Gözbebeği!


Araştırılırsa ortaya dökülecektir: Şu anda Silivri’de tutuklu yargılanmakta olan Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ döneminde Türk ordusu daha iyi yönetiliyordu.
Daha dikkatliydi.
Daha eğitimliydi.
Daha az hatalıydı.
İlker Başbuğ döneminde ve ondan önceki Genel Kurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt ve İlker Başbuğ’dan bir sonraki Genel Kurmay Başkanı Işık Koşaner döneminde de Türk Ordusu’nun gücü, dikkati, eğitimi, askeri becerisi, savaş yeteneği bugünkü gibi pörsümemişti. Bizim ülkemizin de içinde yer aldığı coğrafyada haritaların yeniden düzenlemesini hedef almış, “Büyük Ortadoğu Projesi” ni boşa çıkartacak tek büyük güç olarak Türk Ordusu görülüyordu.
Halkın duygusu da aynıydı.
Ordu ülkenin gözbebeğiydi.


Xxx


Yine araştırılsa bulunur.
1992’de PKK’nın bölge halkını da içine katacak ve terörü halk ayaklanmasına dönüştürecek stratejisini, o dönem Türk Ordusu’nu yönetmekte olan kurmay subaylar boşa çıkarttılar.
Yine araştırılsa arşivde var:
Adım adım, aşama aşama, yavaş yavaş ordunun disiplin, eğitim, dikkat, maneviyat, savaş yeteneği törpülendi. Son 10 yıldaki AKP iktidarı döneminde hemen her gece TV ekranlarını dolduran; başbakan, bakan, milletvekili, yandaş gazetecisi, kendisine stratejist diyen ekran konuşmacısı, “Darbeci” diye tutuklanıp hapse konulmuş Generalleri hedef alarak Ordu’yu yıpratma propagandasına giriştiler. Karısını iktidar partisinden milletvekili yapmış profesör gazetecisi “Bize Nizamı Cedit Ordusu Lazım” diye yazı döktürdü ve iktidar partisi kurucusu 3 dönemdir bakan olan birisi de “iyi ki bu orduyla savaşa girmemişiz” diye televizyon nutku söyledi.

Xxx

Ordu gözden düşürüldü.
Orduya subay olma isteği azaldı.
Bugünkü tabloya gelindi.
Bugün tıpkı 1992 yılında yaşandığı gibi PKK yine bölge halkını içine alacak bir silahlı ayaklanma başlatıyor fakat bu kez Ordu, PKK’yı dağlarda kovalamak ve 1992’de olduğu gibi onun stratejisini boşa çıkartmak yerine kendi karargahında baskına uğruyor.
12 şehit veriyor.
Bölge halkına “PKK, Ordu’dan daha güçlüdür” duygusu yaşatılıyor. 12 şehidin verildiği o gecenin sabahında PKK yandaşları gösteri yaparken “askeri lojmanın balkon demirine asılı Türk bayrağının ortam gerilmesin diye indirilmesi emri” veriliyor.

Xxx

Ve Afyon’da cephanelik patladıktan ve 25 asker şehit olduktan 36 saat sonra (1.5 gün eder) patlamanın olduğu kışlaya incelemeye giden Genel Kurmay Başkanı, Afyon Valisi’nin duyarsızlığı, izansızlığı ve işgüzarlığı şaha kaldırıp “el dokuması kilim… mermer satranç takımı…” hediyelerini kabul ederken fotoğraf çektiriyor.
Bu fotoğrafın dili var.
Acılı, zehirli bir dil.
Bu dil şunu anlatıyor.
Çoğu cephanelikte görev verilmemesi gereken 25 acemi erin patlamayla ölmesi,Vali’yi bir kenara koy, Genel Kurmay Başkanı’nı toplu iğne başı kadar da olsa sorumluluk duymaya sevk etmedi.

Xxx


İşte arşivler ortada.
İlker Başbuğ döneminde Türk Ordusu, daha dikkatliydi. Daha disiplinliydi. Daha az hatalıydı. İlker Başbuğ’un, düzmece belgelerle hapiste tutulmasına; “Bunlar zaten darbe yapıyordu, darbe yapmadıkları zaman da darbe düşünüyorlardı” diyerek seyredenler şimdiki Genel Kurmay Başkanı’nın 25 acemi askerin cephanelikte paramparça olmasının ertesi günü “Vali ile hediyeleşmesini” sessiz, dilsiz, tepkisiz, ruhsuz izliyorlar.
Ses çıkartmıyorlar.
Niçin?
Genel Kurmay Başkanı ile eşi ramazanda Başbakan ile eşine evinde “iftar yemeği” veriyor da onun için mi? Sessiz kalmalarının nedeni; “Başbakana iftar veren genel kurmay başkanı zihniyetine geçtik, bu günlere şükür demek” değilse bugünkü Genel Kurmay Başkanı’nın görevden alınması gerekirdi.
Kendisi istifa etmiyor.
Ben onun amiriyim, bana bağlıdır diyen Başbakan da onu görevden almıyor.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)