rağmen emtia fiyatlarının yüksek kalmaya devam ettiğini dile getirerek, şöyle konuştu: ''Büyüme rakamlarına baktığımızda Lehman krizinin etkisini çok net görüyoruz. Küresel Lehman kriziyle 2008-2009 yılında büyümede çok keskin bir yavaşlama oldu. Burada gelinen nokta kayıpları telafi edemedi. Dünya, Lehman krizinin hasarını gideremedi. Buna şimdi, işsizlik seviyesi olarak baktığımızda çok daha altında gidiyor. Bunun yanı sıra toparlanma yeterli olmadı. Bunun yanı sıra bir de ilave olarak büyüme oranlarında yavaşlama geldi. Hem Çin gibi gelişmekte olan ülkelerde hem Hindistan'da hemde Latin Amerika'da bunu görüyoruz.''

Başçı, Avro bölgesinde bakıldığında işsizlik oranının yüzde 10 üzerinde ve bunun artmaya devam ettiğinin anlatarak, bazı ülkelerde yüzde 20'nin dahi üzerinde işsizlik oranlarının bulunduğunu dile getirdi. Amerika'da işsizlik oranında hafif bir iyileşmenin görüldüğünü ama yine de kriz öncesi seviyenin çok üzerinde bulunduğunu belirten Başçı, İngiltere'de de yine işsizliğin yükseldiğini ve henüz bir düşüşün yaşanmadığını ifade etti.

Başçı, Lehman küresel krizinin etkilerinin henüz tam olarak silinmediğini, belirterek, büyüme tahminlerine bakıldığında, yakın zamanda Avrupa bölgesi için Avro bölgesi için gelecek yıl 0,2'lik bir büyümenin beklendiğini bildirdi. ABD'de büyüme oranının bu yıl için 2,2, gelecek yıl 2,1 olarak beklendiğini anlatan Başçı, İngiltere'deki büyüme oranın çok zayıf olduğunu, bu yıl eksilerde olması beklenen büyüme rakamının gelecek yıl yüzde 1'e yakın artmasının beklendiğini söyledi.

Erdem Başçı, Avrupa'daki problemin Avrupa Birliği'ne üye 17 ülkenin faizinin eşitlenmesi olduğuna işaret ederek, ''Tüm ülkeler Avrupa'yı kabul etti, AB'ye 17 ülke girdi. Tüm ülkelerin faizleri aynı oldu. Her ülke Almanya ile aynı faizle borçlandı. Piyasa, 'Kimse problem yaşamaz, herkes borcunu takır takır öder, herkesin riski Almanya kadardır' dedi. Lehman krizi bir vurdu, bütçe açıkları bazı ülkelerde inanılmaz bozuldu'' diye konuştu.

Başçı, Avrupa'da, 'Acaba İspanya ödemez mi, Yunanistan ödemez mi?' endişelerinin yaşandığına dikkati çekerek, hemen fiyat kırmaya başlandığını ve faiz oranlarında ciddi bir farklılaşma gözlendiğini kaydetti. Faiz oranlarındaki farklılaşmanın ülkelerin borcunu ödeyememe riski ve dolayısıyla finansal istikrarsızlığa işaret ettiğini dile getiren Başçı, şunları söyledi: ''Bu da sokaktaki adama, özellikle çalışanlara yansıyor. Pek çok kişi işinden oldu. Kredi riski dediğimiz şok, çok tehlikeli ve yıkıcı etkileri olan bir şok. Borçlanma maliyetini en hızlı artıran ülkeler en yüksek işsizlik oranını artıran ülkeler oldu. İşsizlik oranlarında en yüksek artış Yunanistan, İspanya ve sorun yaşayan diğer ülkelerde, Portekiz'de, İrlanda'da var. Finansal istikrar hayati derecede öneme sahip. Bu finansal sorunları yaşayan ülkelerde istihdam düşüyor. Finansal istikrar, kamu borcu açısından bakarsak Türkiye'de durum nedir? Türkiye'de gidişat çok kötü değil. Yüzde 40'ın bile altında bir kamu borç yükü rasyosu elde edildi. Bu sene bu biraz daha iyileşecek gibi gözüküyor. Ülkelerle karşılaştırmasına baktığımızda, Avrupa ülkelerine göre Türkiye'nin durumu iyi, ama gelişmekte olan ülkeler sınıfına baktığımızda ortalarda bir yerlerdeyiz. Bu Türkiye'nin risk primine yani borçlanma faizine hemen yansıyor."



'Avrupa daralıyor, Türkiye büyümeye devam ediyor'

Çin'de yüzde 10'a yakın bir büyüme görüldüğünü ifade eden Başçı, orada da bir yavaşlamanın mevcut olduğunu ve en son gelinen noktada bu yıl için 7,7, gelecek yıl için 8,1 beklendiğini, anket ortamlarında Hindistan ve Latin Amerika'da da yavaşlama göründüğünü bildirdi.

