Kim kimi savunuyor!


Sevgili okuyucularım, Tayyip her fırsatta kürsülere çıkıp nutuk atıyor, danışmanları tarafından yazılan metinleri önündeki aygıttan okumayı sürdürüyor. İşine gelen konularda konuşuyor, işine gelmiyorsa ağzını bıçak açmıyor.
İşte son olay, Afyon’daki 25 şehit olayı.
Dikkat ediniz, aradan günler geçti ama cenaze törenleri yapılamadı…
Çünkü tabutlara konulacak parça yok.
Patlamada 25 Mehmetçik paramparça, un ufak oldu. Şimdi DNA testleriyle falan kimliklerini saptamaya çalışıyorlar ama yetmeyecek.
Mezarlarına boş tabutlar konulacak.
Türkiye bu acı olayı yaşamış, acaba Tayyip‘in bu konuda söyleyeceği bir tek söz yok mu?
Yok!.. Duvardan ses var, Tayyip’ten yok.
Şimdi onun tek derdi, Genelkurmay Başkanı Necdet Bey’i savunmak. Pazar günü yine çıktı piyasaya ve öyle laflar etti ki, tanımayanlar onun Türk Ordusu’nun bir “Savunucusu” olduğunu zannedebilir! Bakınız Afyon için neler dedi:
“Bu olay topyekûn bir karalama ve linç kampanyasına dönüştü. Kurumlara (Genelkurmay’a) yönelik, milleti galeyana getirmeye yönelik bu girişimler en hafif tabiriyle sorumsuzluktur, alçaklıktır.
Bakıyorsun birileri çıkıyor, bu ne düşüklüktür yaaa, Genelkurmay Başkanımızı ehliyetsizlikle suçluyor. Ya senin ehliyetin ne? Yani köşelerinizden yaptığınız saldırılarda size verilen bir ehliyet mi var bir yerlerde?
Yani (Genelkurmay Başkanı) 40-45 yılını bu ordunun değişik kademelerinde geçirecek, ondan sonra da Genelkurmay Başkanı olan bir insana sen kalkacaksın, utanmadan sıkılmadan ‘Hükümete yalakalık yapıyor’ diyeceksin. Böyle terbiyesizlik olmaz.”
* * *
Kürsülerden haykırdığı şu sözlerin “Düzeyine” bakar mısınız!
“Terbiyesizlik, alçaklık, düşüklük!..”
Bunları Afyon olayını eleştiren gazeteciler, bizler için söylüyor. Vermeye kalkıştığı görüntü ise pek muhteşem: Öyle bir başbakan ki, ordumuzun savunucusu kesilmiş!
Bak muhterem, senin savunduğun Türk Ordusu falan değil. Sen sadece ve sadece bugünkü Genelkurmay Başkanını savunmaya kalkışıyorsun. O kim? Bu ülkede her gün şehitler toprağa verilirken o işlerin birinci sorumlusu olan,
sonrasında Afyon Valisi’nin makamında adeta bir kutlama yaparmış gibi plaket veren, hediyeler alan bir şahıs.
Bunu niçin yaptığını soranlara da “O anda reaksiyon gösteremedim” diyebilen bir komutan! İnşallah devlet işlerinde aynı duruma düşmez, reaksiyon gösterir!
Dün Latif Demirci‘nin muhteşem bir karikatürü vardı ve her şeyi anlatıyordu!
Afyon Valisi Necdet Bey’in boynuna kocaman bir kangal Afyon sucuğu geçirmiş, beyefendi ise “Aniden taktı, reaksiyon veremedim” diyor!
* * *
Bu iktidar Türk Ordusu’nu duman etti. Kendisinden yana olmayan komutanları hapishanelere attırdı, düzmece belgelerle üretilen çeşitli davalarda hepsi yıllardır tutuklu.
Ordumuz ve komuta kademesi için bunların Necdet Özel öncesinde söylediği sözleri kitap yapsak, ciltlere sığmaz.
Suikast mağduru (!), Başbakan Yardımcısı Bülent değil miydi “Biz iyi ki o generallerle savaşa girmemişiz, yoksa mahvolurduk” diyen!
Dün tu kaka ilan ettikleri ordumuzu şimdi savunmaya başlamış olmaları dünyanın en komik olaylarından biridir ve bunu beş yaşındaki çocuklara bile yutturamazlar. Niçin savunuyorlar?.. Niçin Türk Ordusu’na sahip
çıkmaya başladılar?..
Çünkü ordunun başına büyük bir başarıyla Necdet Özel’i getirdiler.
