Muhalifleri kovduk!


Özgür Suriye Ordusu’nun önde gelenlerinden Albay Ahmet Hicazi dün Milliyet’te:
- Türkiye bizi kovdu, biz de komuta merkezini Suriye’ye taşıma kararı aldık, diyor...
Güzel bir itiraf... Demek Suriye hükümetine karşı savaşan silahlı örgütün komuta merkezi şimdiye kadar Türkiye’deymiş...
Hani muhalif savaşçıların topraklarımızda üslenmesine izin vermiyorduk...
Demek halka yalan söylenmiş... Demek resmen Anayasa suçu işlenmiş...
Suriyeli çapulculara ülkemizde üslenme izni verilmesi üzerine karşımızda Suriye - Irak - İran cephesi oluştu, hep birlikte PKK’yı desteklediler, oluk gibi kan aktı, şehit sayısı dört beş katına fırladı.
Peki ey bu ülkeyi yönetenler, siz bu işin sonunu düşünmediniz mi?
“Düşünemedik” diyemezler... Zira zamanında çok uyarıldılar.
Bırakınız bu sütundaki sayısız yazıyı... Bakınız 14 Aralık 2011’de, CHP adına Osman Korutürk, Meclis kürsüsünden neler söylemiş:
“Suriye rejimi, kendini tehdit altında hissettiğinde benzer tehdit yollarıyla tepki vermeyi usul hâline getirmiş olan bir devlettir. Başbakan’ın, Dışişleri Bakanı’nın ve Hükümetin Suriye rejimine yönelik tutum, eylem ve söylemlerinin bu rejimi Türkiye’deki terör olaylarını azdırmaya yöneltebileceğini Hükümet değerlendirmekte midir? Beşar Esad’ın uluslararası medya aracılığıyla seslendirdiği ‘Türkiye’de hassas dengeler vardır, bunları hesaba almadan girişilecek hareketler Türkiye’nin başına büyük bela açar’ yolundaki ifadeleri karşısında, tehditleri karşısında Hükümet ne önlem almaktadır?”
Hükümet etmek iki adım ötesini görebilmektir... İktidardakiler maalesef burunlarının ucunu dahi göremiyorlar...



Yaman çelişkiler!
Okurumuz, “Ben bu işe akıl sır erdiremedim, siz erdirebildiyseniz lütfen bana anlatır mısınız?” dedi telefonda.
-Buyurun, sizi dinliyoruz.
-Başbakan, BDP’lileri sık sık “terörle aralarına mesafe koymadıkları için” ağır şekilde eleştiriyor değil mi?
-Evet, öyle.
-Bu yüzden onlarla ilişki kurmuyor. Kurmayları, dini bayramlarda bile BDP’ye gitmiyor, değil mi?
-Evet, gitmiyor.
-Pazar günü yapılacak AKP kongresine de BDP’liler bu yüzden davet edilmedi.
-Evet, edilmedi.
-Son olarak da Şemdinli’de PKK’lı teröristlerle sarılıp öpüştüler diye BDP’lilerin dokunulmazlıkları kaldırılmak isteniyor.
-Doğrudur.
-Peki, terörle aralarına mesafe koymadıkları için BDP’liler yok sayılır, hatta dokunulmazlıkları kaldırılmak istenirken onların ağababası PKK ile Oslo’da masaya oturmak... Dahası, terörist başını muhatap kabul edip onunla doğrudan görüşmek hangi mantığa sığar?
* * *
Resmi temsilciler teröristlerle görüşür mü? Görüşür.. Terörist uçak kaçırdığı zaman, sabotaj yapacağı zaman onu zararsız hale getirmek için görüşürler... Ya da devletin en güçlü terör örgütünün en zayıf olduğu anda silah bıraktırmak üzere görüşülür. Devlet terör örgütüyle “Anayasamızı nasıl değiştirelim, size hangi tavizleri verelim” diye görüşmez.
* * *
İktidarın durumu belki şu fıkrayla izah edilebilir! Adamın eşi ölmüş... Tanıdıklar taziyeye gelmiş, salonda toplanılmış... Adam o arada bir yan odada uzun süredir göz koyduğu baldızını sıkıştırırmış. Derken birisi kapıyı açıp manzarayı görünce bağırmış:
- Ne yapıyorsun yahu sen böyle?
- Üzüntümden ne yaptığımı mı biliyorum, demiş adam...




İktidarın ekonomi kurmayları arasında “Frene mi basalım, gaza mı basalım” tartışması yaşanıyormuş.
Başbakan’ın önceki gün “Kışa girerken doğalgaza zam yapılacak” sözüne bakılırsa gaza basacaklar...
* * *
Uluslararası basın kuruluşları ortak açıklama yapmış:
“Türk medyasında korku iklimi var”
Doğru... Basın çalışanları TÜSİAD’cılar kadar zengin olmadıkları için mecburen korkuyorlar...
Haldun Ertem




Fıkra
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin:
“Başka milletlerden insanlar Türkiye’de yaşamak için can atıyorlar” deyince...
Okurumuz Altay Atalay’ın aklına şu fıkra düşmüş...
Cenaze arabasının şoförü mezarlıktan boş dönerken yoldan geçen kıza laf atıyor...
- Yavrum gel gezdireyim seni arabamla!
Kız:
- Hıhhh bununla mı gezdireceksin?
Şoför:
- Kızım beğenmedin mi, millet bu arabaya binmek için ölüyor beeeee!



Milli Eğitim Bakanı Dinçer, “İmam hatiplere yönlendirme yok” demiş.
Biz de, “Ah, bir de insanın gözüne baka baka yalan söyleme olmasa” diyoruz.
Fahrettin Fidan



ODATV
OdaTV davasının genç gazetecileri Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu dün konuğumuzdu... 19 aylık hapis hayatının ardından iki haftadır dışardaydılar. Yeni hayata alışmaya çalışıyorlardı... İki Barış da üç yıllık evli... İkisi de üç evlilik yıldönümünden ikisini hapiste kutlamışlar.
Biz konuşurken Kemal Kılıçdaroğlu Barış’ların “Sızıntı” adlı kitabından söz etti. Gazeteciler Barış’ları aradı. Kitaba kaynak olan belgeyi soruyordu her biri...
Daha önce yapılan program gereği... Barış’lar bugün saat 12.00 - 14.00 arası Gazeteciler Cemiyeti’nin şenliğinde bu kitabı imzalayacaklar... Şenlik Gülhane Parkı’nda...
Suçsuz insanlar hapis yatmasın... Gazeteciler iyi gazetecilik yaptıkları için tutuklanmasın... Aynı davadan hâlâ hapiste olan Soner Yalçın ile Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve diğer tüm meslektaşlarımız da salıverilsin... Bu günahı kimse üstlenmesin...



Yalnızca kültürlü insanlar öğrenmeyi sever, cahiller
ders vermeyi tercih eder.
Edouard Le Berquier

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)