Başçı, Türkiye'ye bakıldığında durumun bu mevcut çerçeve içinde çok da fena olmadığını vurgulayarak, ''Normalde biz, Türkiye'nin büyüme esnekliğine baktık. Normalde Avrupa bir daralsa Türkiye'nin de en az bir daralması gerekir. Avrupa yüzde 1 küçülse, Türkiye'nin en az yüzde 1 küçülmesi lazım. Belki de yüzde 1'den daha fazla küçülmesi gerekir. Avrupa yüzde yarım daralıyor, Türkiye büyümeye devam ediyor. Bu yıl ki anket sonuçları 2,9 bekliyor. Bu, bizim beklentimiz değil. Bu, özel sektör katılımcılarının Türkiye için verdiği cevaplar. Aslında daha önce 3 bekliyorlardı yıl başında IMF'nin tahminleri çok düşüktü. IMF 0,4 veriyordu biz de demiştik, 'yüzde 0,4'ü bir 10'la çarpın bakalım' Türkiye, 'büyük ihtimalle 4 büyür' demiştik. Davos'ta geçen sene bu şekilde yaklaşmıştık'' şeklinde konuştu.

Türkiye'nin bu yıl 4 rakamının biraz altında, 3 ila 4 arasında bir yerde yılı tamamlayabileceğini belirten Başçı, mevcut dünya konjonktürü altında bunun müthiş bir başarı olduğunu söyledi. Normalde Türkiye'nin en çok ticaret yaptığı Avrupa bölgesinde vaziyet eksiyken Türkiye'de de eksilerde olmasının gerektiğini ancak bunun ötesinde bir başarı gösterildiğini ifade eden Başçı, gelecek sene için de yine bu ankete cevap verenlerin 4,3 lük bir ortalamayı söylediklerini kaydetti.



'Tarihe, ders kitaplarına geçecek kadar büyük bir başarı'

Başçı, gelecek sene Türkiye'nin 4 ile 5 arasında büyümesini beklediklerini anlatarak, ''Türkiye'nin temel dinamikleri çok güçlü, bankaları sağlam, yurt içi talep inanılmaz. Dolayısıyla iç taleple ilgili hiçbir sorun olmaz. Dış talep tarafındaysa ihracatçılarımız çok başarılı. Yani bu, tarihe, ders kitaplarına geçecek kadar büyük bir başarı. Türkiye hızla pazarlarını çeşitlendiriyor ve kaydırıyor, petrol üreten ülkelere kaydırıyor, hızlı büyüyen ithalatı büyüyen ülkelere kaydırıyor. Bir de Amerikan doları cinsinden satış yapılan pazarlara artırıyor. ABD'ye ihracat artıyor yüzde 25-30 inanılmaz. Orta Doğu, Kuzey Afrika'ya ihracat artıyor. Rusya'ya fena değil Rusya'ya bir artış var. Dolayısıyla bunların hepsini bir araya getirdiğinizde baz, Türkiye'nin ihracat bazı Euro bölgesinden hızla diğer pazarlara kayıyor ve bu pazarlar da büyümeye devam ettiği için gelecek sene de bu pazarlar büyüyecek.''

Orada başka problemlerin bulunduğunu belirten Başçı, jeopolitik problemlerden dolayı ekonomik olarak alım güçlerinin sürekli arttığını dile getirerek, dolayısıyla bu büyüme hızına yakın bir hızla devam edilmesi halinde ihracatın gelecek sene artmaya devam edeceğini söyledi.

Başçı, cari açık veren bir ülke konumunda olduklarına dikkati çekerek, iş adamlarının başarıları ve ihracatın arması durumunda iç talebin büyümesine de Merkez Bankası olarak o kadar izin vereceklerini bildirdi. ''Şu anda biliyorsunuz frenleri yavaş yavaş azaltıyoruz. O kadar iç talebin büyümesine izin verebiliriz. aksi halde çok fazla salıversek o zaman iç talep inanılmaz anlamda potansiyeline sahip Türkiye'de ve cari açık hemen artar'' diyen Başçı, ''O yüzden dikkatli gidiyoruz. İhracatçılarımız ne kadar başarılıysa biz de iç talebi o kadar canlandıracağız. Buradan söz veriyoruz. Bunu Türkiye yapabilir mi? Türkiye bunu çok rahat yapabilir çünkü Türkiye'de para politikası aktarım mekanizması çalışıyor. Avrupa'da para politikası aktarım mekanizması bozulmuş durumda tamir etmeye çalışıyorlar. Türkiye'de çalışıyor, sapasağlam. O yüzden hiç kimsenin endişesi olmasın, Türkiye'de dengeli bir şekilde, ılımlı büyüme devam edecek ve 2012-2013'te muhtemelen daha iyi olacak gibi görünüyor'' dedi.



