Linç!


PKK, önceki gün de Bingöl Karlıova’da katliam yaptı. KCK’ya yönelik operasyondan dönen Çevik Kuvvet polisleri, terör örgütünün mayın tuzağına düştü; sekiz polisimiz öldü, üçü ağır olmak üzere dokuz polisimiz de yaralandı.

Şehit düşen polislerden Ümit Yıldırım için dün Trabzon’da düzenlenen törene çok sayıda vatandaş da katıldı.

Bu sırada elinde Türk bayrağı taşıyan, yakasında da şehit polisin fotoğrafı bulunan 50 yaşlarındaki bir kadın, 19 Ekim 2009’da 34 PKK’lının Kuzey Irak sınırından davulla zurnayla Türkiye’ye girmesini hatırlatarak, “Siz aldınız, dağdan indirdiniz bunları.

Otobüsle getirdiniz, karşıladınız” diye bağırdı, iktidara yönelik eleştirilerde bulundu.

Sen misin bunları söyleyen?

Şehit polisin yakını olduğu söylenen bazı kişiler, bu protestocu kadını tekme tokat dövdü...

Allah’tan devreye yine polis girdi de kadıncağız linç edilmekten kurtuldu!

***


Eleştiren gazeteciyi sustur...

Senin gibi düşünmeyen siyasetçiyi hapse tık...

Atatürkçü subayı yargıla, polisi sürgüne gönder...

Emrine girmeyen hukukçuyu kızağa çek, akademisyeni görevden al...

Cumhuriyet kazanımlarını tek tek yok et!

Ülkenin yangın yerine dönmesine aldırma; geç kameraların karşısına ve geçmiş dönem iktidarlarının imam hatip liselerini kapatmalarını eleştir!

Bu ülkenin kurucularını, kahramanlarını vatan haini ya da diktatör ilan et!

Ondan sonra da yurdun dört bir tarafından her gün gelen
katliam haberlerine tepki gösteren sıradan vatandaşın linç edilmeye kalkışılmasına seyirci kal!

Bu düzenin adını da ileri demokrasi koy...

***


Tarih tanıktır; hiçbir zulüm, sonsuza kadar sürmez...

Hiçbir haksızlık yapanın yanına kâr kalmaz!

Hiçbir koltuk, öbür dünyaya götürülemez!

Bugün yanında olan yığınlar, yarın karşında olur!

Tarih de tanıktır buna; darbe lideri Kenan Evren de...

***


Elli yaşında bir kadın... Terör örgütüne lanet okuyor... Onun serpilip gelişmesine hizmet ettiğini düşünen siyasi kadroları eleştiriyor, ne var bunda?

Sen iktidarsın; yanlış düşünüyorsa ikna et...

Doğru söylüyorsa, saygı duy!

Hani demokrasi vardı, hani özgürlükler gelişiyordu?

Neden hazmedemiyorsun?

Neden türbanı siyasete alet eden kızlara gösterdiğin şefkatin milyonda birini, kalbi bu vatan için atan o kadından esirgiyorsun?

Neden ona da bir telefon edip, kuru birkaç sözle gönlünü almıyorsun?

En azından bu linç girişimini neden kınamıyorsun?

***


Ne olur birkaç gün bir köşeye çekil ve çok değer verdiğin Şeyh Edebali’nin o ünlü öğütlerini bir kez daha oku...

Tam zamanıdır!

*****


ULUSÇULUKLA HESAPLAŞMA

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, Hürriyet‘le yaptığı söyleşide, “Sizin kafanızdaki yeni Türkiye, Kürt meselesini nasıl çözecek?” sorusunu, “ulusçuluğu” eleştirerek yanıtlamış:

“19. yüzyıl ideolojisi olan ulusçuluk Avrupa’da feodalite ile bölünmüş yapıları bütünleştirdi. Bu ayrıştırıcı kültürle hesaplaşma zamanı geldi.”

Kendisine üç sorum var:

1) Her fırsatta eski sözcükleri kullanan bir siyasetçi olduğunuzu biliyoruz... Ama bu demeçte ısrarla “milliyetçilik” değil de “ulusçuluk” diyorsunuz... Bunun nedeni, partinizdeki milliyetçi kadroları ürkütmemek olabilir mi?

2) Ulusçuluğu yok ettiğinizde yerine neyi koyacağını açıklamayı unutmuşsunuz... Sahi; ulusçuluk tehlikeyse, sosyalistler gibi enternasyonalizmi mi savunuyorsunuz? O da değilse; kafanızda ulusçuluktan boşalacak yer için düşündüğünüz şey “ümmetçilik” olabilir mi?

3) Ulusçuluğa karşı çıkan bir bakan olarak, her seçim döneminde “Tek bayrak, tek vatan, tek dil” gibi “en milliyetçi” sloganı kullanan bir siyasi partide siyaset yapmayı nasıl başarıyorsunuz? Örneğin tek bayrak, tek vatan ve tek dil konusunda sizin düşünceleriniz nedir?

***


GÜNÜN SORUSU

Cumartesi günü Caddebostan Kültür Merkezi‘nde Tuncay Özkan için düzenlenen dayanışma toplantısında kürsüye çıkan konuşmacıların büyük bir bölümü, CHP‘nin hukuksuzlukla mücadelede yetersiz kaldığını vurguladı. İşin ilginci bu sözler, her defasında 800 kişilik salondan büyük alkış aldı. Sorum CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu‘na:

O gün salonda bulunan milletvekillerinizi davet edip, halkın yönetiminiz hakkındaki düşüncelerini onların ağzından dinlemeyi düşünüyor musunuz?

*****


İmam hatip ve Harbiye!

Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi’nin kapısının imam hatip mezunlarına açılması üzerine, 6 Eylül tarihli yazımı şöyle bitirmiştim:

“Bu şimdilik sadece bir ilk adım. Göreceksiniz; en geç bir yıl içinde Türk Silahlı Kuvvetleri’ne askeri personel yetiştiren okulların kapısı da imam hatiplilere ardına kadar açılacak. Hatta AKP, bu konuda çalışmalara başladı bile! Sonrası... Onu düşünmek bile istemiyorum!”

Bırakın bir yılı aradan sadece 12 gün geçti; VATAN’ın dünkü manşet haberi aynen şöyleydi:

“İMAM HATİPLİYE HARBİYE YOLU

İmam hatip lisesi mezunları polis akademisinden sonra harp okullarına da girebilecek. Milli Savunma Bakanlığı gerekli mevzuat değişikliği için çalışmalara başladı...”

Bu önemli gelişmenin anlamı şu:

Atatürkçü subaylar bugün için Silivri’ye Hasdal’a tıkılarak etkisizleştirildi...

Şimdi işe sıfırdan başlanarak Atatürk ilke ve devrimlerine karşı çıkan subaylar yetiştirilecek!

“Peki; bu bizi nereye götürür” diyorsanız, geldiğimiz yeri görmeye çalışın; anlarsınız!

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)