Gazcılarla frenciler!..


Pazartesiden sonra hayatın aynı şekilde akmayacağı belli..
Bizim için değil.. İktidar için.. Hükümet adamları için..
Niye pazartesi?
Çünkü AKP kongresi var.. AKP yeni bir manifestoyla ortaya çıkacak.. Üst üste yapılacak üç seçimde (Yerel, Cumhurbaşkanı, Genel ) AKP’yi yöneten kadrolar belirlenecek..
Haliyle yeni politikalar..
Belki hükümette bile değişikliğe gidilecek.. Kısaca, Başbakan yeni sayfa açıyor, yeni sayfaya yeni hedeflerini yazacak..
Kendi tabiriyle 2023 vizyonunu..
*
Ekonomideki gaz-fren tartışmasına da haliyle nokta konulacak..
Böyle gitmez..
Ekonomiden sorumlu olan Başbakan Yardımcısı; sisli havada şoför bas gaza diyenleri dinlemez dedi; tavrını koydu..
Siz ne derseniz deyin ben bildiğimi okuyacağım demeye getirdi..
Anladık ki ayağını frenden çekmeyecek..
Gaza yüklenmeyecek..
Ekonomi Bakanı tam tersini düşünüyor.. Fazla frene basarsak balatalar yanarmış..
Gaza basılırsa da ilk bilemedin ikinci, üçüncü virajda tepe taklak olma tehlikesi var..
Şoförün ileri sürüş tekniği varsa korkmaya gerek yokmuş!..
Bakan böyle söyledi..
Şoför kim?
Ali Babacan..
10 yıldır ekonomiyi yönetiyor, ileri sürüş tekniğini bilmiyor mu?
İyi şoför değil mi?
*
Dananın kuyruğu pazartesiden sonra kopacak.. Başbakan ya gaza basın diyecek ya da bu haliyle devam işareti verecek..
Yeri gelmişken en kötü durumda olan Maliye Bakanı’ymış.. Öteki bakanlar paraları harcıyor bu Bakan’ın toplamak için anası ağlıyor..
Üstüne üstlük vergi zammına asıldığı için en sevilmeyen kişi unvanını da bırakmıyor..
Zamcı Bakan oluverdi işte!
*
Görünen şu.. Kabak birilerinin başına patlayacak.. Çünkü işlerin iyi gitmeyeceği sinyalleri geliyor..
Sisli havadan bahsediliyor, kimi frenli gidelim diyor, kimi gaza yüklenmeyi öneriyor..
Birisinden birisi doğru..
Bakalım Başbakan’ı hangi grup ikna edecek..
Frenciler mi, gazcılar mı?



Demokrasilerde korku olmaz
Yönetenle yönetilen ilişkisi korku üzerine kurulmamıştır.. Başbakan ülkeyi yönetme ehliyetine sahip olan kişidir, korkulması gereken kişi değildir..
Bir sivil toplum kuruluşunun başındaki kişi, o ülkenin başbakanından niye korksun ki..
Dünyaya bakışları taban tabana zıt olabilir..
Normal..
Karşılıklı sözler de sarf edebilirler..
Bu da normal..
Araya korku girerse zaten rejimin adı demokrasi olmaz..
Başbakan’la ters düşen TÜSİAD Başkanı’na sorulmuş..
“Başbakan’dan korkuyor musunuz?”
Boyner de; “korkmuyorum, Başbakan’ın korkulacak bir insan olduğunu düşünmüyorum” demiş..
Demokrasi açısından bakarsanız bu soruyu sormak bile yanlış..
Gazetecilik açısından iyi olabilir ama demokrasi açısından değil.. Böyle bir olasılığın düşünülmesi de sorulması da cevap beklenmesi de iyi değil..



Sinan Çetin’in Çanakkale filmi
İzledim, beğendim..
Görürsünüz çok konuşulacak, çok tartışılacak..
Sinan Çetin Çanakkale Savaşı üzerinden savaşların anlamsızlığını anlatmış.. Gencecik insanların yok yere öldüğünü.. Hiçbir ideolojinin ölmeye değer olmadığını söylemiş..
Bunu da çarpıcı yöntemle yapmış..
Dan diye vuran anlatımla..
Film yarın gösterime giriyor, adı Çanakkale Çocukları diye klasik zaferle biten savaş filmi beklemeyin..
Bence Çanakkale’yi de hiç düşünmeyin.. Çanakkale’ye takılmayın.. Çanakkale’yi mekan olarak kabul edin..
Başka savaşları düşünün.. Başka savaşlarda yaşananları.. Kendinizi, savaşanları doğuranların yerine koyun..
O zaman film size çok farklı gelecektir.. Çok farklı şeyler söylediğini hissedeceksiniz..
Söylenmedik şeylerin söylendiğini..
*
Çanakkale’ye takılırsanız, Çanakkale Savaşı’nı ön planda tutarak filmi izlerseniz..
Öfkelenirsiniz..
Çok tartışılacak demem bundan..
Sinan Çetin aynı savaşta karşı cephelerde olan iki kardeş üzerinden masalsı bir hikâye kurmuş..
Burada biri Türk, biri Anzak..
Şöyle yapın, izlerken yerlerine başka kimlikleri de koyabilirsiniz..
*
Şu notu da düşeyim.. Sadece hikâye değil görsel anlatım da etkileyici.. Hatta daha etkileyici, sürükleyici..

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)