Muhbir Hasan’ın ihbarı!


Sevgili okuyucularım, kamuoyu
Silivri’de süregelen Balyoz ve Ergenekon davalarına odaklandı. Oysa Türk Ordusu’nu çökertmek ve gözdağı vermek için başlatılan bir başka soruşturmada, yani 28 Şubat
soruşturmasında 60 general ve subayla birlikte Kemal Gürüz gibi üniversite
hocaları da beş aydan beri tutuklu. Onlar Ankara’da Sincan hapishanesinde
yatmakta.
Bu konuda Sincan’dan aldığım bir mektubu kısaca özetliyorum. “Savcı sorgulamada Batı Çalışma Grubu’nun (BÇG) yasal olmadığını ve hükümeti devirmek için faaliyette bulunduğunu vurguladı. Oysa BÇG 28 Şubat 1997 günü Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan kararla, zamanın Başbakanı Necmettin Erbakan tarafından çıkarılan irticayla mücadele genelgesi uyarınca Genelkurmay Başkanı tarafından kurulmuştur. Kuruluş tarihi 10 Nisan 1997’dir. BÇG’nin hiçbir gizli faaliyeti olmamıştır. Dönemin hükümetini yıkmak gibi bir amacı da asla yoktur. Genelkurmay’da çeşitli konularda çalışma grupları kurulur, görevleri bitince dağıtılır. BÇG de onlardan biridir.”
* * *
28 Şubat sürecinde etkin görevlerde olan, beş aydan bu yana hapis yatmakta olan
komutanlar ve sivil sanıklar yasal haklarını kullanıyor ve tahliye taleplerini ilgili mahkemeye veriyorlar. Ancak Silivri mahkemeleri tarafından uygulanan yöntemin, Ankara’daki özel yetkili mahkemeler tarafından da aynen uygulandığı görülüyor. Tahliye talepleri hiçbir gerekçe gösterilmeden, kişilerin durumu tek tek ele alınmadan topluca reddediliyor.
Deliller henüz toplanmamıştır, deliller karartılabilir, şüphelilerin kaçma ihtimali vardır, tutuklama gerekçesi ortadan kalkmamıştır…
* * *
Şimdi burada, kamuoyuna bugüne kadar yansımayan bir belgeyi açıklıyorum. Yeniden Doğuş Partisi Genel Başkanı, muhbir vatandaş Hasan Celal Güzel, 28 Temmuz 1997 günü Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi (DGM) Başsavcılığı’na bir şikayet ve ihbar
dilekçesi veriyor. Dilekçeyi, verilen karardan özetliyorum:
“Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanı Aydan Erol, Genelkurmay Harekat Başkanı Çetin Doğan ve BÇG Grubu adı altında faaliyet gösteren kişiler anayasa ile kurulmuş düzeni çiğnemiş, Meclis ve hükümeti görev yapmaktan men etmeye teşebbüs etmişlerdir. Bu şahıslar ayrıca askeri komutanlıkları görev ve yetki sınırları dışına çıkarak gasp etmişler, askerleri ve asker ailelerini kanunlara karşı itaatsizliğe ve suç işlemeye teşvik etmişlerdir. İhbarcı, bazıları imzasız olan belgeler ibraz ederek bunların suç işlediğini iddia etmiştir.”
* * *
Şimdi de, verilen savcılık kararını yine belgesinden özetleyelim. (Hazırlık No 1997/ 285. Karar No 1997/ 77): “Ülkemizde devletin siyasi, hukuki, iktisadi temel nizamlarını dini esaslara göre değiştirmeyi hedefleyen laiklik karşıtı faaliyetlerin çok büyük bir gelişme kaydettiği, devlet düzenini ciddi bir biçimde tehdit eder duruma geldiği, ülkemizdeki bu irticai faaliyetlerin başta İran olmak üzere bazı devletler tarafından desteklendiği, hiç kimsenin inkâr edemeyeceği bir gerçektir.” (Burada bir parantez açıyorum. 28 Şubat öncesinde Ankara-Sincan’da düzenlenen şeriat gecesinde Ankara’daki İran Büyükelçisi Boy göstermiş ve nutuk atmıştı.)
Kararı okumayı sürdürelim:
“Türk Silahlı Kuvvetleri’nin görevi sadece ülke sınırlarını yabancı devletlerin ordularına karşı korumak değildir. Büyük Türk Ordusu tarihi boyunca ülkesinin bütünlüğü ile birlikte düzenine de sahip çıkmıştır. Bu husus ordumuzun tarihi misyonu gereğidir.”
