Hukuk kaldıysa...


Tutuklu gazeteciler bu hafta yine yargıç önüne çıkıyor. OdaTV davasından yargılanan gazeteci arkadaşlarımız Soner Yalçın, Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu savcı iddianamesi dahil tüm kanıtlar gazetecilikten başka eylemlerinin olmadığını gösterse de 19 aydır tutuklular. Balbay, Özkan gibi arkadaşlarımız yıllardır tutuklu. Dünya Basın Konseyleri Birliği üyesi hukukçu Taner Erginel, katıldığı uluslararası toplantılarda “tutuklu gazeteciler” yüzünden Türkiye’nin başının çok ağrıdığını anlatırken, “tutuklu yargılama”nın çağdışılığını şöyle anlatıyor...
“Gazetecilerin tutuklu yargılanması konusunda uluslararası hukuk toplantılarında Türkiye’ye yönelik çok ciddi suçlamalar yapılmaktadır. Acaba Türkiye’deki yargıç kardeşlerimiz bunun çağdışı bir olay olarak algılandığını ve Türkiye’nin saygınlığına büyük gölge düşürdüğünü biliyor mu?”
* * *
“Hukukta evrensel kuralı artık herkes biliyor... Kişi suçluluğu ispatlanana kadar suçsuzdur. Bu durumda sormamız gerekiyor.
Hukuk ilkelerine göre suçsuz kabul edilen bir insanın aylarca ve bazen yıllarca tutuklu kalması doğru olabilir mi? Bu tutukluluk, gerçekte yasaların suçsuz kabul ettiği bir kişiye verilen ceza değil midir?”
* * *
“Devlet organları kanıtları süratle toplamıyorsa, devlet sanıkların kaçmasını önleyen teknik önlemleri geliştiremiyor, mahkemeler uzuyorsa bunun suçu neden sanığa ödetilmektedir.”
* * *
“Yargıç kuvvetli deliller var diye aylarca veya yıllarca tutuklu bıraktığı sanığın davası sonunda özgür bir karar verebilir mi? Böyle bir davada yargıç dava sonunda sanığı mahkûm edip mahkemenin (ve emniyetin) önyargısının doğru olduğunu kanıtlama eğilimi içinde olmayacak mıdır?”




Üniversitede “İslami bisiklet” üretimini tartışmışlar.
Din istismarcılarının yolsuzluklarını tartışacak değillerdi ya...
Fahrettin Fidan

Soru: Başbakan dershaneleri neden kapatmak istiyor?
Yanıt: Boşu boşuna dershaneye gidip sınav hazırlığı yapmanın gereği yok, her sınavda sorular ve yanıtlar sızıyor nasıl olsa...
Haldun Ertem



Bayrak nedir?
Başbakan Erdoğan, Beytüşşebap’ta PKK’lı cenazesi geçerken, askeri lojmanlardaki Türk bayrağının askerler tarafından indirilmesini şöyle izah etti:
“Türk bayrağını indirmek gibi bir durum asla ve asla yok. Türk bayrağının zarar görmesini engellemek için oradaki birkaç erimiz, yapılan iyi niyetli bir girişimle, orada bayrağımızı korumak niyetiyle bayrağımızı oradan alıyorlar.”
Gazeteci Müyesser Yıldız not düşüyor:
“Bu nasıl bir izahtır! O bayrak inmesin diye ölmüyor muyuz? Bayrağın zarar görmemesinin yolu ve yöntemi, onu indirmek değil, göğsünü siper yapıp onun uğruna ölmektir...”




Umumi manzara
Başbakan’a yönelik eleştiriler eskiye göre arttı... Kendisinin öfke dozunu yükseltmesi de bu yüzden. Peki eleştiriler neden arttı...
Doğal bir sebepten... Başbakan her konuda karar verici olunca, her konu Başbakan’a sorulunca, bütün atamalarda Başbakan onayı görülünce... Her olayda şimşekler de doğrudan Başbakan’a yöneliyor.
Tek adam olmak bir yandan yönetimi kolaylaştırıyor bir yandan zorlaştırıyor.
O yüzden kuvvetler ayrılığı, yetki dağılımı, fren denge sistemleri vs. icat edilmiş zaten...
* * *
Basın ve televizyonlar şehit haberlerini küçük göstersin...
Hatta hiç göstermesin... Neden?
Hükümetin altında ezildiği olumsuzluklar çoğalmasın...
Bunu söyleyenler şunu düşünmüyor...
PKK eylemleri küçük gösterilirse örgüt propaganda amacıyla daha büyük eylemlere girişecek, daha çok insan ölecek, daha büyük felaketler ortaya çıkacak...
Haberler büyütülürse terör örgütü en azından daha büyük tepkilere hedef olacaktır...
* * *
Başbakan kavşak ve tünel açılışında konuşuyor... Daha kavşakları anlatmadan sözü CHP ve medyaya getiriyor. Konuşmanın büyük bölümünde muhalefet ve medyaya atıp tutuyor...
Ne olur Başbakan bir açılışta da yalnızca icraatını anlatsa... Bütün konuşmayı yapılan hizmetlere ayırsa... Zaten yüzde 20’lerde patinaj yapan muhalefete sataşmasa... Daha büyük övgü ve takdir almaz mı? Siyaset sevimsizleşmese bu durum hem ülkenin hem AKP’nin işine yaramaz mı?



İngiliz demokrasisi
İngiltere’de medya özgürlüğünü tabii bizim ülkeyle kıyaslamaya imkân yok.
Yakın geçmişte Tony Blair’i Bush’un finosu yapan karikatürler ve espriler hâlâ hatırlardadır...
Bu özgürlüğün başka bir örneği de önceki gün BBC televizyonunda yayınlanan siyasi hiciv programında görüldü... Kabinesinde değişiklik yapan başbakan göreve yeni atadığı bakana:
“John, senden büyük beklentilerim var” diyor.
John’un yanıtı:
“O halde siz bir aptalsınız.”
Bizim memlekette bırakın TRT’yi, bu tür diyalog özel kanallarda yayınlanabilir mi?

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)