'Hiç problem değil'

Başçı, Türkiye'de cari açığı verenin hükümet değil, özel sektör olduğunu belirterek, ''Özel sektör bankalar kanalıyla borçlanıyorlar. Biz Merkez Bankası rezervlerini, 'devletin borçları ödensin' diye tutuyoruz. Onun için borçlarımız fazlasıyla yeterli. Hazinenin dış borcunu, bir yıl içinde ödenecek olan dış borcunu, biz bugün 3 kat, 4 kat rahat rahat öderiz. Hiç problem değil'' diye konuştu. Özel sektöre borçlarına karşılık, Türk Lirası'nın zorunlu karşılığı yerine döviz ve altın getirilmesi şeklinde bir kapı araladıklarını anlatan Başçı, orada da bir maliyet avantajının bulunduğunu, bankalar acısından döviz getirmenin maliyet avantajının olduğunu söyledi.

Başçı, bu önerilerinin memnuniyetle karşılandığını anlatarak, ''Yurt dışından kolaylıkla buldukları paraların bir kısmını bize park ettiler, Merkez Bankası rezervleri arttı ama bu net rezerv değil, brüt rezerv. Çünkü bu aslında bankaların alacağı para. Bu ne işe yarıyor, bu küresel dalgalanmalar sırasında para akışları çoğaldığı zaman bankalar bu rezervleri ekliyorlar. Bir sıkıntı olduğunda, döviz sıkıntısı çıktığında, bu paralarını alıp borçlarını geriye rahatlıkla ödüyorlar. Yabancı bakıyor, 'Türkiye'deki bankaların merkez bankasında parası var' diyor. Dolayısıyla 'borcunu rahatlıkla öder' diyor'' ifadesini kullandı. Zorunlu karşılıklara faiz ödemedikleri için döviz rezervlerinin arttığını vurgulayan Başçı, böyle bir fayda maliyet analizi yapıldığında faydası çok, maliyetinin de son derece düşük bir adım olduğunu kaydetti.

Başçı, altın için de benzer bir mekanizmanın söz konusu olduğunu ifade ederek, bankaların yüzde 30'a kadar altın, yüzde 60'a kadar döviz getirebildiklerini, yüzde 10'unu da Türk lirası olarak getirme zorunluluklarının bulunduğunu kaydetti. Bankaların bu durumun kendilerine getirdiği faydadan dolayı son derece memnun olduğuna dikkati çeken Başçı, atılan bu adımlar sonucunda iç dengedeki değişmeye bakıldığında tahmin ettiklerinden fazla olumlu gelişmelerin yaşandığını bildirdi.

Başçı, ihracatın miktar olarak hızla arttığını dile getirerek, nihai yurt içi talebin yatay seyrettiğini ve dengelenmenin sürdüğünü söyledi. Bu fiyatların özellikle petrol ve enerji fiyatı nedeniyle aleyhlerine çalıştığını anlatarak, şöyle konuştu: ''İthalat fiyatları yüksek kaldığı için cari açıktaki ayarlama bu miktardaki iyileşmeye rağmen cari açıktaki iyileşme biraz gecikmeli geliyor ve şu anda bakarsanız orta vadeli programda 65 milyar liranın altındayız ve yıl sonunda 60 milyar doların altında bir cari açıkla kapatacağız gibi görünüyor. Ondan sonra cari açıktaki iyileşme biraz daha yatay seyredecek çünkü iç talebin artık kademe yüksekliğinin büyümesine izin veriyoruz. İhracat ne kadar artarsa biz de iç talebin o kadar artmasına izin veriyoruz. Dolayısıyla cari açıktaki iyileşme artık yavaşlayacak ve bundan sonra çok ciddi bir iyileşme görmeyeceğiz.''

Başçı, iç talebi biraz daha fazla canlandırmaları durumunda cari açığın artmaya başlayacağını, çünkü 7 civarındaki bir cari açığın Türkiye için hala yüksek bir rakam olduğunu ifade etti. Kredi büyümesiyle cari açık arasındaki ilişkinin çok net olduğunu, bunu da artık herkesin görüğünü belirten Başçı, ''Kredi büyümesine baktığımızda, mali çizgi fena değil, makul bir seviyeye geldi gibi. Değişimin gayri safi milli hasılaya oranı olarak bakıyoruz yüzde 8'lere yaklaştı. Bu ortalamalara yakın çok yüksek alarm verici bir seviye değil. Yıllık büyüme olarak bakarsak da çok hızlı, yüzde 35'lerde artan büyüme. En son veriler itibariyle kur etkisinden baktığınızda, kredi büyüme hızı yüzde 16,9 yüzde 17'ler seviyesine geldi. Yıl sonunda biz bunu 15 belki 15'in biraz altına kadar inebileceğini tahmin ediyoruz'' dedi.