(Necdet Bey’in kulakları çınlasın!)
“Laik, demokratik devlet düzeni, büyük Atatürk’ün kutsal bir emanetidir. Bu
emaneti korumak Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte Türküm diyen herkesin
görevidir. Günümüzde devletimizin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne sahip
çıkarak bölücü ihanet hareketine karşı girdiği mücadelede binlerce şehit veren Türk Ordusu, ülkesinin rejimine karşı yönelen ciddi tehlikelerin de karşısına dikilmek zorundadır.
Günümüzde laik devlet düzenini tehdit eden irticai faaliyetler, bölücü ihanet hareketi ile birlikte birinci öncelikli tehdit haline gelmiştir. Batı Çalışma Grubu, illegal faaliyet gösteren bir yapılanma değildir. Varlığı ve amacı çok önceden kamuoyuna açıklanmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve Batı Çalışma Grubu, devletimizin anayasal düzenini yıkmak amacıyla değil, anayasamızın 2. maddesinde belirtilen demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini korumak amacıyla çalışmalar yapmıştır.
İhbarcının (Hasan Celal Güzel’in) şikayet dilekçesinde yer alan diğer suçların da unsurlarının oluşmadığı, devlet düzenini korumak amacıyla yapılan çalışmalarda bu suçlara ilişkin kasıt unsurunun olamayacağı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle Orgeneral Çevik Bir, Koramiral Aydan Erol, Korgeneral Çetin Doğan ve Genelkurmay Batı Çalışma Grubu çalışanları hakkında takibat icrasına yer olmadığına karar verildi. 4 Ağustos 1997. Nuh Mete Yüksel. Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Savcısı.”
* * *
28 Şubat 1997 öncesini ve sonrasını gazeteci olarak yaşadım, o rezalet konusunda nice yazılar yazdım. Acayip bir Refah-DYP koalisyonu!.. Başbakan Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller. Devlet gücünü ele geçiren Refah Partisi iyice azmış durumda. Kitleleri sokağa dökmüş, irtica mitingleri düzenleniyor… Partinin milletvekilleri ve belediye başkanları bile çığrından çıkmış, Atatürk’e ve Cumhuriyet rejimine ana avrat sövülüyor…
Ve 28 Şubat günü yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısında, askerlerin de baskısıyla irtica tehlikesine karşı kararlar alınıyor. Bu kararları Başbakan Necmettin Erbakan tıpış tıpış uyguluyor, irticaya karşı mücadele genelgeleri yayınlıyor…
Ve sonrasında, öylesine yıpranıyor ki, istifa etmek zorunda kalıyor. O günleri unutmadık.
* * *
Şimdi iktidar değişti, Erbakan’ın tayfası ve eski öğrencileri hükümette! Aynı uygulamalar farklı bir biçimde ve daha sinsice yapılırken, ilköğretim okulları imam hatip’e dönüşürken,
küçücük öğrenciler için Kuran dersleri konulurken, Atatürk ders kitaplarından çıkarılırken, badem bıyıklılar bütün devleti ele geçirirken, kimseden tık yok.
Güvendiğimiz, ancak güvenimizi giderek yitirdiğimiz Türk Ordusu’ndan da tık yok!
O dönemde muhbir vatandaşlar çıkmış ortaya, savcılıklara ihbar dilekçeleri vermiş. İşte onlardan birini yayınladım. O yargı kararları şimdi bilinmiyor bile.
Haklarında o zaman savcılık tarafından takipsizlik kararı verilen komutanlar şimdi
hapiste. Her biri neredeyse 70 yaşını geçmiş, içlerinden biri vefat etti.
O zamanki yargı ve şimdiki yargı!..
Verilen kararları kıyaslayın!
O günlerin muhbir vatandaşları, Hasan Celal Güzel ve benzerleri, emeklerinin karşılığını
aradan 15 yıl geçtikten sonra almayı başardılar.
Sabrın sonu selamettir, helal olsun!


Sözcü

Yorum Gönder

0Yorumlar
Yorum Gönder (0)