İfadeleri telekonferansla alınacak


Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Eylül Davası'nın sanıkları Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'nın ifadelerinin, sesli ve görüntülü iletişim teknolojisiyle alınması için ilgili yerlere müzekkere yazılmasına karar verdi.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen 12 Eylül Davası'nın duruşması sona erdi. Mahkeme Başkanı Süleyman İnce, verilen aranın ardından kararı açıkladı.

Buna göre, sanıklarla ilgili son olarak üniversite hastanesi heyet raporlarıyla adli tıptan alınan heyet raporunun birlikte değerlendirilmesi karşısında sanık savunmalarının CMK 196/4 maddesine uygun olarak alınmasına karar verildi.

Ceza mahkemesinde ses ve görüntülü bilişim sisteminin kullanılması yönündeki yönetmelik hükümleri de dikkate alınarak her iki sanığın bulundukları veya bulunacakları yer itibariyle gerekli sistemin kurulması açısından Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Daire Başkanlığı'na yazı yazılmasına karar veren mahkeme, sanıkların ifade vereceği yerde yasa ve yönetmelik hükümleri de gözetilerek naip hakim bulundurulmasını, bu amaçla İstanbul Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi'ne talimat yazılmasını kararlaştırdı.

Sanıkların ifade vermesi sırasında yanında naip hakim bulundurulacak ve tüm işlemlerin her anı itibariyle kamera kaydına alınacak olması karşısında müdahil avukatlardan en az birinin bulundurulması talebinin reddine karar veren mahkeme, sanık müdafilerine ve müdahil vekillerine, sanıklara sorulmasını istedikleri soruları duruşma öncesi mahkemeye yazılı olarak sunmaları için süre verdi.


DAVADA GÜNÜN GELİŞMELERİ

Davanın görülmesine Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam edildi. Sanıkların hazır bulunmadığı duruşmaya, sanıkların avukatları ile müdahiller, müdahil olma talebinde bulunanlar ve avukatları katıldı.

Duruşmada, öncelikle dosyaya giren belgeler tutanağa geçirildi. Evren ve Şahinkaya'nın duruşmada hazır bulunmasının hayati tehlikeye yol açıp açmayacağına üniversite hastanelerinin raporlarının dosyaya ulaştığı belirtildi.

Kenan Evren'in Genelkurmay Başkanlığı dönemini kapsayan Genelkurmay Başkanlığı ziyaretçi defterinin aslının veya onaylı suretinin istendiği müzekkereye cevap verildiği, Genelkurmay Başkanlığı'nın, bu tür bir bilgi ve belgeye rastlanmadığını bildirdiği açıklandı.
Sanıkların mal varlığının araştırılması istenen MASAK'ın da cevabını 2 klasör olarak mahkemeye ilettiği kaydedildi.

Müdahil avukatlardan Ömer Kavili, sanıkların bir an önce sorgularının yapılmasından yana olduklarını ifade ederek, sanıkların mahkemeye getirilmesini istedi. Kavili, sanıkların ifadelerinin telekonferans yöntemiyle alınması durumunda en az 2 avukatın yedek hakimle birlikte sanıkların bulunduğu yerde olmalarını talep etti.

Avukat Arif Ali Cangı, Kenan Evren'in hastaneye sevk edilmediğini, üniversite hastanesi doktorlarınca halen bulunduğu GATA'da görüldüğünü anlatarak, sağlık durumuyla ilgili üniversite hastanesi raporunun usulsüz olduğunu savundu.

Raporların tartışılacak çok yönü bulunduğunu ve kamuoyunu tatmin etmediğini ifade eden Cangı, ''Davanın açılmasından bu yana 9 ay geçmesine karşın sanık savunmalarının henüz alınmamış olması, davaya duyulan güvenin her geçen gün azalmasına yol açmaktadır. Bu güvensizliğinin önemsenmesi gerekir. Sanıklar, hiçbir duraksamaya yer vermeden mahkemeye getirilebilir, sorguları yapılabilir, savunmaları yapılabilirdi. Bu, sanıkların suçlarından tarifsiz acılar yaşayan müdahillerin acılarını bir nebze dindirmiş olabilirdi. Şahinkaya'nın zaman geçirilmeden mahkemeye getirilerek, Kenan Evren'in de doğrudan sorgu yapmamızı sağlayacak biçimde bir an önce sorgularının yapılmasını istiyoruz'' diye konuştu.