'Türk lirası şu anda makul bir seviyede'

Başçı, pek çok ülkeyi kıskandıracak bir büyüme hızı yakaladıklarını anlatarak, Türkiye'nin kur performansının da özellikle faiz koridorunun genişletildiği Ekim ayından bu yana diğer gelişmekte olan ülkelere göre çok istikrarlı olduğunu söyledi. Reel efektif döviz kurlarına bakıldığında Türk lirasının şu anda makul bir seviyede olduğuna dikkati çeken Başçı, ''Türk Lirası şu anda aşırı değerli değil, aşırı değersiz de değil. Dolayısıyla serbestçe piyasada dolaşıyor. Bizim Merkez Bankası olarak bununla ilgili ne bir söz söylememize ihtiyaç var, ne de bir hareket yapmamıza ihtiyaç var gibi görünüyor'' dedi.

Kur oynaklığına baktığınızda Türkiye sıralama olarak diğer gelişmiş olan ülkelere göre düşük bir sıraya geldiğini ifade eden Başçı, şunları söyledi: ''2011 yılının başlarında kur oynaklığı açısından ortalardaydık. Ama şu anda en düşük oynaklığa sahip ülkelerden biriyiz. Neden? Çünkü 2 tane mekanizmamız var. Geniş faiz koridoru, Rezerv Opsiyon Mekanizması. İki mekanizmayı birden devreye sokunca serbest piyasa içinde gereksiz, haddinden fazla, kısa vadeli sermaye hedeflerinden kaynaklanan oynaklığı azalttık. 'Yok ettik' demiyorum ama azalttık. Dolayısıyla oynaklığımızı düşürdük. Bu da iyi bir haber çünkü iş adamları önünü görebiliyor. Bu yüzden bu da faydalı bir durum.''

Başçı, Türkiye'nin sermaye kaybetmediğini, sermaye stoğunun devam ettiğini vurgulayarak, Türkiye'nin sermaye konusunda eksiğinin olmadığını dile getirerek, istihdamın çok iyi arttığını, işsizliğin çok iyi düşüş gösterdiğini kaydetti. Başçı, istihdam artışı konusunda Türkiye'nin hala ''1 numara'' olduğunu vurgulayarak, ''Türkiye'nin inanılmaz bir istihdam artışı var. Sorunlu ülkelerin hepsinde istihdam düşüyor. İrlanda, İspanya, Yunanistan, Portekiz, Japonya, ABD, İtalya, Fransa ve İngiltere hepsinde istihdam düşüyor, çalışan kişi sayısı azalıyor. Böyle bir noktadayız'' dedi.

Başçı, öncü göstergelere bakıldığında burada bir yavaşlamanın görüldüğünü ifade ederek, Avro bölgesinin borç krizinin yansımalarının Türkiye'de de biraz görüldüğünü anlattı. Yavaşlama sinyallerinin Temmuz ayı başından beri alındığını ve o göstergelerin öncü göstergeleri olan PMI göstergelerinde de bulunduğunu dile getiren Başçı, ''Ama Türkiye şu anda 50 sınırında. Bu bir sınırdır 50'nin altındaysa daralmadır, 50'nin üzerindeyse genişlemedir. Bunun tam sınırındayız. Bu önemli bir gösterge çok güzel yakalıyor. Sanayi bölgesiyle ilgili de yakın bir ilişkisi var, dolayısıyla bunun 50'nin altına düşmesi büyümeyle ilgili olumsuz bir sinyal olur. Ama Türkiye fena değil. Pek çok Avro bölgesi ülkesinde bugün bu 46-47'li seviyelerde bulunuyor. Kapasite kullanımında bir yavaşlama var. Kısmen ciddi şekilde yatırım yapılmış olması da var, yatırım aşamasında olması da mutlaka var. Yatırım harcama beklentisinde de ılımlı bir bir düşüş gözleniyor. Yatırımlar yapılıyor ama eski hızında değil'' dedi.

Türkiye bu ortamda bu istihdam başarısını nasıl yakaladığının üzerinde araştırma yapılması gereken bir konu olduğunu anlatan Başçı, Gayri Safi Milli Hasıla'ya mevsimsellikten arındırılmış olarak bakılması halinde, Lehman sonrası kayıpların tamamını, hatta fazlasının geri alındığının görüldüğünü söyledi.


AA
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)