Kendilerine yakın, yandaş, kendisini hükümetin bir memuru olarak gören bir Genelkurmay Başkanı!
Al gülüm ver gülüm.
Peki ya Necdet Bey öncesinde gelmiş geçmiş komutanlar?
Tutuklu Genelkurmay Başkanları, Kuvvet ve Ordu Komutanları, nice general ve amiraller, albaylar ve daha alt kademeler!
Onlar vatan haini idi! Her birine bir damga vurup içeri attırdılar:
Terörist, darbeci, casus, fuhuş çetesi…
Necdet Bey’le giriştikleri işbirliği sonucunda onların çoğunu emekli etmeyi başardılar!
Ama gelin görün ki, bugüne kadar birinin olsun suçu kanıtlanmadı… Ve hepsi de, hapishanelerde.
Şimdi ise Tayyip kalkmış, ordumuzu savunmaya yelteniyor.
Hayır, o ordumuzu değil, sadece ve sadece kendi personeli ve yandaşı olan Necdet Bey’i savunma ve aklama peşinde…
Çünkü bugüne kadar hiçbir Genelkurmay Başkanı onun düştüğü durumlara düşmemiş, bu kadar yıpranmamıştı. Hilmi Özkök dahil. Ama ne acıdır ki, gerçek yıpranan Necdet Bey kadar, onun kişiliğinde Türk Ordusu da oluyor.
Türkiye manzaraları
Bütün bu kargaşa içerisinde Türkiye’de ilginç olaylar oluyor. Örneğin pazar günü Hakkari ve Şırnak’ta yine üç şehidimiz vardı, arada kaynayıp gitti.
Pazar günü Van’da, Akdamar Adası’ndaki Ermeni kilisesinde yapılan ayinde Ermenistan Bayrağı açıldı. Beytüşşebap’ta askeri araçların bile üzerine asılan PKK paçavralarını, askeri lojmanlardaki Türk Bayrağı’nın yine askerlere verilen emir doğrultusunda -korkudan- indirildiğini görmüştük de, topraklarımızda ayin vesilesiyle Ermenistan Bayrağı bugüne kadar hiç açılmamıştı. Tayyip bunları bilmez mi, görmez mi? Bilir ve görür ama konuşmak işine gelmez.
Şimdi karşımıza yeni bir sorun çıkardılar:
İslami bisiklet!
Yani sakın ola ki “Ulan bisikletin de İslamisi olur mu?” diye sormayın, demek ki olurmuş!
Evet, İstanbul’da üniversite hocalarının bile katıldığı toplantıda bisikletin ne zaman İslami olacağı, ne zaman olmayacağı ciddi biçimde tartışıldı.
Yıldız Teknik Üniversitesinden Prof. Dr. Alpaslan Açıkgenç: “Ameller niyete göredir. Allah’ın rızasını gözeterek üretilen bisiklet İslami olur.”
Aynı üniversiteden Prof. Dr. Bedri Gencer: “Artık bize İslami teknoloji gerekiyor. İnsanın asli yapısını değiştiren teknoloji ve onun ürünleri İslami olamaz.”
Gaziantep Üniversitesi’nden Prof. Dr. Türkay
Dereli: “Boyası sağlığa zararlı olan bir bisiklet İslami olamaz.”
Bu hocalara, bu kafalara gençlerimiz emanet edilmiş, onları okutuyorlar!
Artık siz siz olun, bisiklet falan alırken İslami olup olmadığına bakın. Hadise şimdi bisikletle başlatıldığına göre, yakın gelecekte otomobil, buzdolabı, ütü mütü alırken de aynı atraksiyonlar karşımıza çıkacaktır.
Yakında bu ürünler için Diyanet tarafından “Helaldir, İslama uygundur” sertifikası verilmeye başlandığında ise hiç şaşırmayın!
Bu AKP kafasının Türkiye’yi sürüklediği çukur işte budur.

Yorum Gönder

1Yorumlar
  1. Emin bey, umarım Sözcü gazetesi bu yalaka, sindirilmiş ve korkutulmuş basınımızın içinde bir ışık gibi parlar da noktürnal('yarasa'msı) canlıların yok oluşuna neden olur. Uğur beyden ve sizden sadece istediğimiz gerçeklerin ortaya çıkarılmasına vesile olmanız. Mahalesef bugün Bursa nutkundaki her yazılan gerçekk olmuştur ama bakalım bizlerde asil kandan eser kalmışmı, bunu tarih bize gösterecek.
    Şimdiden kaleminize ve cesaretinize en içten saygılar

    YanıtlaSil
Yorum Gönder