Kim bunlar kim?


Eğer hafta başı, o menfur katliamlardan biri daha işlenmeseydi; geçen hafta sonu sessiz sedasızdı, gürültü patırtı yoktu, ipe sapa gelir haber de yoktu.
Tabii Sayın Başbakan yandaş gazetecileri sebilhane bardağı gibi dizip, ağzına geleni söylemeseydi...
Bizim için bu da yeni değildi. Başbakan’ın söylediğini kaç defa yazdık, o söyledi biz sorduk.
Cevap alamadık, Başbakan dilinin ucuna gelen “Kim bunlar Sayın Bakan?” diye sorunca da isimlerini telaffuz etmiyordu, birtakım benzetmelerle ya da geçmiş imalarla kimliklerini sökmeye çalışıyorduk.
Sayın Başbakan halimize acısa da ağzındaki baklayı çıkarıverse ne olur?
Son konuşması da böyleydi.
Hani, bizim “Alçaklara kar yağıyor üşümedin mi, sen bu işin sonunu düşünmedin mi?” diye sorduklarımız var ya, galiba yine onlar.
* * *
Ama bu sefer iş değişmiş, Melih Aşık “Başbakan’ın yakıştırdıklarını” ele verdi.
“Başbakan Erdoğan Kürtçü gazetecilerden yakınıyor” diye yazıya giriyor.
Dikkat buyurun “Kürt” değil, “Kürtçü gazeteciler”, iyi bilin.
* * *
Ve sonra Başbakan’ın söyledikleri:
“Artıkları başkalarına bırakıyorsunuz, köşe yazarlarına bakıyorsunuz, ben diyorum ki, sizin haber kaynağınız Allah aşkına Roj TV midir, Mezopotamya mıdır, sosyal medya mıdır?”
* * *
Melih Aşık diyor ki:
“Kim midir bu yazarlar? AKP’nin açılım politikasına ilham veren, açılım yapılırken İçişleri Bakanı tarafından yüksek fikirleri alınmak üzere toplantıya davet edilen enteller.
Onların aklıyla gittiği yolda çamura saplanan Erdoğan şimdi onlardan şikâyet ediyor.
Oysa onlar dün neyseler bugün odurlar. ABD politikalarını savunurlar. Güneydoğu’da Kürt devleti kurulmasına yönelik politikaların sözcüsüdürler. Tabii kafadan Kürt devleti kurulmaz. Önce demokratik özerk yönetim sonra devlet olacaktır... Erdoğan’ın eski yol arkadaşları onu PKK ile demokratik özerklik zemininde görüşmeye zorluyor. Erdoğan bu noktada zorlanıyor.”
Melih Aşık, yazısına “Kimdir bu yazarlar?” diye girmişti.
Kim olduklarını anladınız mı?
Hâlâ anlamadıysanız, bizden beter olun!
Daha ne istiyorsunuz?
Allah Melih Aşık’tan razı olsun.
* * *
İşte Melih Aşık’tan etkilenenlerden birkaçı “akil adamlar” diye bir sivil toplum örgütü kurmuşlar, çok da iyi yapmışlar.
Bu kanın, bu savaşın durması lazım.
Yalnız kim bu akil adamlar?
Birinin adı bile...
Her çorbaya maydanoz.
* * *
Geçenlerde bir muhtıra lafı çıktı. Nedense Bülent Arınç pek ilgilendi.
Belli ki rahatsız...
Biz de muhtıra lafının kullanıldığı yerleri anlattık:
“Eğer vazgeçmedilerse bir zamanlar askerlerin ceplerinde küçük muhtıralar vardı.”
Eyvah, lakin kimse bugüne kadar telaşlanmadı.
Öyle ki “avukatların ceplerinde küçük muhtıralar vardı, ertelenen duruşmaların tarihini, saatlerini yazarlardı.”
İşte bu yanlışlığı da anlayan olmamış ki, kimse kalkıp, bize kendine gel dememiş!
Düzeltiyoruz, “askerlerin değil, avukatların ceplerinde takvim benzeri muhtıralar vardı...”

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)