Gaflet uykusu!


Terör örgütü durmadan vuruyor... Taktik belli: Bir gün vur, bir gün dur!

Her vuruşunda beşer onar gencimizin cansız bedeni düşüyor toprağa!

Dün 9 şehit daha verdik Bingöl’de... 71 de yaralımız var!

Bizi yönettiklerini söyleyenler ise askerimize atılan rokete, polisimize kurulan mayınlı tuzağa, sivil vatandaşlarımızı havaya uçuran bombaya lafla yanıt veriyorlar!

Topraklarımız yeniden kanla sulanıyor, çocukları askerde olan ya da askere gitme çağında bulunan annelerin gözüne uyku girmiyor!

Gelin görün ki; beyefendiler bırakın Meclis’i, Milli Güvenlik Kurulu’nu ya da Bakanlar Kurulu’nu bile toplamaya gerek görmüyorlar!

Cumhurbaşkanı, zahmet edip siyasi partilerin liderlerini bir araya getirmiyor...

Devleti yönetenler, gözü dönmüş katillere dokunmaktansa, sadece “abalıya” vuruyorlar!

Gazeteler saldırı haberlerini mi büyüttü; şerefsiz ilan ediyorlar!

Televizyonlar olay yerinden görüntü mü yayınladı, kıyameti koparıyorlar!

İki emekli subay çıkıp hatalarını mı dile getirdi; “vatan haini” olduğunu söylüyorlar!

***


Peki, iktidarın tutumu böyle de vatandaşın çok mu umurunda olup bitenler?

Elbette olayları izlemeye çalışan ve içi acıyan birkaç milyon duyarlı yurttaşı kastetmiyorum...

“Sessiz çoğunluk”tan ses çıkıyor mu bu insanlık dışı eylemler karşısında?

Şehitler için yapılan yürüyüşlere bakın; katılanların sayısı iki, bilemediniz üç yüzü geçmiyor!

Sanki ülkede her şey güllük gülistanlıkmış gibi herkes ya gündelik hayat derdinde ya da “lay-lay-lom”da...

Güneydoğu’daki illerde, ilçelerde, yerleşim merkezlerine sadece birkaç kilometre mesafede asker, polis, korucu can veriyor; vatandaş dışarıdan gelen silah seslerine aldırmadan “En Büyük Şov”u seyrediyor!

***


Ölen o çocukların günahı ne o zaman?

Madem bunca katliam kimsenin umurunda değil, teslim bayrağını çekelim, ne bekliyoruz?

Cebimiz kredi kartlarıyla dolu ya...

Keyfimiz tıkır ya...

Tüm okullar imam hatibe döşüyor ya...

Kentlerin en merkezi semtlerinde sübyan mektepleri, medreseler açılıyor ya...

Devletin toprağını üç beş kuruşa kapatan yeni yetme müteahhit, yeni “megakent” projesini açıkladı ya...

Televizyonlarda eğlence, şamata gırgır; vur patlasın çal oynasın sürüyor ya...

Tuzumuz kuru ya...

Nemize gerek mücadele? Verelim gitsin!

***


Ayıptır beyler... Bu gaflet uykusundan uyanalım...

Hiç kimseye değilse sadece şu son iki ayda saymaya bile yetişemediğimiz şehitlerimize ayıptır!

Bu mu insanlık, bu mu Müslümanlık?

İki tokat atın suratınıza ve kendinize gelin artık...

Yangını görün; çünkü alevler üzerinize geliyor...

Bombaları duyun; belki sizi de parçalayacak...

Ölümü hissedin, ne yazık ki çok yakınınızda...

Anlayın artık:

“Hiçbir şey yapmayan, elinin altındaki yasaları bile uygulamayan bir iktidar”ın vatandaşları olarak, “hiçbir şey yapmayarak” bu yangını söndüremezsiniz...

***


Terör örgütünün bu kadar şımarmasının, azmasının tek sorumlusu var:

Siz!

Kıçınızı kaldırıp, bizi yönetemeyenleri harekete geçirmediğiniz sürece...

Ateş de çok yakın artık; bomba da ölüm de!

*****


NASİP!

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, özel bir uçakla Iğdır’a gitmiş ve Afyon’daki patlamada şehit olan Mehmet Emin Çuğun’un ailesini ziyaret etmiş...

Tabii yanında kameraları da götürmüş!

Keşke bir telefon edip taziyede bulunsaydı da o ziyaret için devletin kasasından harcadığı on binlerce lirayı şehit ailesine bağışlasaydı!

Bunu geçelim... Bakan Bey, taziye ziyaretinde acılı aileye aynen şunları söylemiş:

“Şehitlik de, gazilik de nasip işidir.”

Demek ki neymiş? Terörle mücadele edemeyen devletin hiçbir suçu yokmuş! Her şey “nasip işi”ymiş?

O zaman bunca askere, tanka, topa silaha ne gerek var; insan sormadan edemiyor doğrusu!

*****


GÜNÜN SORUSU

CHP Sözcüsü Haluk Koç dün, AKP ile PKK’nın Oslo’da yaptığı görüşmelere ilişkin belgeleri açıkladı. İmzalanan dokuz maddelik bir uzlaşı metni var ki; akıllara ziyan! O metni kaleme alan da çete reisi Apo... İşin ilginci; böylesine önemli bir belgenin açıklanacağı duyurulduğu halde; bir televizyon kanalı bile Haluk Koç’un açıklamasını canlı yayında vermedi! Sorum, başta haber kanalları olmak üzere tüm televizyonların genel yayın müdürlerine:

O açıklamayı canlı yayında vermemek için bir yerlerden talimat mı aldınız? Almadıysanız; cebinizdeki sarı karttan da mı utanmıyorsunuz?


Polisimize bin 550 lira yok; Suriyelilere 3 milyon lira var!

Türkiye İstatistik Kurumu’nun resmi verilerine göre ülkemizde tam 11.6 milyon kişi yoksulluk sınırının altında yaşıyormuş...

Dün bir sayı daha açıklandı: Ülkelerindeki olaylardan kaçıp Türkiye’deki mülteci kamplarına yerleşen Suriyeliler’in sayısı 83 bini bulmuş... Hepsini barındırıyoruz, yediriyoruz, içiriyoruz, okula gönderip tedavi ediyoruz...

Tüm bunlar için günde kişi başına sadece 100 lira harcasak her gün en az 8.3 milyon lira para, bu nedenle devletin kasasından çıkıyor demektir... Yani, yılda 3 milyar liradan fazla!

Bu para nasıl bir devletin kasasından çıkıyor biliyor musunuz?

Tamir edilen zırhlı aracının bin 550 liralık borcunu ödemediği için, polislerini terör bölgesine zırhsız araçla gönderen devletin...

***


Lütfen düşünün:

Suriye konusunda bizi “taraf” olmaya iten ve mültecilere kapımızı açmamızı sağlayan Batı dünyası, acaba bugüne kadar elini cebine atıp bir dolar olsun gönderdi mi?

Ve... Bu 3 milyar lirayla yeni iş alanları yaratsaydık, kendi yoksullarımızdan acaba kaçının karnını doyurmuş olurduk?

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)