İki Olay İki Sonuç…


CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun geniş bir heyetle katıldığı Güney Afrika’nın başkenti Cape Town’da toplanan Sosyalist Enternasyonal (SE) Genel Kurulu’nun sonuç bildirgesindeki

kimi paragraflar geniş tartışmalara neden oldu.

Örneğin dinci Akit gazetesi, CHP’nin SE’de ulusal yararlarımıza aykırı kararlara imza attığını öne sürerek, “Gaflet mi İhanet mi?” başlıklı haber yayımladı.

Parti içinde de “konu” genel merkezi suçlayıcı kimi açıklamalara vesile oldu.

Sonuç bildirgesindeki saptamalara göre; Kürt sorunu İsrail ve Filistin sorunları gibi çözüm bulunması gereken sorundur. Irak, İran, Türkiye ve Suriye’yi SE’de temsil eden partilerin, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlardan yardım alarak Kürt sorununu çözmeye çalışacakları, SE’de “Kürt Çalışma Grubu” yeniden kurularak uluslararası hukuka göre çözüm araması kararlaştırıldı.

Kararlar Kürt sorununu uluslararası hale getirmeye çalışıyor, sorunu İsrail ve Filistin sorunlarıyla eşdeğerde tutuyor.

Yazılı sözlü eleştirilere karşın, “Yeni” CHP’den; kapsamlı, kamuoyunu doyurucu bir açıklama nedense yapılmadı.

Gerçek neydi?

***

Edinilen bilgilere göre:

CHP, SE Genel Kurulu’nda konuşan İran KDP’si ile Irak KYB’si, sonuç bildirgesine konulmasını istedikleri paragrafın yazımına itiraz etti. Paragrafın taslakta yer alan “Kürtlerin self-determinasyon haklarının mevcut olduğu” yolundaki ifadenin metne girmesi engellendi...

Kürt sorununu İsrail-Filistin sorununa benzeten, bunun çok taraflı bir sorun olduğu içeriğindeki paragrafın bütününe karşı olduğunu ve CHP’nin katılmadığını heyette bulunan Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu kürsüden açıkladı. Heyet üyesi Osman Korutürk de CHP’nin itirazlarını SE Başkanı Papandreu’ya aktardı ve.. partinin tutumu Kılıçdaroğlu’nun imzasıyla SE Başkanı ile Genel Sekreteri’ne “rezerv niteliğinde resmen” yazılı olarak iletildi..

Bu bilgiler bir soru çağrıştırıyor: CHP’nin yazılı sözlü karşı çıkışına karşın tartışma konusu paragraflar nasıl oluyor da sonuç bildirisinde yer alıyor?

Diyorlar ki; CHP heyeti Cape Town’dan ayrılmak üzere havaalanına giderken karşı çıktıkları paragrafların bildiriye girdiğini öğrendi!..

Cape Town serüveni, siyaset adamlarının olası ve olumsuz sonuçları hesap ederek attıkları adımları sonuç alıncaya dek izlemeleri, aksi halde sürpriz sonuçlarla karşılaşacaklarını hesap etmeleri gereğini anımsatan bir örnek.

***

Birkaç gündür siyaset başka bir olayı tartışıyor.

Kılıçdaroğlu, Güneş gazetesinde mühimmat deposundaki patlamanın yüzde 90 sabotaj olduğunu, bu bilginin kaynağını da içeren bir açıklama yaptı.

Kesin bir dille, “Ordunun, yüzde 99 sabotaj” dediğini ve bu bilgiyi ikinci bir kez “üst düzey komutanlardan aldığını” söyledi.

Üstelik, “(Komutanların) birden fazla kanıtları var” diyordu. Patlama cep telefonuyla gerçekleştirilmiş ve TSK, sabotaj olma ihtimaline yoğunlaşmıştı.

Açıklama kıyamet kopardı. Kılıçdaroğlu’nun basına, “Bu tartışılan konu” diyen yanıtını RTE yanıtladı: “Genelkurmay İkinci Başkanı sormuş Kılıçdaroğlu’na. ‘Ben böyle bir açıklama yapmadım. Bazı üst düzey komutanlardan bilgi aldım.’ Kim bu üst düzey komutan açıkla. Böyle tutarsız ve samimiyetsiz ve böyle durumdan rant devşirmeye çalışmak diye bir şey olabilir mi?” dedi.

Kılıçdaroğlu, hemen uzun bir açıklama yaptı. “Arkasında durduğu her söz, düşünülmüş, uzun süre üzerinde konuşulup tartışıldıktan sonra dillendirilmişti.”

***

Başbakan, TSK’nin “böyle bir iftira karşısında yargı yoluna gideceğini”, hükümetin de yargı yolunu açık tuttuğunu söylüyor.

Tartışma olağan bir seyir izleseydi; TSK, hayır sabotaj olasılığı yoktur diye bir açıklama yapar, Kılıçdaroğlu’nu yalanlayabilirdi.

Ne ki; RTE, ana muhalefetin açıklamalarını “iftira” diye niteledi.

Şimdi sormak lazım: “İftira” sabotaj açıklamasının neresinde?

***

Ama bu olay, üstelik genel başkan olan bir siyaset adamının ortaya attığı bir iddianın arkasında durduğunu söylemekten öteye, günü geldiğinde o iddiayı kanıtlamayı öngörmesi, hesaplaması gereğini gündeme getiriyor.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)