Hedef 2023!..


İmam yine kükredi...

Denizli’de imam hatip lisesi açtı. Karşısında çocukları gördüğünden olsa gerek bir coştu, pir coştu ve aynen şöyle dedi:

- 28 Şubat sürecinde imam hatiplerden korkanlar, öcü gibi görenler bu okulların kapısına kilit vurmuşlardı. Terörist yetiştirmediği, anarşist yetiştirmediği için mi imam hatip okullarını kapattınız? Vatana hizmet aşkıyla yandıkları için mi imam hatip okullarını kapattınız?..

Sonra da kendisi ve birçok bakan arkadaşının imam hatip mezunu olarak, bu okullara itibarlarını iade etmenin gururunu, heyecanını yaşadıklarını anlattı…

Şimdiii; bu konuşmanın ne kadar büyük bir ayrımcılık olduğu, diğer okullarda okuyanların potansiyel terörist ilan edildiği, ilerde Tanrı korusun, bu öğrencilerin birbirine girmesi halinde bunun günahını kimin defterine yazmak gerektiği gibi gerçekleri bi yana koyalım.. Acaba söyledikleri ne kadar doğru ona bakalım... Sevgili kardeşim Mehmet Faraç’ın kaleminden soralım:

- İmam hatip liselerinden hiç anarşist-terörist çıkmadı mı acaba?.. Acaba Güneydoğu’da yüzlerce kişiyi katleden Hizbullah örgütünün kurucuları ve binlerce militanının kaçı imam hatipliydi?..

- Ya da İstanbul’da 15-20 Kasım 2003’te bir ramazan günü 4 intihar saldırısında 60’tan fazla masumu öldüren El kaidecilerin kaçı imam hatip liselerinden mezun olmuştu?..

- Meclis hazır faili meçhulleri araştırırken ve de Hizbullah tetikçilerinin isimleri de TBMM’ye ulaşmışken, Başbakan bu okul-anarşist ilişkisini bir sorgulatsa kötü mü olur acaba?..

Cevabı bekliyoruz, sevaptır valla…

***

Tabii Türkiye’nin imamı böyle konuşunca, adamları durur mu, “sıfır sorun” Hariciye Nâzırı muhterem de açtı ağzını yumdu gözünü ve “Hedef 2023” sloganının ana hedefini açıklayıverdi:

- Ulusçulukla hesaplaşma zamanı geldi!..

Bakın siz şu muhtereme!.. Neden hesaplaşılması gerektiğini de kendi “stratejik derinliği” kadar anlattı:

- 19. yüzyıl ideolojisi olan ulusçuluk Avrupa’da feodalite ile bölünmüş yapıları bütünleştirdi. Biz de ise tarihten gelmiş organik yapıları dağıtarak geçici, suni karşıtlıklar ve kimlikler ortaya çıkardı. Hepimizin bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanı geldi…

Deveye “Neden boynun eğri” diye sormuşlar, “Nerem doğru ki” demiş!.. Şimdi ben bu sözlerin neresini düzelteyim?.. Organik yapılar dediği, 600 yıllık Osmanlı’nın iyice çürümüş “kulluk düzeni” ve bir ahtapot gibi ümmetin boğazına sarılmış gerici, çağdışı tarikatlar, cemaatlerdi. Geçici, suni karşıtlıklar dediği de Türkiye Cumhuriyeti’nin ta kendisi!.. Suni kimlikler ise kul olmaktan yurttaş olmaya geçiş yapan insanlarımız!..

Yeni Osmanlı hayali içinde sörf yapan muhterem, Osmanlı’nın son yüzyılını bir devlet değil, bir parya olarak geçirdiğini, yabancı elçilerin sadrazam atadığını, Osmanlı devlet adamlarının İngilizci, Rusçu, Fransızcı, Almancı olarak bölük bölük saf tuttuğunu bilmez mi?.. 1881’de emperyalist efendilerin Osmanlı’dan borçlarını tahsil etmek için Düyunu Umumiye’yi kurdukları andan itibaren Osmanlı’nın bir parya kadar bile değeri kalmadığını, 1. Dünya Savaşı’ndan sonra Anadolu’nun büyük bir iştahla paylaşıldığını, İstanbul’un iki kez işgal edildiğini, İslam Teali, Kürt Teali cemiyetlerinin, Vahdettin’in, Damat Ferit’in, Şeyhülislam Dürrizade ile Mustafa Sabri efendilerin alçakça ihanetlerini, Yunan ordusunu “halifenin ordusu” olarak ilan edecek kadar alçaldıklarını bilmiyorsa belgeleriyle öğrenmenin çok kolay, basit bir yolu var:

- Silivri iddianamelerinde “1 numaralı delil” olarak adı geçen NUTUK’u okusun…

Emin olabilir, ufku genişleyecek, hayaller içinde yüzmekten kurtulacaktır…

ÖNEMLİ NOT: Sakın unutmayın; Okyanus ötesindeki zat da 2005 tarihinde “Ulusalcı dalgayı aşacağız” buyurmuştu. Van, Şemdinli ve Silivri tertipleri bu açıklamadan sonra art arda patladı. Hariciye Nâzırı muhteremin sözleri ne kadar benzeşiyor, değil mi?

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)