İstanbul Trafiğinde Yeni Uygulama mı?


İstanbul trafiğinde “Toplu Taşıma Yolu” uygulaması, pazartesi gününden itibaren yürürlüğe girdi.

Belli güzergâhlarda, sabah 7.00 – 10.00, akşamları da 16.00 - 20.00 arasında yolların belirli bir bölümünün, bariyerle ayrılmadan, toplu taşıma araçlarına tahsisini öngören uygulama, sürücüler uyarılara uymadıklarından aksamış.

Şaşırtıcı değil. Bu tür uygulamaların başarısı, yolu kullananların disiplinine ya da uygulamayı denetleyecek olanların yaptırım gücüne bağlıdır.

Doğrusu uygulamanın geleceği açısından kuşku ifade edenleri de kötümserlik veya bozgunculukla suçlamak pek doğru olmayacaktır.

Çünkü Türkiye’de kural, “başkalarının mutlaka uyması gereken yaptırım” anlamını taşır ve “benim de buna mutlaka uymam gerekir”i kapsamaz, onun yerine “bir defadan bir şey olmaz, idare ediver abi”yi içerir.

Bu bakımdan gelecekte nice trajikomik ve sefil manzaralarla karşılaşacağımızı, kurala uyanların sonunda nasıl “enayi yerine düşeceklerini” kestirebilmek güç değil.

Kimi yayın organlarımız, Toplu Taşıma uygulamasını “İstanbul trafiğinde yeni bir dönem başlıyor” diye nitelediler.

Ama pek de öyle değil.

***

Bu uygulamanın temeli 37 yıl önce Ahmet İsvan tarafından atılmış, Mart 1979’da, Aytekin Kotil tarafından Taksim - Zincirlikuyu arasında “Tercihli Yol” adı altında yürürlüğe konmuş, önceleri 55 dakika süren yolculuk, uygulamanın ardından 21 dakikaya inmişti.

Ama daha sonra, güzergâh üzerindeki dükkân sahiplerinin ve diğer çevrelerin baskısıyla, zaten baştan itibaren tam olarak uygulanamamış olan strateji yürürlükten kaldırılmıştı.

Yürürlükten kaldırılmanın nedenlerinden biri de “tercihli şerit dışında, sıkışan özel araba trafiği” idi.

Bu tür uygulamaların temelinde, siyasi bir tercih yatar. O da şudur:

Siz yolları ne için kullanacaksınız, insan taşımak için mi, yoksa araç taşımak için mi?

Önce bu sorunun yanıtının çok basit olduğu sanılır, ama öyle değildir.

Nitekim soru Boğaz geçişinde de gündeme gelmiş, pratik yaşamdaki yanıt ise hep “Biz köprüleri araç taşımak için kullanmayı yeğliyoruz, amacımız araçtır” olmuştur.

Zaten bu toplum hiç toplu taşımaya öncelik tanımadı.

***

Tabii ki metro ideal ve nihai çözümdür. Ama bunun yanı sıra raylı sistem, tercihli yol, metrobüs gibi uygulamalar da çareler arasında sayılabilirler.

Bu yüzden, raylı sistem, “metrobüs” gibi uygulamaları dolayısıyla da Kadir Topbaş’ın herkesin desteğini aldığını belirtmek gerekir.

Durum böyle olunca, yani çok yönden haklı olarak çok eleştirilen bir Başkan, toplu taşımacılık uygulamaları dolayısıyla böylesine desteklenince, şöyle düşünülebilir:

- Demek ki kim toplu taşımacılığı yeğlerse destekleniyor.

Temelde öyle de olsa, demokrasilerin karmaşık yapısında yaşam hep öyle olmuyor.

Taşımada insana öncelik vermek, sesi daha çok çıkan etkin çevrelerin inanılmaz tepkisine yol açabiliyor.

Nitekim Kadir Topbaş yönetiminin de yolları insan taşımaya doğru evriltecek uygulamalardan haberdar, hatta bunlardan yana olduğu halde gelen tepkileri göğüsleyemeyeceğinden, şimdilik yaşama geçirmekten çekindiğini biliyoruz.

Londra’daki araçla şehir trafiğine girişi caydırma uygulamasını beğenen, Topbaş’ın bu konuda gerekli belgeleri getirtip çevirttiği halde, tepkilerden çekindiği için şimdilik vazgeçtiği biliniyor.

Toplu taşıma halkın yararına bir çözüm, ama uygulamak için siyasi kararlılık ve yürek ister.

Yarın bu sütunda İstanbul’da bu yürekliliği göstermiş iki kişinin, Atila Alpöge ve Ahmet İsvan’ın maceralarını anlatacağım.

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)