Avukat Kazım Genç de sorguya bir an önce başlanmasını istedi.

Avukat Fikret Babaoğlu ise sanıklarla ilgili, ''Bir zamanlar kudretlerinden sual edilmezdi. Buraya çıkıp tarih önünde hesap vermeliler'' dedi.

Avukat Mehmet Horuş da TBMM'de kurulan Darbeleri Araştırma Komisyonu'nun 12 Eylül ile ilgili 180 kişiyi dinleyeceğinin basına yansıdığını kaydederek, bu listenin komisyondan talep edilmesini istedi.

Horuş, ''Meclis sanıkları burada sorgulamak varken, misafir olmaya gidiyor. Bunun sanıklar açısından fiili hukuk duvarı yarattığı kaygımız var. Bu koruma duvarı nedeniyle sanıklar sanık olamadılar. Talebimiz, sanıkları sanık yapmanız'' dedi.

Avukat Medeni Ayhan, ''Tahsin Şahinkaya, Hüsnü Mübarek gibi yatakta yargılanmalı. Pinochet 91 yaşında yargılandı ve tutuklandı. Bunların yaşı da yargılanmalarına engel değil'' ifadelerini kullandı.

Avukat Yaşar Kaya da halen sanık sorgularının yapılmamasını eleştirerek, ''Diğer özel yetkili mahkemelerde son bir yılda binlerce kişinin ifadesi alınmış, bu iki sanığın ifadesi alınamamış. Bu nedenle reddihakim talebinde bulunuyoruz. Sanıklar, mahkemede ifade verirken harcayacakları enerjinin 3-4 katını hastanede harcamışlar. Toplum vicdanının düzeltilmesi için sanıkların tutuklanarak, getirilmesini talep ediyoruz'' diye konuştu.

Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin özel yetkilerinin 6352 sayılı Yasa'yla kaldırıldığını anlatan Kaya, mahkemeden, buna ilişkin düzenlemeyi iptal için Anayasa Mahkemesi'ne götürmesini istedi.

Avukat Şenal Sarıhan da 7 Kasım 1980'de gözaltına alındıktan sonra Mamak Cezaevi'nde öldürülen İlhan Erdost'un ailesi adına müdahillik talebinde bulundu.

Sanık avukatlarından Bülent Acar ise yetkili ve görevli olarak kamusal savunma makamında bulunduklarını söyleyerek, ''Bu herkes tarafından bu şekilde bilinmeli ve anlaşılmalı'' dedi.

Acar, müvekkillerinin ifadelerinin sesli ve görüntülü iletişim teknikleriyle alınmasına yönelik talebini tekrarladığını bildirdi.

TBMM avukatı Yıldız Bezginli söz alarak, Darbeleri Araştırma Komisyonu'na yönelik eleştirileri yanıtladı. Bezginli, TBMM'nin yasama görevi yanında anayasadan kaynaklanan denetim görevi de bulunduğuna dikkati çekerek, ''Bunlardan biri de araştırma komisyonu kurulmasına ilişkindir. Darbeleri Araştırma Komisyonu da TBMM Genel Kurulu kararıyla kurulmuştur. Bu anlamda, yargı yetkisinin alınması olarak değerlendirilmemelidir'' dedi.

Avukat Kerem Dikmen de Siyah Pembe Üçgen Derneği adına müdahillik talebinde bulundu. Dikmen, 12 Eylül darbesinden sonra transseksüellerin topluluk olarak haklarının ihlal edilmesi nedeniyle müdahil olmayı istediklerini ifade etti.

12 Eylül'ün ardından idam edilen Ali Aktaş'ın annesi Ganime Aktaş da müdahil olmayı talep ederek, ''Davacıyım. Oğlumun hakkını helal etmiyorum. Oğlum 12 Eylül ihtilali sonrasında haksız yere idam edildi'' dedi.

