Kına!


Şehitlerin ardı arkasının kesilmediği yakın günlerdi.

Ekranlarda PKK’ye söylemediğini bırakmıyor; Oslo’da ödünler verdiği için terörün arttığını öne sürenleri sert

ifadelerle yanıtlıyor, “Bir daha PKK ile görüşmek mi? Asla!” diyordu.

Terörü güvenlik güçleri temizleyecekti. Hükümetin terörle mücadele defterinde başka yol yöntem olmadığını; ekranlarda, gazete manşetlerinde bas bas bağıran Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı RTE idi.

Az bir zaman sonra, bu kez ekranlardan Oslo’nun bir kez daha asla gerçekleşmeyeceğini ilan eden Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı RTE gitti, yerine mülayim sesli, sözlü, yüzlü bir başka Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı geliverdi.

Tabii, nasıl oldu da böylesi hızlı bir değişim yaşadığını sorması olası gazetecilerin değil, istediği konuda açıklama yapmasını sağlayacak çanak sorularla huzurunda sıralanan yandaş, yalaka ya da padişahın dalkavuğu gazetecilerin sorularını yanıtlarken şu açıklamayı yapıverdi:

“İmralı ile görüşmelere başlayabiliriz” dedi.

İmralı dediği de adını söylememeye özen gösterdiği katiller çetesinin şefi Öcalan!

***

Terör sorununu çözümleyebilmek için zaten örgütle görüşmenin zorunlu olduğunu yazan, söyleyen Mehmet Ali Birand’lar, Çandar’lar, Cemal’ler; öpmesen bile silah gücüyle yenemediğinin sık elini anlayışıyla yatıp kalkanlar: Ohhh nihayet dediler, rahat bir nefes aldılar.

Oysa garip bir çelişki yaşanıyor. Bir yandan çözüm için İmralı üzerinden PKK ile görüşmelerin başlayacağı işareti veriliyor. Öte yandan çözüme tek yolun silahlı kuvvetlerin dağ bayır demeden PKK’ye müthiş darbeler vurduğunu, vuracağını içeren haberler yayımlanıyor.

Silahlı kuvvetlerle başarıya mek parmak kaldıysa; hükümet, “İmralı” aracılığıyla terör örgütü ile görüşme namı altında pazarlığa oturmaya neden hazırlanıyor ve bu cesareti nereden alıyor?

***

Başbakan’ı ana muhalefet rahatlattı.

CHP, Oslo belgelerini tazelediği sırada örgüt ile görüşmelere yeniden başlanmasını öngören, hatta dayatan irdelemeler gündeme geldi.

Ana muhalefet lideri Kılıçdaroğlu PKK ile görüşmelere karşı olmadıklarını açıkladı:

“Örgütle silahı bırakma koşuluyla elbette görüşmeler yapılabilir” dedi.

Hükümet sözcüsü Bülent Arınç, devletin istihbarat örgütlerinin PKK ile görüşmeler yapmasını doğal görevleri arasında sayarken Oslo’yu tazelemeyi dayatanlara bir ipucu verdi: “Kimbilir, örgütle görüşmeler başlamıştır bir yerlerde” dedi.

Birkaç gün sonra RTE, İmralı’ya kardeşini göndererek Kandil’le görüşmelere kapıyı yeniden araladıklarını söyledi.

***

Pazarlık diyoruz, hükümet ve muhalefet görüşme istiyor diyoruz; pekâlâ ama görüşmelerin olası gündemi nedir, ne olmalı, sorup soruşturmuyoruz.

Görüşmelerin başlayacağı işareti verilir verilmez, Kandil’den uzanan koşullar tekrar sahneye girdi.

PKK ve BDP’nin önde gidenleri örgütün Güneydoğu ve Doğu illerini kapsayan bölgede, “demokratik özerklikten” vazgeçmediklerini ilan ettiler.

PKK’nin sivil uzantısı diye suçlanan KCK sorumlusu tutuklu kişilerin serbest bırakılması, hatta KCK’nin üzerine gidilmemesi… Tabii Öcalan’ın cezasını evde çekmesi için dayatmalar pazarlık görüşmelerinde diğer koşullar…

***

Yanıtı aranan soru şu:

Öngörüldüğü gibi terörü durdurmak için PKK’nin ve uzantılarının dayattıkları demokratik özgürlük koşulunu hükümet kabul edecek mi?

Edebilir mi?

Koşul kabul edilirse; içeride ve dışarıda çoktandır sözü edilen Türkiye’nin bölünmesinin ilk aşaması gerçekleşecek demektir.

Bugün görüşme adı altında örgütle pazarlığı hararetle destekleyenler, demokratik özgürlük adı altında ülkenin büyük bir parçasının kopup gitmesine acaba yeşil ışık yakacaklar mı?

Yoksa, her zaman her devir değişiminde sergiledikleri dönekliğe uygun yazılı sözlü davranışlarla…

…karakterlerine özgü örneğin zaten ülke bölünsün demedik gibi kıvırmalarla ortak oldukları sorumluluktan sıyrılmaya mı çalışacaklar?..

…ya da ülke bölünürse, bölünmenin eşiğine gelirse… herhalde münasip yerlerine kına yakacaklar!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)