Adliye önünde protestolar

12 Eylül askeri darbesine ilişkin dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya hakkında açılan davanın altıncı duruşması sürerken, çok sayıda sivil toplum kuruluşu adliye önünde protesto gösterisi yaptı.

Adliye önündeki gruplar arasında, Devrimci 78'liler Federasyonu, Yusufiye Derneği, 12 Eylül'ü Yargılama Platformu, Avusturya ve Almanya'dan bazı sosyalist grupların temsilcileriyle bazı siyasi partiler yer aldı.

Adliye önünü 12 Eylül'de idam edilenlerin fotoğrafları ve çeşitli pankartlarla donatan eylemciler, 12 Eylül darbesi sürecinde işkenceye maruz kalanları temsilen ''işkence sehpası'' kurdu. Kurulan sehpaya temsili olarak bir eylemci ellerinden asıldı ve daha sonra falakaya yatırıldı.

Avusturya ve Almanya'dan gelen gruplar da ''askeri diktatörlüğün sınırsız aydınlatılması'' anlamına gelen Almanca pankartla gösteriye destek verdi.

Kısa süreli gerginlik

Grupların, pankart asma esnasında kısa süreli gerginlik yaşandı. Öğle saatlerinde ise karşıt görüşlülerin karşılıklı slogan atması üzerine çevik kuvvet ekipleri iki grup arasında barikat kurdu. Emniyet amirleri grup temsilcileriyle konuşarak gerginliği yatıştırdı.

''12 Eylül dönemin mahkeme kararları hukuk garabetidir''

Bu arada, bazı sivil toplum kuruluşu temsilcileri basın açıklaması yaptı. 12 Eylül'ü Yargılama Platformu adına basın açıklaması yapan Nimet Tanrıkulu, 12 Eylül mahkemelerinin kararlarının bir bütün olarak ''hukuk garabeti'' olduğunu, işkence altında alınan ifadelerle bu karaların verildiğini belirterek, bu mahkemelerin kararlarının meşru olmadığını ve bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılması gerektiğini söyledi.

12 Eylül darbecilerinin sadece iki komutandan ibaret olmadığını ifade eden Tanrıkulu, ''Emir komuta zinciri içinde dönemin en üstte MGK'sından, sıkıyönetim komutanlarından en alttaki erlere kadar, bütün askeri görevliler, bütün askeri cezaevlerinin müdürleri, istihbarat subayları, işkenceci doktorları, cunta destekçisi TÜSİAD ve Pasifik ötesinden darbeyi yönlendiren Amerikan emperyalistleri darbecidir ve darbecilerin suç ortaklarıdır'' ifadelerini kullandı.

Davayı gören mahkemenin Kenan Evren'in ''koşulların olgunlaşmasını bekledik'' ifadesini suç duyurusu olarak kabul etmeyerek, 12 Eylül öncesi olaylarla cuntanın hazırlanması arasında ilişki kurmadığını savunan Tanrıkulu şunları kaydetti:

''Bu cuntayla 1 Mayıs 1977 katliamı, İstanbul Üniversitesi, Balgat, Bahçelievler katliamları arasında ilişki kurmuyor demektir. Abdi İpekçi, Kemal Türker, Doğan Öz ve öldürülen 5 bin genç arasında ilişki kurmuyor.

Aradan 32 yıl geçmesi, darbecilerin yaşlanmaları ve ölmeleri yargılanmaları önünde engel değildir. Çünkü mesele, bir başına Evren ve Şahinkaya, hatta bütün darbecilerin ve işbirlikçilerin yargılanması meselesi değildir. Bu tarihle hesaplaşmaktır. Bir dönemle hesaplaşmaktır. 12 Eylülcülükten kopuş ve de özgür demokratik, çağdaş, aydınlık bir Türkiye'ye giden yolu açmaktır mesele...''

Tanrıkulu'nun ardından söz alan Bağımsız İstanbul Milletvekili Levent Tüzel de 12 Eylül'ü Yargılama Platformu'nun 12 Eylül işkencecilerinin listesini mahkemeye sunduğunu ifade ederek, bu işkencecilerin yargılanmasını istediklerini söyledi.


AA
Tags

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)